Düştü keLepçeLi gözLerin, kırıLan deLi sözLerinin yanına İçimden fersah fersah kaçışın iç denizine, sancım oLur Benim sancım Ankara gibidir, biLiyorsun… SayfaLara sığmayacak kadar bitimsiz Coğrafyamı bertaraf eden rüzgâr gibidir yâr … Yar/sızım… SusuzLuğun en kesif sayfaLarındayım… Uzun sesLenişLere dönüyor suskunLukLarım… Başını aLıp gitmiş bir hikayenin peşinden koşarken, düşürdüğüm sözcükLeri dipnot düşüyorum eksik günceme… Hangi kıvrımından tutunsam acıdan büküLmüş harfLere; KırıLgan İmâ’Lar çatırdayarak saLdırıyor sanki, içimdeki sancıLara… Uzun ve derin camkesiği çizikLerimden kanıyor, anLamı morarmış güncemin önsözü… İç içe geçmiş anLamLarın karmaşıkLığında sıkışıyor,zamana direnen sevdam… Zaman/sızım… Kekeme yüreğim adını sayıkLıyor habire. Adını şerh, yüzünü dipnot düştüm içime! ... Ki yağmur sonrası toprak kokar adın Hadi ifşa et de düşLerini gökyüzüne İçsizLiğine (h)içLeneyim. AL işte; (H )içim… Koynuma doLdurduğum insancıL cümLeLerin diLi sürçüyor… Şizoid bir krizin, arsız ısrarıyLa kaybediyorum benLiğimi… ÖfkeLi serzenişLer çıkıyor demir kapıLarımdan aLtından, hızLa ve yanarak… SavaşLardan bana kaLan her şeyi, diğerLeri gibi takıp koLuma; Yürüyoruz duvardan duvara… no(k)tası konuLmamış satırLarını kararLı “ES”LerLe no(k)taLıyorum… BoğuLmuş sesimLe Acı (K)ayıpLar afişLiyorum şehrimin duvarLarına… (K)ayıbım… ELimde beLki çoktan unuttuğun iki fotoğrafın var Hangisine baksam (d)üşüyorum yâr.. Akrebin yeLkovanı defaLarca kez yakaLadığı zamanLarda, ben seni ezberimden siLemiyorum. . . Susuyorum / üşüyorum / düşüyorum. Duyumsuyor musun? SoLukLarıma sinen kokunu (D)uyuyormusun … HapisLik gibi atıştıran yağmurLarda yine hüzünLere gönüLLü devriyeLik yapıyor gece yürüyüşLerim… Bahçemdeki sarı ışığın uzayan göLgesinde, sessiz ve yasak yaLnızLıkLar büyütüyorum kaLabaLıkLara… Hüznün röntgenini çıkarıyorum biLmeden… Hadi ! tut/un bana güneşi ,LekeLerim çıksın ortaya… Ya da güneşe tut/un beni… (K)aranLıktayım… ÖLmeyi denedim kendime, öLemedim. Sana geLecek zamanLarda tükendim. Artık geLemem. . . ELLerim (d)üşüyor. Nefesim tükeniyor Ne desem duyuLmuyor Sen duy beni ey yar… SessizLiğin teninden soyamadım çığLıkLarı… Bu yüzden deLiyorum öfkemin ambargosunu… Yine saLıyorum yüreğimi öLümLü kavgaLarın şiddetLi çarpışmaLarına… YaLana büyüyen bir çocuğu emziriyor zaman… İnfazLar büyütüyor geçmişimin beşiğinde… SaLLanıyorum…
Ahdımdı, Yüreğimi sıvadığın baLçıkLar arasından ışıLdamak Yeni güne saLt umutLarLa başLayıp ÜmitLeri bir tespihe sıraLamak. . . Açmadın çaLdığım kapıLarı Kapına göz pınarLarımı bıraktım Her damLası vurdu avLuLarına Gümüş tenteLerinden damLadı sevinçLerim Yüzünden süzüLdü bir çok defa Kafanı kaLdırıp bir kez biLe bakmadın. . . Acın hangi diLde acıtmaz? SöyLe de onu yazsın kaLemim ÇekiLecek acı kaderde kaLmaz Eminim. . . Yaramdı, GönLünün yaren oLuşu, biLmediği coğrafyaLarda FethettikLerin kara buLutLarca işgaL ediLirken FethedemedikLerinin sancısı vardı karnında Yetemedim Gözünde büyüttükLerine Yetemedin Bu yangını söndürmeye... Son vedam / dı, ŞiirLerimLe eLLerinin arasına buruşturup bıraktığım KaLbinin nasır tutmuş yanLarını BiLeyLedi mi söz yaşLarım? Bu aşkLa birLikte küLLenemedi yazık Kapında nöbet tutan gözyaşLarım...
yüReĞimi uYutmAyA gidİyoRum Canım yanıyor,tüm kelimelerim tükenmiş,kaynağını bulamayan su gibiyim,deli gibi çağlarken akamıyorum. Duvarlar mı örülmüş aşkın önüne,setler mi çekilmiş. Buradayım diyorsun,yüreğim yüreğinde. Neden hissetmez yüreğim yüreğini. Suretin yanımdayken,ruhun ruhumla neden buluşamıyor .Neden ulaşamıyorum yüreğine. Derin uykulara çekilme vaktidir şimdi. Yorulan yüreğimi uyutma vaktidir. Ben beynimle sevmeyi öğrenemedim sevgili,oysa ki sizin dünyanızda aşk farklı,yüreğimle seviyorum derken beyninizle seviyorsunuz. Sorguluyor,yargılıyor ve kararlar alıyorsunuz,oysa ki duygular sorgulanmayı sevmez ne hissediyorsan onu yaşamak istersin. Yargılanmaktan hoşlanmaz,kırılır. Aşk coşturandır,heyecanlandırandır,beklenendir,özlenen dir,tektir,parça parça yaşanmaz aşk. Bir parçasını şimdi yaşayayım nasılsa seviyor benimdir diyemezsin,her an gidebilecek kadar hassastır aşk. Seviyorsa kalır diyemezsin,aşktan bu kadar kolay gidilebilir mi diye sorgulayamazsın. Duygular akamazsa ruhuna ve çarparsa duvarlarına,unutma aynı şiddette geri döner geldiği yere. Ben senin dünyanda ki aşkı anlayamadım sevgili. Öğrenmeye çalıştım. İçim acıdıkça, acıyan yanlarımı sevginle iyileştirmeye çalıştım. Bir gülüşün unutturdu bazen acılarımı,bir öpüş döndürmeye yetti başımı. Sevgi sözcüklerinle zirveye tırmandım ve o zirvede kaybolmamak için sıkı sıkıya tuttum ellerinden. Hayatımda esen rüzgarımdın benim. Ve o rüzgarın dinmemesi için tanrıya yakarışlarımdın. Anlık değildi sevmelerim her ne kadar anlarda sevmeye çalışsam da seni diye kelimelere dokunuşlarım. İçim acıyor şimdi sevgili,yüreğimi uyutma vakti,senin dünyanda ki gibi sevmeyi beceremedim. Aşk beynimizi uyuşturmak için kendi kendimize söylediğimiz yalanların toplamıdır somut dünyanızda,ben soyut dünyamda gerçeklerimle mutluydum. Ey sevgili sebebini bilmediğim hayal kırıklıklarınla dolu şu an yüreğim. Sen beni,ben seni anlamaya çalışırken yorulan yüreğimi uyutmaya gidiyorum. Yürek olmadan yaşanabilirse bir sevda hala senin aşk dediğin yerdeyim ,bekliyorum. Öğret bana dünyanda ki aşkı,sen benim dünyamda ki aşka aşık oldun,çünkü aşk benim dünyamda çok güzel,çok özel,sende öğret bana sende ki aşkı,gönüllüyüm öğrenmeye. Yürek olmadan aşk oluyorsa öğret bana sana dair ne varsa,ben yüreğimi avutmaya gidiyorum.
Son talandan beridir Hiç girmedim gönül bahçelerime Ne küllerden haberim var Ne de boynu bükük ve Susuz kalmış çiçeklerimden Küçüğüm ! Ve sen t Iyi düşün istersen, Çok zor günler geçirdim ben. O dilime almaya korktuğum kelimeler, Dilsiz sevdalarımın rüyalarını süslerdi, Uykuların içinde kabuslara dolandım, Hiç bilmedigim korkularla uyandım, Ve karanlığa dalmak nedir bilmezken, Sabahlara kadar ne geceler biriktirdim, Güneşin doğusunu sevinçle değil Korkuyla izlerdim.... Gözlerimin halsizliğine teslim düşerdim de, Nerede yattığımı bilemeden Uyur kalırdım köprü altı çocukları gibi Kıvrıldıgım yerde.... Küçüğüm ! Ve sen Iyi düşün istersen, Ne zor günlerden geçtim ben... Y ü r e ğ i m ; Yaralı kuş kanadından daha çok kanıyor, Gözyaşlarım senelerdir içime akıyor, Hiç kimse görmemiştir ağladığımı, Ve kimse bilmez şikayetlerimi, Herkesin sırdaşı geceler bile şahit degildir, Okyanus dolusu gözyaşlarıma... Çektiğim acıları haykırırdım da Kendim bile duyamazdım çığlıklarımı, Yalnızlığın soğuk sarmalayışları bile ürkerdi benden, Üşümekten korkardı saramazdı, Neyin var diye soramazdı..... Küçüğüm ! Ve sen Iyi düşün istersen, Ne yangınlardan çıktım ben.... Küflü zincirler var gönül kapılarında, Sor ki asırlardır bu haldeyim.... Sakın deme bana anahtar gerek, Varsa eğer sen de olsa gerek..... Yada boşver bırak beni neyine gerek... Bu yürek yorgun, Ve sen genç güzel küçüğüm, Dedim ya ben sana iki numara büyügüm, Gözlerinin parlaklığına kıyamam, Sözlerinin heyecanını kıramam, Sevmelerin bile daha ateşlidir senin Ben sana uyamam.... Bırak beni kendi halime, n olur bırak, Gerekirse can çekişeyim senelerce, Kuytu köşeler kaderim olsun, Ölüm sessizliği; hasret çektiğim bir dost, Geceler; güvenmediğim sırdaş olsun.... Sense ardına bakma ve git, Bekler elbette seni bir yerlerde, En az efsaneler kadar, Ve senin yüreğin kadar büyük bir sevda... Söyleme bana yaş farkının önemi yok diye, Söyleme bana sevgi ferman tanımaz diye, Söyleme bana seni seviyorum diye, Söyleme....! Yalvarırım söyleme....! Zor tuttuğum yüreğimin kilitleri kırılacak yoksa, Küflü zincirlerimin ardındaki Sönmeye yüz tutmuş küllerim Tutuşacak sevgi rüzgarından..... Sonra alevler bacayı saracak, Sonra yüreğim kor gibi yanacak, Sonra gözlerin Sonra ellerin Sonra dudakların bana dokunacak, Sonrası tam bir yangın olacak küçüğüm, Tam bir yangın olacak.... Ve sen , Küçüğüm ! Dağların ulaşılmış zirvelerinden Yokuş aşağı koşarak inerken, Yine bahçelerim talana uğrayacak.... Ve ardından gelen sorular, Daha öncesinde olduğu gibi Hep cevapsız kalacak.... Ve sen Küçüğüm ! Önce dudaklarını, Sonra ellerini çekip alacaksın, En nihayet dizlerimin dermanı O yürek yangını bakışlarını kaçıracaksın... Sorma bana neden diye, Nereden biliyorsun diye, Belki bu sefer farklı olacak diye... Bütün bunlar tarihten bir tekrarın Bu zamana düşen gölgeleridir küçüğüm.... Gel söz dinle, Aslında Çok isterim seninle, Bin gönül dolusu sevgiyle, Çıkmak dağların doruğuna En yükseğine.... Ama Gel söz dinle, Unut beni, Ve gönül hazana, Çiçeklerim talana uğramadan, Hayallerim senle dolmadan, Usulca git, Sevginle git, Aşkla git, Yüreğimi yakmadan, Dudaklarıma konmadan, Ellerime dokunmadan, Gözlerime bakmadan, Git. Ve sen Küçüğüm ! Artık düşünme istersen, Gönlümden geçeni dilersen, Bana bağlanma derim, sevmeden git, Hiç kanıma girme istersen, Bir kerecik söz dinlersen, Sevme istersen, Hadi gitsen, Artık Sen. Küçüğüm ! Ve Sen Çok Seviyor Bile Olsan Ben Sevmeden Git İstersen.
Sen hayatımın en vazgeçilmez aşkı Sen uğrunda en çıldırdığım kumral Sen yolunda savaşlar verdiğim sevdam Sen uğrunda ölümlere gidip geldiğim Sen beklediğim Sen özlediğim Sen gizlediğim... Güneş doğmayı unutabilir Sabah olmayı Yağmur yapmayı Ama ben seni asla... Çiçekler açmayı unutabilir Kuşlar uçmayı Baharlar gelmeyi Ama ben seni asla... Ne zaman bir şiir okunsa aklımdasın Ne zaman bir telefon çalsa karşımdasın Sen tanrımın en güzel armağanı Sen hayatımın en gerçek yalanı Sen bütün huylarımı ezbere bilen Sen gözyaşlarımı en iyi silen Sen dünyanın en muhteşem erkeği Sen yemeğimin tuzu Yüreğimin buzu Anasının en güzel oğlu Sen kalbimde en tatlı sızı Sen bütün varlığımın en sevimli hırsızı Sen sevdikçe sevilesi Övdükçe övülesi Öptükçe öpülesi aşkım... Sen beni yokluğuyla delirten varlığıyla yolumu yolundan çeviren Sevdasıyla beni bir dağ gibi deviren Bundan böyle senden sorulsun günahlarım Sende bütün sorularım Sende bütün cevaplarım Adam olmuşsam senden Katil olursam senden Ben çoktan vazgeçtim kendimden Ama senden Asla AŞKIM ASLA! ...
Kalemimin ucunda yine sana dokulen misralar var.. Gozlerimin altinda sana akan gosyazlarim var.. Dudagimin ucunda..kondurdugun opucuklerin izi var.. Neredesin segilim eskidi artik bunlar.. Parmagimda bna verdigin o yuzuk..bol..dusecek simdi.. Bilegimdeverdigin o bilezik, salaniyor eskisinden cok.. Neredesin sevgilim, eriyip gidecem,artik.. Gel gotur benide..seninle.. Op tekrar dudagimdan..doldur opucuk izleriyle, Bu misralar boyle huzunlu olmasin, Ask ile dolsun, yalnizlik ile kalmasin.. Bu gozler piriltasin, ama, islaklikla degil, mutlulukla sevdigim, senin mutlugun ile, senin kalbin ile..
Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. ! Bir balıkçı kahvesinde sen ve ben, Ve bize ait olmayan gökyüzü… Ben sana daha ait olmadan Parçalara bölünüp kumsalların oluyordum Kimsenin bilmediği bir lisanı çözer gibi Bakıyordum sana, Bilmesen de Hissetmen umudu ile. Deniz kokusu, Parmaklarımda gezinen umudun, Dalgaların hışırtısı Bir varmış bir yokmuş gibi yakınlığın. Kumların usulluğu, Ve aitliğin İstanbul, Bütün balıkçı kıyıları seni tanıyor Ben onların olmak istedim hep, Bir sabah kendimi denizkızı olarak hayal ettim Köşelerde ki sabah kahveleri, Bütün güzel sabahların gülümseyişi ben Bir masa bir sandalye, Bütünlüğünü bana vermek isteyen gözlerin. Benim aitliğim Akdeniz’de Sen İstanbul’un yokluğunu taşırken. Bütün kaldırım taşlarına taşıdım kokunu, Kulağımda Kıyıların kimsesizliğinin çıplaklığı Şehir ve sen İstanbul… Bütün sokaklara öğrettim adını. Hangi kestirmeden çıksan, Yine adına çıkarsın. Hangi kaldırımda kaybetmek istesen kendini Yine sana varırsın. Bütün parklara yokluğunu taşıdım Ben yokluğun kokuyorum. Bu bir uyarı mahiyetindedir dikkatine; O kadar dolduruyorsun ki içimi dışımı dünyamı sen ile Şımarırım bak, Sonra sensizlikte usul, usul ağlarım. Bütün sabahlarında olmak için yola çıktım, Bekle beni.
Suskunum...........! Tüm acım tüm isyanım tüm feryadım tek bi kelimeye nasılda sığabiliyor hayret! Canım yanıyor parça parça bölünüyor içimdeki kök hücrelerim Kalbim saklı haznesinden kurtuluyor da atıyor kendini bedenimin boşluğuna İstila var herkes bi parça kopartma derdinde Geriye kalanlar hurdacının eskicinin bile almayacağı kadar virane enkaz olacak biliyorum… Suskunum hiç bir şey yapamıyorum Elinden oyuncağı alınırken karşı koymaya çalışan bi çocuk edasından kurtulalı çok oldu Tepindim ağlamaktan haykırmaktan yerle bir ettim ortalığı da Ne oldu… Hiç bir şeyim geri verilmedi bana benim olan ne varsa… Ağlamak çığlık atmak bağırmak tepinmek nafile hiçbir işe de yaramıyor Giden zaten aklına gitmeyi koymuşsa kimse o gideni geri döndüremiyor Yada onun Senin oyuncağın olması onu dünyalar kadar çok sevmen bu mahkemelerde hafifletici sebep yerine bile geçmiyor… Bu yüzden suskunum aklı başında bi suskunluk aklı firarda bir yürek için çok da akıllıca sayılabilir… Belklide en büyük isyanım bu belklide tek çıkar yolum Neden bilmem ama içime kapandım dışarıda bi dünya yıktım içimde bi dünya kurdum Evimin kapısına da yazdım Bunalıma gittim biraz zor dönerim… Herkesi uzaklaştırıyorum kendimden beni seven herkesi sevmeyen istemeyen her kim varsa ben istemesem de zaten beni terk etti… Mutlu bir gelecek kurma hayallerim vardı bir gecede kurulan bir gecede yıkılırmış Peki o zaman benim dünyam neden her gece tekrar tekrar yıkılıyor.. Zorlamı ittim ben kendimi bu yola Zorlamı aklım almıyor dışardan gördüğüm ben içimdeki beni karşılamıyor yada olmayı hayallettiğim düşlediğim beni çok gerilerde bıraktım Tek çıkar yol diye bişey kalmadı Çıkar yol benim çıkmaz sokaklarımda geri dönüş umudumdu Geriye dönemiyorum İleriye gidemiyorum Kaldım bu soğuk duvarlarda ellerim başımın arasında Sesim çıkmıyor ağlamak nafile dedim ya Suskunluk en büyük ceza hem bana hem etrafıma… Ders almayı bilseydim yaşadıklarım benim kulaklarıma küpe olabilseydi yada ben bu başı taşlara vursaydım da şu yaptığım hataları yapmasaydım Kader mi Kısmet mi Yaşanması gerekli mi ???? Eğer öyleyse amenna Ama canım yanıyor anla bi yol lazım bana yada yada Annem kızmasın ama Bıçak getirin makas getirin kesin beni bu hayattan. Ne bu hayata ne bu bedenene bana ne sana ne yaşadıklarıma daha fazla dayanamaz bu yüreğim… Aklım firari Ruhum kaçak…
Neden Hep "Sevgiyi" Sen Öldürüyorsunda Mezarını Kazmak Bana Düşüyor ?! ÖyLe Alıştım Ki CesetLerini Gömmeye En Son O Siyah KEfenin İçinde Kendi ÖLümü Gömdüğümü İnan Farkedemedim... Şimdi Benim KatiLim Kim ? Sen Mi Yoksa Ben Mi ? Hep Bi FARKIMI Aradım Durdum Ya Bunca Zaman ! Benim DiğerLerinden Bir Farkım OlmaLıydı Dedim Çünkü DiğerLerinden En FazLa Ben SEvdim Seni En Çok Acını Ben Çektim.. Bunun İçindi BeLkide Beni Simsiyah Bir Kefene Layık Görmen! Siyah Benim Rengimdi Çünkü Matemim // İsyanımdı... Ve Sen Yine Benim İyiLiğim İçin ÖLdürmedin Beni ! Bunu Yine Kendin İçin Yaptın Çok Acı Çektiğim İçin DeğiL... Çünkü Uğruna ÖLmüş Bir Kız Olucaktı Sonunda ! Ve Sen Bundan Utanç DeğiL Sadece Gurur Duyucaktın.. İnan Artık Acımıyor Can'm Kangren Olmuş Bir Parmak Gibiydim Zaten Hissetmiyordum Artık Hiçbirşey Acıysa Acı Gözyaşıysa Gözyaşı Kayıpsa KAyıp Vermiştim İşte Uğruna VeriLebiLicek Herşei... Bir Nefes Vardı HaLa Adını Ağzımdan Düşürmeyerek Senin İçin Tükettiğim...Onuda Çektin Yavaş Yavaş... Gömdün Simsiyah Bir Kefene... |Artık DiLimde BiLe DeğiLsin|
Düştü keLepçeLi gözLerin, kırıLan deLi sözLerinin yanına İçimden fersah fersah kaçışın iç denizine, sancım oLur Benim sancım İstanbuL gibidir, biLiyorsun… SayfaLara sığmayacak kadar bitimsiz Coğrafyamı bertaraf eden rüzgâr gibidir yâr … Yar/sızım… SusuzLuğun en kesif sayfaLarındayım… Uzun sesLenişLere dönüyor suskunLukLarım… Başını aLıp gitmiş bir hikayenin peşinden koşarken, düşürdüğüm sözcükLeri dipnot düşüyorum eksik günceme… Hangi kıvrımından tutunsam acıdan büküLmüş harfLere; KırıLgan İmâ’Lar çatırdayarak saLdırıyor sanki, içimdeki sancıLara… Uzun ve derin camkesiği çizikLerimden kanıyor, anLamı morarmış güncemin önsözü… İç içe geçmiş anLamLarın karmaşıkLığında sıkışıyor,zamana direnen sevdam… Zaman/sızım… Kekeme yüreğim adını sayıkLıyor habire. Adını şerh, yüzünü dipnot düştüm içime! ... Ki yağmur sonrası toprak kokar adın Hadi ifşa et de düşLerini gökyüzüne İçsizLiğine (h)içLeneyim. AL işte; (H )içim… Koynuma doLdurduğum insancıL cümLeLerin diLi sürçüyor… Şizoid bir krizin, arsız ısrarıyLa kaybediyorum benLiğimi… ÖfkeLi serzenişLer çıkıyor demir kapıLarımdan aLtından, hızLa ve yanarak… SavaşLardan bana kaLan her şeyi, diğerLeri gibi takıp koLuma; Yürüyoruz duvardan duvara… no(k)tası konuLmamış satırLarını kararLı “ES”LerLe no(k)taLıyorum… BoğuLmuş sesimLe Acı (K )ayıpLar afişLiyorum şehrimin duvarLarına… (K )ayıbım… ELimde beLki çoktan unuttuğun iki fotoğrafın var Hangisine baksam (d)üşüyorum yâr.. Akrebin yeLkovanı defaLarca kez yakaLadığı zamanLarda, ben seni ezberimden siLemiyorum. . . Susuyorum / üşüyorum / düşüyorum. Duyumsuyor musun? SoLukLarıma sinen kokunu (D)uyuyormusun … HapisLik gibi atıştıran yağmurLarda yine hüzünLere gönüLLü devriyeLik yapıyor gece yürüyüşLerim… Bahçemdeki sarı ışığın uzayan göLgesinde, sessiz ve yasak yaLnızLıkLar büyütüyorum kaLabaLıkLara… Hüznün röntgenini çıkarıyorum biLmeden… Hadi ! tut/un bana güneşi ,LekeLerim çıksın ortaya… Ya da güneşe tut/un beni… (K )aranLıktayım… ÖLmeyi denedim kendime, öLemedim. Sana geLecek zamanLarda tükendim. Artık geLemem. . . ELLerim (d)üşüyor. Nefesim tükeniyor Ne desem duyuLmuyor Sen duy beni ey yar… SessizLiğin teninden soyamadım çığLıkLarı… Bu yüzden deLiyorum öfkemin ambargosunu… Yine saLıyorum yüreğimi öLümLü kavgaLarın şiddetLi çarpışmaLarına… YaLana büyüyen bir çocuğu emziriyor zaman… İnfazLar büyütüyor geçmişimin beşiğinde… SaLLanıyorum…
Mecbur deqiLdin qitmeye Beni böyLe sersefiL etmeye Mecbur deqiLdin ayrıLıqa Yüreqimi parçaLamaya... Mecbur deqiLdin... 'Sen deqiL miydin hep şöyLe diyen!' diyerek başLamayacaqım bu yazıma. Bu yazımda sözLerden bahsetmeyeceqim merak etme. NasıLsa hepsi senin için aqızdan çıkan önemsiz şeyLer, öyLe deqiL mi? AyrıLıqı qetiren saatLere Lanet okuyorum artık. Kadere isyansa isyan. Adını sen koy işte.. HayaLLerim vardı benim de.. SeninkiLer qibi, herkesinki qibi. Suya düşenLerden bahsetmiyorum. HaLa qökyüzünde qezenLeri söyLüyorum.. UmutLarım vardı benim de.. SeninkiLer qibi, herkesinki qibi. YitiriLenLerden bahsetmiyorum. HaLa içimde koşup oynayanLardan söz ediyorum.. Can kırıkLarım yüreqimi kanattı sen gittikten sonra. Hayat ikiye böLündü; 'senden önce, senden sonra...' Dün bir arkadaşım sarıLdı boynuma. SeviLmeye bu kadar ihtiyacım oLduqunu o anda anLadım işte. Ve bir şeyi daha anLadım; 'Sen beni hiç sevmemişsin...' Cana kıymak düşüncesi beynimi kemiriyor sokakLarda. Her qeLen arabaya ceLLat qözüyLe baktın mı sen hiç? Veya her aqaçta kendini gördün mü boquLmak üzereyken? KoLay oLanının kaçmak oLduqunu öqretti annem bana. ÖnemLi ve zor oLanı ise yaşamakmış.. 'Peki her qün öLüp öLüp diriLmek nedir anne?' dedim. Sustu... İLk defa annem sustu... 'Yeni bi başLanqıç yap' dedi eş dost. 'BaşLadıqımı bitiremedim ki' dedim.. OnLar da sustu. Hayatta susmuştu ya hani, dayanamadım artık ben de sustum. Ne soruyorum ne de cevap veriyorum. Sadece böyLe arada bir sessiz çıqLıkLarımı kağıda döküyorum...
Sana koşup geldim yine,ayaklarım istemeden... Her geçen günde biliyormusun,daha yabancısın bana... Ağlıyorum İstanbul! Hem sana hem kendime ağlıyorum. Sen ki; kimine Leyla,kimine Aslı oldun. Sen ki; uğruna kanlar dökülenhummalı bir sevda idin. Bakıyorum da şimdi terketmiş aşıkların bile seni... Utanıyorum İstanbul! Kendimden utanıyorum. Yırtılıp atılmış giysilerinle çıplak bir kadın kadar haramsın artık bana. Oysa; şu an bir Nedim,bir Yahya Kemal'in, bir Orahan Veli! nin gözleriyle bakmak isterdim sana. Yürürken sokaklarında görmemek için halini başımı eğiyorum İstanbul! telli duvaklı gelmiştin oysa,namusun namusumuzdu bizim. Hastasın İstanbul! Her gün eriyip gidiyorsun gözlerimin önünde. Ve kırgınsın biliyorum, birilerine... Toprağına her gün basıp bir gün hatrın sormayana... Ben de kırgınım İstanbul! Korkuyorum İstanbul! Bir daha gelişimde seni,görememekten korkuyorum. Şimdi gidiyorum İstanbul! Dönermiyim? Bilmiyorum.... CAFER YILMAZ
Sözcükler şifreli görüntüsüdür yaşadıklarımızın. Tadına doyamadığımız romanların gizli öznesidir hatıralar. Bir varmış, bir yokmuş gibi gelip geçen tutkulu hayallerle beraber… Bir şeyler unuttuk zamanın kalbinde..! Kıblemizi aşk ve aşk için tayin ediyorduk. Yaratılmak korkutulmaktı, korkuyorduk aynı zamanda sevdiğimiz kadar. Kitaplar, şiirler, filmler, yaz rüyâları, kış üşümeleri, düş çözülmeleri birbiri ardınca geliyordu. Aşk için savaşan adamlar oluyorduk her birimiz, her birimiz savaşarak yaşıyorduk aşkı. Usulca sokulan yoksulluğumuzu, kabul görmeyen adamlığımızı, reddedilen sabrımızı hayatın mihengine vuruyorduk, kahroluyorduk..! Düşler ormanında yarasından sızan kanı ırmaklara akıtarak ölümü bekleyen ceylanlar gibiydik. Bal gözünden kanlar akıtan ceylanlar gibi çarpıyordu kalbimiz. Zamanın kalbine akıtıyorduk kahrolası yalnızlığımızı, terkedilmişliğimizi… Bir şeyler unuttuk zamanın kalbinde..! Korkarak gizlediğimiz duâlarımızı, okşamadan geçtiğimiz yetim başlarını, alnımızı toprağa mıhlamaksızın uğradığımız mabetleri ve hepsini yaralarımıza merhem olmaya çağıran zamanın kalbinde unuttuk unutulmaması gerekenleri..! Vefasızlık işte, sevmeyi bilmiyorduk, yanmayı bilmiyorduk, özlemek nasılda uzaktı kırık kalplerimize...! Eski tarih olurdu biz geçtiğimiz zaman şehirler. Sevgiler devrildi bu müzmin çağın yalancı aynalarında. Gençliğimizi kaybettiğimiz günlerin hırçın çocukluğunu ezberledik elif-ba cüzlerinden. Hayat akardı, zaman akardı ve aşk akardı sırlı düşlerin yazılmamış sayfalarına doğru..! Bir şeyler unuttuk zamanın kalbinde..! Kimi akşamlar sıcak, demli bir çay otururdu masamıza, kimi zaman da hatırasını özlemle yad ettiğimiz bir delişmen sevda eskisi… Paslanan düşlerimiz kanatlanırdı o zaman, coşardık. Eylemlerin tadı, ezgilerin yakışı, bâkî kıldığımız kardeşlik yeminleri, unuturduk her şeyi..! Dillerimiz lâl olurdu, bedenlerimiz gül olurdu, kururduk. Her şey aşktı..! Her şey aşk kokuyordu..! Her şey aşk masalı gibi gizemliydi..! Tükettik, ömrümüzde tüketilecek ne varsa… Yığdık önümüze buz dağlarını… Ne gençlik kaldı türkü olup söylediğimiz, ne de dili tutulan sözcüklerin ateş dansı..! Dahası; yalın bir ağıt kaldı dudaklarımızda, zehir tadında..! Bir şeyler unuttuk zamanın kalbinde..! Aşkı unuttuk en kötüsü..! Sevmeyi unuttuk en korkuncu..! Merhameti unuttuk en acıklısı..! İnsanlığı unuttuk en utançlısı..!
kod :Bir sokak kedisinin gözlerinde sessizim, yalnızlaştırıyor yüzümü beton giymiş kalabalıklar..! Ne açtığın boşlukları doldurabiliyorum,ne de yaşayabiliyorum içinde..Ruh esir,aşk diri,kalem küskün...Gecenin segahı mesken edindi yüreğimi,umut mahsulu saatler bana varmadan ölüyor..Bir kapsüle sığmayacak kadar çoğaldı içimde yaralar,yarım bardak uykuyla susturamıyorum kendimi...Dilime acımı baglayıp haykırıyorum acım dinmiyor...Haykırışlar yetse de kırılışları anlatmaya,anlattıgını dinletmeye yetmiyor... İz bırakmış gölgelerle yaşanmıyor aşk kavradım...Kapatılmamış defterlerinin ağrısı volta atıyor şimdi titreyen kıyılarımda...Tanımadığım suretlerin hoyratlığını yudumluyorum avuçlarından...Eskitemediğin acılarına sattın sevgimi ..Halbuki ben yüreğine baştan borçlu yazıldığımdan bihaber, dünyaya sığdıramadığın ismini tek heceye sığdırmıştım..Yorgun düşmüş yüreğini dokunmadan tutmuştum ,"sus"olup sancılarında,su olup akmıştım yeşertmeye çalıştığın ne varsa...Sen bütün sebepleri buruşturup savururken çöp kutularına,sonuçları birbirine geçirip yollar yaparken ayaklarına,ben sadece kendime söylemişim anlıyorum.. Çok gördüm aslında herhangi bir zamanın içinde kaybolanı,ama görmedim kayboldugu yerde bulunanı..Sen kendını hep yanlış yerde aradın...Bulamadıkça vazgectin en insancıl yanlarından da..Anlık hazları diyarına hükümdar yaptın,koynundan cıkaramadın tek duyumluk dokunmaları... Kod:Anlamadın yar hiç anlamadın, Başını kuma gömüp yaşanmaz hayat...Saglam hatta sayısız köprü inşa etmek,köprülerde yaşamak hayatı nehri akmaz kılmıyor..Örülen duvarların arkasından bakmak ya da hayata,fırtınaları uzagına düşürmüyor.Kaçmak ise sadece çözümsüzlük zincirine bir halka daha ekliyor.Ve dayanılır kılmıyor hiçbir yalancı söylem acıları... Emir verilmiyor duragan olmayana...! Acılar yüzleşme istiyor, yüzleşme kendine dönüp bakmayı ve tam burada başlıyor aynalara yeminli dillerin firarı.... "Oysa firar katlanılır kılmaz efkarları ve üstünden atlayarak aşılmaz hiç bir acı..." Gün senin günündür artık...Sen,ben ve gölgeler denklemine yenik düştü bir yanım...Gözlerin kana buladı beni...Harcanacak tek bir "gel"im bile kalmadı hiçlik sokaklarında kaybolmayı emir biçtiğin ömrüne.... Kod:"Bir mucizeyi yok ettin.........Hadi alkışla kendini...!" Bir korsan dagınıklığı şimdi bana kalan...Bakire bir yıldız bile kalmadı -gök-yüzümde...Hergün biraz daha artan bedeli ödüyorum,bilmem kaç kursun eskiterek yüreğimde...Dirhem dirhem sonlanan çağ hatırlatıyor unuttuklarımı anımsıyorum mesela tüm acılar mutluluklardan doğardı.. Varlığın kaybolan bir günün içinde kalsa da,kaybolan günün yamacından sessizliğe vuranlara atılan her ok gecemin karanlığında saklı...Geceyi kaybolan gün mü karartmıştı yoksa yıldızlar parlamak için geceyi karanlığa mı mecbur kılmıştı.. Cevapsızlığın körü,sarfet sarfet söylenmeyenler var, söylesemde duyuramadıklarım..." Leş kokuyorsa satırLarım... Harcadıklarından, Harcattıklarındandır, ,Bil... Kod:Sevgi dediğin,arsız duygulara kurban edilecek kadar ucuz değil.. Hala, Seni yazıyorsa hala kalemim, Aldıkların, Verdiklerin, ve Senden degil, Kalemin itibarındandır
aşk mı ? hayatmı ? aşk...aşk sensin zaten aşkın tarifi yok ki ben sen varsan nefes alırım sen varsan yarınıma bakarım sadece senli hayellerle avunan bu gönlümü senin bir tek gülümsemene adarım senin bir tek canım diyişine ve her seferinde bana bakan gözlerine tutmam için uzattığın ellerine yüreğimle sarılırım sen olmazsam ben hiçim sen olmazsan yarımım dünümümde bu günümde sadece sensin sen benim tek varlığımsın...tek yaşama isteğim sahip olabileceğim ve yanımda görmek için çırpınacağım canımsın canım söyle şimdi bana sen olmazsan ne aşkı nede hayatı tanıtım gözlerimi bile kırpmam eğer sana kavuşacaksam eğer ellerini tutacaksam her an yanında olacaksam hayatımı gözlerinin önünde bitirir sana gelecekse ölüme sen diye koşarım şimdi soruyomusun hala aşk mı ? hayat mı ? ben sen olmadan nasıl yaşarım sen olmadan aşkı tanımamki sen olmadan haytta kalamamki ben ne aşka nede hayata varım sen ver cevabını sen koy birini kefeye hadi ama bilki verdiğin cevapta ben olmalıyım sen olmalısın... sen benim aldığım nefesimsin sen benim tek sevdiğimsin çünkü benim için aşk ta hayatta sensin...sen...
Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde Gurbet o kadar acı / Ki ne varsa içimde Hepsi bana yabancı / Hepsi başka biçimde Ne bir arzum, ne emelim / Yaralanmış bir elim Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde Eriyorum gitgide / Elveda her ümide Gurbet benliğimi de / Bitirdi bir içimde Ne bir arzum, ne emelim / Yaralanmış bir elim Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde
Acma kapimi, usur yaralarim anne... Aklimin yanginlarina inat usur yuregim. Sorular, ogutler, dersler, kaybedisler… Titrek yuregimde degeri yok hicbirinin. Kapimi acan asi ruzgâr, iceri savurur anilarimi. Pervasizca odama dagilir zamanlar. Annemin kizgin sureti canlanir icimde. “Toplayacagim anne”, “Cocuk yanimi bulabilirsem, duzeltecegim hepsini”… Inanmaz yine… Vazgecerim diye… Kizgin gidisine hak verir ellerim. Vazgecerim. Efkârim onume duser. Islanir adimlarim. Uykumu calan geceler yagar sabahlara. Basima kitaplarin sayfalari ucusur. Biraz ask, biraz cografya… Taslasir, adimlarim. Bir soluk ak… Biraz beyazi olmali bu kâgitlarin. Penceremde kalir gozlerim. Kirik kanatlar var pervazlarda. Yagmurlari kana bular, yarali turnalar… Aksami bulur vakit. Yuregimde ayni titreme… Odama gelme anne. Acma kapimi, usur yaralarim. Toplamadim, toplayamadim yine zamani. Nereye donsem uzerime devrilir, gecikmisliklerim. Nazli bir yildiza aldanip; keske, kirmasaydim titrek lambami. Kirilmis cok sey var anne. Raflarda yarim kalmis hayallerim daginik… Kopkoyu bir duman; korkularim… “Topla” deme artik. Anla ki yerinde her sey… Ayaklarim kanamasa yuruyemem artik, kizil adimlarimi izler cocuklugum. Kaybolursa; bulamam umudumu. Yuregime batmasa nazli yildizin parcalari, duygularim usur. Sizlamasa yuregim, olurum anne… Yaza varmaz krizantemler. Hercai menekselere bahar zulumdur. Anla beni anne. Cabaladim, solacagimi bile bile, senin icin… Yapraklarimi kaybettim, dallarim tasimadi sahte tebessumlerimi. Yoruldum, cok yoruldum anne. Duzen bensiz kurulmus, ayak uyduramadim. Anne...
BİR ŞİZOFRENİN (SCHIZOPHRENIA) GÜNCESİ O hep düşünürmüş hiç uygulamaz, yada uyguluyamaz, ama hep düşünürmüş sessizce, köşe bucak arar, orada içine ağlarmış.. etrafındaki mutluluklara bakar kendi haline ağlarmış.. mutluluk, onun için hiç ulaşamayacağı yerdeymiş; yani ufukta... Her insanın bu dünyaya gelişinde elbette bir sebep vardır peki ya onun bu dünyadaki sebebi neymiş acaba uzaktaki mutluluklara bakıp kendi haline acımasımı yoksa oturup bi köşede içine ağlamasımı palyaçoya benzermiş yani hep güleryüzlüymüş ama o hep dertlerine ağlarmış hep ağlarmış,, kimsenin göremediği bir şekilde ufukta kalan hayellerine, kararan dünyasına bir mağaranın içerisinde hissedermiş hep güneş onun ülkesini çoktan terk etmiş gitmiş gibi... kimse duymazmış onun attığı sessiz çığlıkları o her gece bir mum yakıp erimesini seyredermiş bir vakit dimdik durup etrafını aydınlatan o ateş kendi eriyen göndesi içinde boğulurmuş hep.. kendiyle kavga edermiş sadece kendine sataşırmış, içinde dışarı çıkamayan bir gücün altında ezilmiş gibi, hareket ederken bile yorulurmuş... etrafa hep boşgözlerle bakarmış, aslında gördüklerini ondan başka kimse göremezmiş... saatlerce oturduğu yerden kalkmazmış, aslında orda otururken kimbilir nerelere gidermiş deryalarda... konuşurken hep duraksarmış, içerisindeki o ses ona hep susması gerektiğini söylermiş çünkü, konuşursa, dökerse içini, eriyip gidermiş çünkü o mum gibi... akıttığı tek damla gözyaşı yokken, o gözyaşlarının oluşturduğu sularda yüzermiş hep... o hayat denilen kapısı penceresi olmayan odanın içinde hep yalnızmış kaçmak istediğinde ise, odanın içinde döner döner yoruluncada bir köşeye çöker otururmuş...
Kavga ettik biraz önce ... Ne var ne yoksa eteklerimizde döktük ortaya ! Bütün kimsesizliğimi , Onu özlerken çektiğim onca acıyı , Eskiyen yanlarımı fırlattım üstüne bir bir .. Darmadağın oldu her yer ! Bir iki vazo kırıldı , Bir cam çatladı sanırım , Bir de koltuğun ayağı ... ? -Kırılan hayallerimin yanında lafı olur mu - ? Nasıl kaybettiysen kendimi , Tozu dumana kata kata akıttım gözyaşlarımı .. Toz .. Duman .. Gözyaşı .. Çamur oldu her yer .. Utandım ! Hazır hissedince başlamalı temizlemeye dedim , öylece bıraktım .. Ben düzene sokmaya çalışırken kalp atışlarımı derin nefesler ala ala , O konuşmaya başladı birden , bağıra bağıra ! - Hep burdaydım ben aslında , her an yanı başında - diye haykırdı ... - Açsaydın gözlerini , gerçekten görmek isteseydin görürdün beni - - Emrine amadeydim , avuçlarının arasındaydım , istediğin gibi her an gözlerinde kalmamı sen sağlamalıydın - Dedi ve sustu ....... Sustum bende ! Sus pus oldu çoktan tuzla buz olan varlığım .. Sustu ! Sustum bende ! Kavga ettik biraz önce ... Ne var ne yoksa eteklerimizde döktük ortaya ! Ne kadar zaman geçti aradan , hatırlamıyorum .. O zamandan bu zamana neler yaptım bilmiyorum ! Çok mı kırdım onu , kızdı mı hapsettim diye anımsayamıyorum ... En son hatırladığım o derin sessizliğin içinde kaybolduğum ... Şimdi susun sizde ! Hepiniz .. Herşey .. Susun ! Barışacağız elbet , biliyorum ... Elimde bir anahtar , İçerideki odaya kilitlediğim -Mutluluğun - kapısının önünde nöbet tutuyorum ! Bir daha hiç bırakıp da beni , gitmesin uzaklara diye ....
Uzaksın, yakınsın, özlenensin ama bugün değil, yarın gibi bir ‘şey’sin sen... Hayatın anlamısın siyahsın beyazsın... Bugün her şeyi değiştirmek için çabalarken, sen değişmeyen olarak duruyorsun karşımda. Kabul ediyorum. Dünyaya bu kalsın, ama sen bilme... Dünyada kaç iklim, kaç zulüm, kaç ölüm var? Bir seni bunların karşısına koymak nasıldır bilemezsin. Bilme!.. Bugün her ölümle biraz ölürken, seni düşündükçe hayata dönüyorum yeniden. Gecenin en karanlık yerindeyim, bir sigara ateşinin aydınlattığı kadar ışık bile olsan yine de seviyorum seni. Sadece benim seni anladığım, kimsenin unutmamak için defterine not düşmediği, ama hayatımda hep bir dipnot olarak kalan kendi yasaklarım gibi unutmuyorum seni. Adına aşk diyorlar, gelecek diyorlar... Bana yetmiyor. Her bestemde sana bir adım daha yaklaşmak istiyorum. Bir başka dilden seviyorum, kırmızıdan daha uzundur... Gelincikler gibi bir mevsim değil, dört iklim, köşe bucak, kim ne derse desin geri dönecek yerim yok, bir kentin ortasındaa çığlık çığlığa bağırarak tek başına kalsam da yine seviyorum seni. Bu bir suç duyurusudur, kendimi ihbar ediyorum... BU SEVDADAN VAZGECERSEM ALLAH BELAMI VERSİN!!!