Nasrettin Hoca Fıkraları

Konu, 'Eskiyen Konular' kısmında Halil Akçay tarafından paylaşıldı.

  1. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Testi

    Hoca bir gün oğlunu çeşmeye göndermiş ve iki tokat atarak testiyi eline tutuşturmuş ve sakın ha suyu getirirken düşürüp testiyi kırma demiş. Merakla kendisine bakanlara:
    -" Ne yani testiyi kırdıktan sonra ne diye tembihleyecektim
     
  2. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Patlıcan Nedir?

    Hoca’nın beş altı yaşlarında bir oğlu vardı, bir gün bir patlıcan göstererek:
    - “Bu nedir?” Diye çocuğa sormuşlar, çocuk da:
    - “Gözü açılmadık sığırcık yavrusu!”
    Diye karşılık verince, bu sırada orada bulunan Hoca göğsünü kabartarak:
    - “Vallahi dostlar, bunu ben kendisine söylemedim. Çocuk akıllıdır kendi kafasıyla buldu” demiş.
     
  3. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Kendimi Balık Sandım

    Birkaç ahbabı Hoca’ya gelip rica ederler:
    - Gel, hep beraber gölde balık avlayalım!...
    Derler. Hoca razı olur. Göl kenarında, ahbapları balık ağlarını suya atar atmaz o da göle balıklama dalar. Eşi dostu bağırırlar:
    - Hoca, ne yapıyorsun?
    Hoca, başını sudan çıkararak cevap verir:
    - Kendimi balık sandım da!..
     
  4. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Göl Yerine Otlak

    Hoca gençliğinde, Sivrihisar’dan Akşehir’e ilk gelişinde Akşehir gölünü görünce şaşakalmış. Yanındaki arkadaşına:
    - Eğer buraya su doldurmamış olsalardı hayvanlar için ne güzel bir otlak olurdu, değil mi?... demiş.
     
  5. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Yabancısıyım

    Bir gün bizim Hoca şehrinden pek fazla uzak olmayan bir köyü ziyaret etmiş. Gezerken bir köylü ona:
    - “Bugün günlerden hangi gündür” demiş.
    Bizim Hoca:
    - “Bilmem ki! Ben buranın yabancısıyım.”
     
  6. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Göz Ağrısı

    Bir vatandaş Nasreddin Hoca’ya gelir ve göz ağrısından dolayı ona başvurur:
    - “Ah, Hoca! Ne yapmalıyım? Bana lütfen bir öğüt ver!”
    Hoca da şöyle cevap verir:
    - “Benim dişim ağrıyordu, çektirdim kurtuldum sende çektir kurtulursun!”
     
  7. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Ahmak Dediysek

    Değirmene buğday götüren Hoca, bir fırsatını bulup orada bulunan diğer çuvallardan birer avuç alıp kendi çuvalına doldururken, değirmenci görür ve Hoca’ya ne yaptığını sorar. Şaşıran Hoca hemen
    - “Ben ahmağın biriyim, ne yaptığımı bilmem ki” der. Değirmenci “Ahmaksan neden kendi çuvalından alıp başkasının çuvalına doldurmuyorsun” deyince, Hoca şu cevabı verir
    - “Ahmak dediysek, o kadar da değil.”
     
  8. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Bildim Bildim

    Bir gün bir adam avucunda tuttuğu yumurtayı işaret ederek:
    - “Hoca! Şu avucumdakini bilirsen sana bundan bir kayganalık veririm”, demiş.
    Bunu üzerine Hoca:
    - “Biraz şeklini tarif edersen, bilirim” demiş.
    Adam “dışı beyaz, içi sarıdır” diye açıklayınca Hoca hemen şu cevabı verir:
    - “Bildim, bildim. Şalgamı soymuşlar, ortasını oymuşlar, içine havuç koymuşlar.”
     
  9. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Ya Kokusu

    Birisi Hoca’nın yanında otururken kazara seslice yellenmiş. Sonra kabahatini belli etmemek için ayağı ile tahtayı gıcırdatmış. Hoca demiş ki:
    - “Haydi sesini onun sesine benzettin diyelim. Ya kokusunu ne yapacaksın?”
     
  10. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Eşeğin Acelesi

    Nasreddin Hoca,bir gün eşeğe binmiş yolda giderken, eşek birden koşmaya başlamış. Kontrolünden çıkan eşeği durdurmaya çalışsa da hoca başarılı olamamış. Eşeğin sırtında iken hocanın rüzgar gibi geçtiğini görenler:
    - "Hayırdır hocam,bu telaş da neyin nesi, ne tarafa böyle?" diye sormuşlar. Hoca geride bıraktığı topluluğa eşeğin sırtından başını geri çevirerek şöyle cevap vermiş:
    - "Merak edilecek bir şey yok. Eşeğin acele bir işi çıktı da,birlikte oraya gidiyoruz.."
     
  11. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Mısır kadısı

    Bir gün Hoca, gene eşeğini kaybeder. Eee, bu kaçıncı! Gayri canına 'tak' eder:
    - “Biraz da o beni arayıp bulsun!" diye soylenir. Şuradan şuraya adımını atmaz. Aradan aylar, günler geçer. Karakaçan ne döner gelir, ne bir kuru selam gönderir. Günlerden bir gün Hoca eşekler başı Deli Ömer’i görür ve eşeğinde haber sorar. Deli Ömer:
    - “Duymadın mı senin eşek Mısır’a kadı oldu!” Bunu duyunca, Hoca başını sallar:
    - “Tevekkeli değil; ben bizim çömeze ders verirken, o da kulaklarını dikip dinliyordu
     
  12. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Göle Koş

    Hoca, bir gün kırlardan topladığı çalı çırpıyı eşeğine yükleyip evine götürürken acaba, yaş çırpı da kurusu gibi yanar mi? diye düşünür ve şeytana uyarak çakmağını çakar ve alevi çalı çırpıya dokundurur. Aralarında kuruları da bulunan çalı çırpı hemen alev alır. Eşekte bir korku, bir telaş, huzursuzluktur başlar. Anırarak, çifte atarak dört nala koşmaya başlar. Hoca da arkasından olanca gücüyle bağırır:
    -Aklın varsa göle koş!
     
  13. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Eşek Nerde?

    Nasreddin Hoca İstanbul'a gitmiş. Orada eşeğini kaybetmiş , aramış aramış bulamamış. Bir otele yerleşmiş. Çarşaflar o kadar temizmiş ki yatamamış tutmuş yatağın altına girmiş. Odayı boş gören karı koca odaya yerleşmiş. Adam karısına:
    - “Gözlerinde bütün İstanbul'u görüyorum.” demiş. Hoca yatağın altından kafasını çıkarıp:
    - “Benim eşeği de görüyor musun?”
     
  14. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Hoca'nın Eşeği Pazarda

    Hoca eşeğini pazara götürüp satmak ister. Bir müşteri çıkar. Eşeğin yaşını anlamak için dişine bakacak olur. Eşek onun elini ısırır. Adam sövüp sayarak çekilir gider. Başka bir müşteri çıkar, kuyruğunu kaldıracak olur. Kaba etine demirden bir çifte yer. O da topallayarak sövüp sayarak gider.
    Tellâl gelir: “Hocam, der. Bu eşeği kimse almaz. Önüne geleni ısırıyor, tekmeliyor”. Hoca başını sallar ve:
    “Zaten ben de onu pazara satmak için getirmedim. İnsanlar görsünler de benim neler çektiğimi anlasınlar diye getirdim” der.
     
  15. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Bildiği

    Hoca bir gün eşeğini bulamaz ve basar yaygarayı:
    -"Eğer eşeği hemen bulmazsam ben bilirim yapacağımı" diye. Bir kaç saatte eşek bulunur ve Hocaya birisi sorar:
    -"Hocam bulunmasaydı ne yapacaktın?", Hoca biraz tebessümle:
    - "Ne olacak gidip yenisini alacaktım."
     
  16. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Memnuniyeti

    Hoca merkebini kaybetmiş. Hem arar, hem şükredermiş.
    - “Arıyorsun iyi, fakat neden şükrediyorsun?”
    - “Nasıl şükretmeyeyim ya üstünde ben de olsaydım da beraber gitseydim.”
     
  17. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Nereye

    Hoca günün birinde karakaçana binmiş. Fakat bir türlü sahip olamıyormuş. Yolda birisi sormuş:
    - “Böyle nereye Hocam?”
    - “Eşeğin istediği yere.”
     
  18. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Salıdan Cuma Namazına

    Eşeğin üstünde ağır ağır gidiyormuş Hoca. Bir tanıdığı çıkmış önüne:
    - “Hocam hayrola, nereye böyle ağır ağır?”
    - “Cuma namazına... “
    - “Nasıl olur? Bugün daha Salı...” Hoca, eşeğini göstererek şöyle cevap vermiş:
    - “İnsanın böyle kocamış bir eşeği olursa, ancak salıdan çıkıp yetişebilir cumaya..”
     
  19. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Kadının Sözü

    Hoca karısına bir gün sorar:
    - “Birinin öldüğünü nereden anlarsın?”
    - “Eli ayağı soğur, ondan bilirim!...”
    Birkaç gün sonra Hoca odun toplamaya ormana gider. Hava soğuktur. Bakar ki elleri ayakları buz gibi.
    - “Ben mutlaka öldüm!...” diye bir ağacın altına uzanır. Balta sesinin kesildiğini duyan kurtlar eşeği yemeye başlarlar. Hoca yattığı yerden başını kaldırıp,
    - “İyi buldunuz sahipsiz eşeği, yiyin bakalım”
     
  20. Halil Akçay
    Offline

    Halil Akçay Banlı Üye

    Kayıt:
    13 Nisan 2007
    Mesajlar:
    1.270
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Ordu
    Getir Cübbemi Al Semerini

    Hoca bir gün eşeğine binip ormanın içinden bahçeye gidiyormuş. Yolda küçük ihtiyacı gelmiş. Eşeğini bir ağaca bağlamış. Pahalı cübbesini eşeğin semeri üzerine atmış ve uygun bir yer aramış.
    Bu arada hırsızın birisi gelip cübbesini çalmış. Hoca döndüğü zaman cübbesinin çalınmış olduğunu görmüş. Bunun üzerine eşeğin semerini alıp omzuna atmış ve şöyle söylemiş:
    - “Öyle olsun! Hırsız! Sen benim cübbemi geri vermezsen, ben de senin semerini vermem!”
     

Sayfayı Paylaş