Hak etmiş Hoca su içmek için bir çeşmenin başına gelir fakat bakar ki çeşmenin ağzı bir ağaç parçasının ucuna bez sarılarak kapatılmış. Ayağını çeşmenin duvara yaslayıp şöyle bir asılınca tıkacın yerinden çıkmasıyla birlikte çeşmeden fışkıran su Hoca'yı baştan aşağı ıslatır. Homurdanarak yerinden kalkan Hoca: - Belli ki hak etmişsin de ağzını böyle ot tıkamışlar.
Kalıp Hoca özel bir iş için şehre iner. Fakat ne kadar uğraştıysa da bir türlü istediği sonucu elde edemez. Bir arkadaşının tavsiyesizle 40 gün boyunca şehrin en büyük camiinde her vakit dua eder fakat sonunda yine bir şey çıkmaz. Ertesi gün sabah namazına yakındaki küçük bir camiye gider ve çaresizlik içerisinde yana yakıla ihlasla Allah'a yalvarır. Hoca'nın duası kabul olur ve öğlene kalmaz hemen işini istediği gibi halleder. Sonra büyük camiye giderek bağırmaya başlar: - “Kalıbından utan, küçücük caminin yaptığını 40 günde yapamadın.”
Ayın yeri Hoca bir gece kuyudan su çekmeye gider fakat bir de ne görsün. Ay kuyuya düşmüş. Bir koşu eve gider ve çengeli alır. Sallar kuyuya fakat ne kadar uğraştıysa da bir türlü çıkaramaz. Bir ara çengel kuyunun dibinde bir taşa takılınca Hoca gayretle asılır, ıkınır, sıkılır... Tam o sırada çengel sıyrılır ve Hoca sırt üstü yere serilir. Bir bakar ki ay gök yüzünde: - “Eh kolay olmadı ama sonunda yerine koyduk.”
Birlikte Gelin Hoca kilerden bir şeyler almak için içeri girer fakat içerisi karanlık olduğundan bir anda içi patates dolu bir eleğin kafasına düşmesiyle kendini yerde bulur. Biraz sonra kedini toparlar ve ayağa kalkar. Bir kaç adım atmıştı ki ayağı eleğe geçince tekrar yere düşer. Başından sonra sırtını da inciten Hoca birazda sinirle eleğe bir tekme savurur. Elek duvardan seker ve Hoca'nın alnını çizer. Hoca sonunda dayanamaz ve duvarda asılı yatağan kılıcına sarılarak: - “Hadi bakalım elekler! Şimdi hanginiz gelse umurumda değil.”
Yenisi Günün birinde Hoca'nın karısı ölür. Fakat Hoca'da ciddi bir üzüntü belirmez. Bir müddet sonra eşeğide ölünce hoca yas tutmaya başlar. Bu işe şaşıran komşuları sorar: - "Bu nasıl iş Hocam karın öldüğüne bu kadar üzülmedin, eşeğin öldü bir haftadır ağzını bıçak açmıyor?" - "Karım öldüğünde hepiniz, üzülme daha genç ve güzel yeni bir hatun buluruz diye beni teselli ettiniz fakat hiç kimse yeni bir eşek alalım demiyor."
Daha ne kadar gideceğiz? Hoca ile hanımı dört günlük yola daha yeni çıkmışlar. Hoca yola çıkar çıkmaz hanımına: - "Daha ne kadar gideceğiz hatun?" diye sormuş. Hanımı hocanın sorusunu şu şekilde cevaplandırmış: - "Bugün ile yarın gidersek daha iki günlük yolumuz kalır." Bunun üzerine hoca: - "Desene hatun, yolu yarıladık."
Bizim Çocuklar Nasreddin Hoca’nın karısı ölür. Ölen karısından beş çocuğu olan Hoca, beş çocuğu olan bir dul kadınla evlenir. Hoca’nın yeni eşinden de iki çocuğu olur. Bir gün karısı feryadı basar: - “Hoca Hoca yetiş! Senin çocuklarla benim çocuklar bir olmuş, bizim çocukları dövüyorlar.”
Öldü Hoca Konya’dayken biri gelip: -Karın öldü! demiş. Hoca: -Nasıl olsa boşayacaktım, ölsün! diye cevap vermiş
Anahtar Hoca bir gün anahtarını kaybetmiş. Bahçede döne döne anahtarını arıyormuş. Hanımı sormuş: - "Hocam, anahtarı nerede düşürdün?", - "be kadın," demiş Hoca, "nerede düşürdüğümü bilsem, hiç arar mıyım?"
Ciğer Nasreddin Hoca evine sık, sık ciğer getirdiği halde bir türlü onları yemek kendisine nasip olmaz. Her seferinde hanımı : - Kahrolası kedi ciğeri yedi, hınzır hayvan ciğeri yemiş, canı çıkasıca sarman kedi ciğeri aşırmış, diye bahaneler uyduruyormuş. Bir gün dayanamamış Hoca. Hemen bir kenarda duran baltayı kapıp, mutfak dolabına yerleştirmiş. Hanımı: - “Ne yapıyorsun Hoca demiş, baltanın dolapta işi ne?” Hoca cevap vermiş: - “Hanım hanım, sen bizim kediyi hâlâ tanıyamamışsın. Üç akçelik ciğere tenezzül eden hayvan kırk akçelik baltayı bırakır mı sanıyorsun?.”
Biraz Daha Gideyim mi? Bir gece yatakta karısı Hoca’ya “Efendi biraz ileri gider misin?” der. Hoca üstünü başını toplar, giyinir ve yola düşer. Epey bir yol aldıktan sonra sabahleyin bir tanıdığına rastlar. Adam: - “Yahu Hocam böyle sabah sabah nereye gidiyorsun?” der. Hoca da şöyle seslenir adama: - “Vallahi bilmiyorum, yalnız sen bizim eve git, hanıma sor bakalım; daha gideyim mi, gitmeyeyim mi?”
Görürsem Söylerim Bir arkadaşı Nasreddin Hoca’ya gelmiş. - Bana bak Hoca, kulağını bükmesi benden... Şu karına bir şey söyle, sabahtan aksama kadar ev ev dolaşıyor, konu komşu bırakmıyor... Söyle de azıcık evinde otursun. Hoca: - “Peki, görürsem söylerim...”
Evlilik Hazırlığı Hoca habire döşeme tahtalarını söküp tavana, tavan tahtalarını da söküp döşemeye çakıyor. Bunu gören komşular merâkla olayın nedenini sormuşlar. - “Yakında evleneceğim, demiş Hoca, İnsan evlenince evin altı üstüne gelir derler ya, bende bari şu tamirle iki masrafı bir edeyim dedim!”
Aklı Nasreddin Hoca'ya bir gün: - “Karın aklını kaybetti..” demişler. Hoca düşünmeye başlamış. - “Ne düşünüyorsun hocam?” diye sormuşlar. - “Bizim karının aklı zaten yoktu ki, kaybetsin. Acaba başka bir şey mi kaybetti diye düşünüyorum”
Nasıl Hoca bir gün karısının bilgisi denemek amacıyla sorar. - “Karıcığım, ölü bir adamın, ölmüş olduğunu nasıl anlarsın?” Karısı şu cevabı vermiş: - “Kendisine sorarım.“
Kaybettin Nasreddin Hoca, bir gün eşeğiyle odun getirir. Karısına: - “Hatun, eşek çok yoruldu, onu bir yemleyiver,” diye seslenir. Karısı da: - “Efendi, benim isim var, sen yemleyiver,” der. Hoca sıcaktan iyice bunalmış vaziyette kendini minderin üzerine atar. - Olmaz! Hiç halim yok, veremem, sen ver der. Eşeğin yemini sen vereceksin ben vereceğim derken iş kızışır. Kim önce konuşursa eşeğe o yem vermek üzere bahse tutuşurlar. Az sonra kadın, el işini alarak komşuya gider. Aradan biraz zaman geçer. Eve bir hırsız girer. Hoca’yı görünce kaçacak olur. Ama Hoca'dan hiç ses ve tepki gelmediğini anlayınca kaçmaktan vazgeçer. Ortalıkta ne var ne yoksa koca bir çuvala doldurur. Hoca’nın gözleri önünde çuvalı yüklenerek evden çıkar. Karısı epey zaman sonra eve girip evin halini görür. Eşyaların yerinde yeller esmektedir. Telaşla: - “Bu ne hal? Efendi! diye çığlık atar.” Hoca yattığı yerden doğrularak: - “Haydi bakalım Hatun, bahsi kaybettin. Eşeğin yemini sen vereceksin.”
Sen düştün Nasreddin Hocanın bir gün karısı ölmüş. Bir ay sonra dul bir kadınla evlenmiş. Evlendiği kadın Hocaya sürekli eski kocasını anlatıyormuş. Yine bir gün yatakta kocasını anlatıyordu. İşte benim eski kocam şöyle yapardı, böyle yapardı... Hoca sinirlenmiş ve kadına bir tekme atmış ve kadın yere düşmüş. Kadın sormuş aman hoca niye attın beni. Hocanın da cevabı hazır:- “Eee yatakta bi sen yatıyorsun bi ben bide eski kocan üçümüz sığamadık sende düştün”
Evlilik Hocaya evlilik ne demektir diye sormuşlar Hocada: -Gündüzleri çifte hırlama, geceleri çifte horlama
Gezgin Arkadaşları Hoca'ya, takılırlar: -"Hoca, sizin hanım akşama kadar kapı kapı dolaşıyor." -"Olur mu canım dediğiniz kadar dolaşsaydı bize de bir ara uğrardı!"
Ocak Hoca, bir gün evde ocak yakmağa kalkmış. Üfler, üfler, bir türlü yakamazmış. Ne yaptıysa kâr etmemiş. Buna fena halde kızan Hoca, yukarı çıkıp karısının hotozunu aldığı gibi ocak başına inmiş. Hoca, hotozu kendi başına takarak başlamış yine ocağı üflemeğe. Bu sefer odunlar, bir iki üfleyişte parlayıverince Hoca, söylenmeğe başlamış: - Meğer ocak da bizim hatundan korkarmış; hotozu görür görmez imana geldi!...