Ya Muhammed hep savaşmışım kendimle kaybedeciğimi bile bile neden,niçin,neydi amacım bilmiyorum açmakmıydı sonuna kadar cehennemin kapılarını yoksa bırakmakmıydı günahlarımı okyonus akıntılarına anlayamıyorum sadece ama sadece kendimi kandırmışım sensiz geçen yılları hep boşa harcamışım şimdi 70 yaşında ömrümü tamamlıyorum yani ölüyorum son isteğim Allah'tan seni görmek istiyorum ya Muhammed ne olur seni birkere görsem göremiyeceğimi bile bile acımdan ölsem uykularımda,rüyalarımda,düşlerimde adını koyamadığım heryerde bazen yerin metrelerce altında bazense bir bulutun üstünde hep seni arıyorum bulamıyorum kırılıp dökülüyorum hayatın oyunları karşısında yani ölüyorum son istediğim Allah'tan seni görmek istiyorum ya Muhammed ne olur seni birkere görsem göremiyeceğimi bile bile acımdan ölsem
Ha't İsyanla âlûde bir mücrim-i âvareyim, Cenâb-ı risâlet-penâha geldim ben fakir. Derd-i hicrânla tepeden tırnağa yâreyim, Bu kızıl dertten âh u vâhe geldim ben fakir. Yandıkça yandım hasretiyle dilde dildârın, Vuslat deyip bir ulu şâhe geldim ben fakir. Göster keremin dîdelerim kan ile doldu, Göster ne olur bârigâhe geldim ben fakir. Yüz sürüp hâk-i pâye, sarıldım dâmenine, Derde dermân bir afv-penâhe geldim ben fakir. Yandı derûnum el amân ve hûn oldu sînem, Âteşime su serpen şâhe geldim ben fakir. Kurtar kayd-ı sivâdan aç artık nikâbını, Bir nazar lutfeyle nigâhe geldim ben fakir. Dehre sor efgânımı, sînemdeki âhımı, Ey hicrânda penâhım râhe geldim ben fakir! Aradım yıllar boyu, dolaştım vâdi vâdi, Hepsi bir hayâlmiş, şehrâhe geldim ben fakir.
Efendim - 1 Hasret Sana bu gözler, gönlüm yolunu gözler, Huzûra ersem bir kez, bahara döner güzler.. Erse pâyine başım, hep çağlasa gözyaşım, “Sen Sen” deyip ağlasam, kalkar bütün pürüzler... Köyünün pembe rengi, bulunmaz asla dengi; Temizlenip giderler, günâhla gelen yüzler. Gelenler erer nûra, herbiri bir sürûra, Rahmet yağar heryana, kalır mahrûm gözsüzler... Toprağından tozundan, o mübârek izinden Zulmetli dünyâlara akar gelir gündüzler... Ölgün ne desem Sana, medhin düşmezdi bana; Birşey diyeyim dedim, vefâ etmedi sözler. O derin şefkatinden, çok engin himmetinden, Dönüp bir teveccüh kıl; rûhum lütfunu özler!.. Efendim - 2 Yine hicranla seni andı gönül, Tende cânım, rûh-u revânım Cânân.. Andıkça hasretlere yandı gönül; Ne olur kıl artık vuslata şâyân.! Hem sevip hem ağlayan bîçâreyim, Kararsız, derbeder ve âvâreyim, Yıkılıp dökülmüş bir virâneyim; Hâl-i hazînim tam mevsimi hazân.. Güller gülse de ağlıyor hep bülbül, Bir dert küpü âdeta şimdi gönül; Bilmem mümkün mü bu hale tahammül? Ruhumda âh-u zâr, dilimde figân. Yanıp kebap oldum ümidim yıkma! İtâb et, ama ağyâra bırakma! Vefasız bir kulum cürmüme bakma! Vasf-ı hâle ne hacet her şey ayân... Bilirsin gayri imdat edecek yok; Gönlümü dertten âzâd edecek yok; Kıtmîri başka âbâd edecek yok, Hatırım virâne, gözlerim giryân... Gel vur mızrabını da kalbimi söylet! Vur ruhuma nağmelerini dinlet! Ve gönlüme geleceğini vâdet! Vâdet ki kalmadı dizimde dermân..!, Efendim - 3 Gönül sultanımsın, her zaman dilimde virdim, Başımın zümrütten tâcı sultanım Efendim, Ayrılmaz bendenim, sâyende kulluğa erdim, Bir mücrim olsam da sana hayrânım Efendim. Kime baksam, kimi görsem gönlüm hep Sendedir, Kulun boynundaki tasmasıyla bir bendedir; Onu almak, onu satmak Senin elindedir, Işığım, ziyam, rehberim, burhânım Efendim. Ne dizimde tâkat ne irademde fer kaldı, Şu biten hayatımdan bir sürü keder kaldı; Sermâyem yok, ümmetin olduğum eser kaldı, Bir de kapında nâlân u giryânım Efendim. Bağbânım olmazsan bu sîne virâne olur, Bu bağı tımar edecek de bir tâne olur; Keremkânım bir de bana lutfetsen ne olur.! Gözde nurum, tende cânım cânânım Efendim
İçimdeki Ezan Sesi Elimde ışığın, dilimde sözün, Bir ezan sesisin her an içimde.. Nakış nakış hayalimde gül yüzün, Sana düşmüş ayna olmak seçimde... Bütün varlık Yaradan'ın güftesi, Peygamberlik bu mânânın bestesi; Mesajların ötelerin saf sesi, Çağlar durur Ulu Furkan içinde. Hep kevserler içtik bülbül dilinden, Hep safâlar gördük kutlu elinden; Geçmez gönül Sen gibi emelinden, Yok bir başka peygamber bu biçimde. Gel gürle nâyın hep sızlayıp dursun.! Kalbim sözlerinin sesiyle vursun; İsterse bütün düşmanlar kudursun, Hutben okundukça Çin'de-Maçin'de...
Benim Muhammedim Cebrail’im selam eyle dostuma Benim Muhammed’im nurdan Ahmed’im Söyle gelsin çıksın arşım üstüne Benim Muhammed’im nurdan Ahmed’im Arşımı donattım gelsün göreyim Kullarım halinden haber sorayım O gelsin ben ona haber vereyim Benim Muhammed’im nurdan Ahmed’im Arşımın üstünde seyran eyleyen Kürsüm üzerinde cevlan eyleyen Mirac’da ümmetin Hakk’tan dileyen Benim Muhammed’im nurdan Ahmed’im Derviş Yunus severiz Muhammed’i Her andıkça verelim salavatı Kadir Mevlam ana mahbübum dedi Benim Muhammed’im nurdan Ahmed’im
Ey Sevgili Gelir misin rüyama bir kez göreyim cemalini Engelliyor günahlarım gül yüzünü görmeyi Arzum ahirette cennete seninle girmeyi Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa Sensiz dünya zilletle boğuluyor Asr-ı saadet günleri hasretle çekiliyor Toplumun ahlakı gitgide çöküyor Ne olur biraz gül bana Habib-i Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa Geceler karanlık, yokluğunda her saniye Ay doğmuş, güneş batmış ne çare bu çileme Tutamazsam elini sırat üzerinde Ne olur biraz gül bana Nebi-î Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa Bir bilal olamadım ezanın için Çıkıpta sahraya, kavrulmadı ayağım elim Sen varken, sensiz olmak bilmem niçin Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa Seni anar Ya Muhammed Kubbe-i Hadra Yoktu keder yoktu zulüm asr-ı saadet zamanında Kapılar aralanıyor karanlıklar ortasında Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa Sel olur göz yaşlarım, ismini duyunca Tebessümün de ne hoştur ukbada Şefaatini eksik eyleme mahşer anında Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa Alemlere rahmetsin nurun ile Kalplere düstursun ahlakın ile Salat-u selamlar sanadır Ya muhammed Ne olur biraz gül bana resul-ü Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa(S.A.V)
Yetiş Ya Muhammed Yetiş Gözümün nuru Fahr-ı cihan Yetiş ya Muhammed yetiş Âleme gün gibi doğan Yetiş ya Muhammed yetiş Yeşil sancaklar yalabır Onu gören can talabır Acap guluv etti kafir Yetiş ya Muhammed yetiş Bizim ahvalimiz budur Ali'yi sen bize göndür Kanber'i Düldül'e bindür Yetiş ya Muhammed yetiş Gaziler kana boyandı Yandı şol yüreğim yandı Son demidir bize şimdi Yetiş ya Muhammed yetiş Hakk'a ermiş erenlerle Ak sakallı pirler ile Cümle peygamberler ile Yetiş ya Muhammed yetiş Sana derim iki gözüm Ayağına sürem yüzüm Yardımcımız olver bizim Yetiş ya Muhammed yetiş Ey Kuloğlu canlar canı İki cihanın sultanı Derdimizin hem dermanı Yetiş ya Muhammed yetiş
CANIM EFENDİM Yıllarca ufkuna bakan gözlerim, Cemalini ister , canım efendim. Seni anlatmaktan aciz sözlerim, Her an erimekte , canım efendim. Hayat eksenimin sonsuz odaĝı, Ŏksüz ve yetimlerin sıĝınaĝı, Sen sabah yıldızlarının ışıĝı, Sen şefkat elçisi , canım efendim. Lahuti bir sefer olsa da gitsem... Kumlara batsam , ayaĝına düşsem, Gül Ravzan'a varıp kendimden geçsem, Sen sevda iksiri , canım efendim. Ay yüzlü , güzel sözlü hem sultanım, Fedadır can , canan ve bütün varım, Seninle olmaktır en güzel kararım, Sen güllerin şahı , canım efendim. Buzlar erir içimde bitmez savaş, Gönlümde bir hüzün , gözümde yaş, Sensizlik içimde kordan bir telaş, Kalbimin barışı , canım efendim. Alemlere rahmet rüzgarısın sen, Kur'an kiliminde en güzel desen, Benim de rüyama bir defa gelsen,
ANLATAMAM SENİ YA RESÛLALLAHDediler bana -Bu dünya O var diye yaratıldı- Geldim dünyaya, açtım gözlerimi, aradı bu gözler seni Ama sen yoktun... Haber göndermişsin -Kardeşlerime selam olsun- demişsin... Seni göremeyen kardeşlerine selam Senden gelen selama can kurban Ya Resûlallah. Sen ki eşsiz tebessümüyle kalpleri anahtarsız açan, Sen ki dört mevsim açan gül, Sen ki bir yavrucağın kuşu ölmüş diye taziyeye giden ince gönül, Sen ki harbe en önde giden korkusuz cengaver. Çocukların bile fikrini soran büyük düşünür, İsmi Allah la yazılacak kadar şereflisin. Bir hayvan ölüsünden herkes uzaklaşırken Onun güzel dişlerini görecek göz vardı sende... Selam vermeyi çok sevmene rağmen Tembellik yapana bunu layık görmeyecek kadar çalışkandın sen. Çocuklarla oyun oynayan alçak gönüllü sevgi güneşi, İki kurbanlığın oğlu olarak asildin sen. Can düşmanlarının malını emanet ettiği, Sözüne güvendiği emindin sen Hz. Yusuf tan güzel, tüm insanlar içinde özeldin sen İnci dişlerinin arasından çıkanlarla kimsenin incinmediği yürektin sen. Sen yürüyünce dağlar erirdi, mahlûkat selam verirdi sana, İftira atanlar üzünce seni melekler öperdi yanaklarından Münkirler ağlatınca Amine yoktu ki kucaklasın seni? Abdullah görmedi nasıl cezalandırsın kafirleri? Ama Rabbin vardı, alemleri senin için yaratan Rabbin... Miraca çıkardı seni, sevgiliyi görmek herşeye değerdi. Bahiranın bahçesindeki kuruyu yeşerten sevgili ! Gel ey nebi. Gönlümün bozkırları seni bekler. Seni sevmek her ruhun yiyeceği, içeceği, İlahi aşkın gıdası seni sevmekten geçer. Benim sevgim nedir ki? Ayçiçeğinin güneşe olan sevgisi... Önemli olan güneşin, ayçiçeğine ışık göndermesi. Sana öylesine muhtacım ki... Ölesine muhtaç...
SELAM OLSUN Mekke şehri Kâbe şehri Kalbimde mihenk taşı Hasretiz biz senin gibi Muhammed’e Muhammed’e (S.A.V.) Muhammed (S.A.V.) doğdu bağrında Peygamber oldu Hıra’da Ebubekir her an yanında Muhammed’im Muhammed’im (S.A.V.) Putları kırdı Kâbe’de Dini yaydı bu sayede Peygamberim Medine’de Selâm olsun Muhammed’e (S.A.V.) Necati der Muhammed’e (S.A.V.) Şefaat kıl hepimize Canımız kurban yoluna Peygamberim Muhammed’im (S.A.V.)
Ey efendim sesim çıktıgı kadar bağırsam sana Nur ellerinden tutsa parmaklarım çocuk edesıyla Senin sesini duyarım yüzyılları ötesinden ey nebi Sevdigim sensin senden başkası dursun geri Utanmaktayım zira karşına çıkmaya efendim Senin yaptıkların yanında ben bir hiçim Umudum var yinede ümmetim dersin diye Bir kelimene dünyayı canı malı versem azdır bile Yolun ne zordu senin küfe mekke medine ayak izin var çöllerde ve şehirlerde Dinleriz kahramanlık destanını uhutta bedirde Bize kuvvet verir çıkmak için küfrün önüne Dua edersin biliriz her ümmetinden olana Sana layık olamadık diye ağlarız hala Herkez nefsi nefsi fiye bağırırken huzurda Sen Ümmeti ümmeti dersin Efendim hala Ey Rabbim duymaktasın sesimi bilirim Bu şiiri okuyan sevdalılarına dil olurum Yoluna can feda ve habibine Efendim Anam babam ve herşeyimle kırbanım Yüregimde daglanır sevgin Ama ben daglarım çıkmasın Korkarım şeytan ile nefsimden Seni kaybetmemeye deger efendim