Yıllar geçti Her şeyi sevmeyi başardım ama sevemedim yağmuru Gökyüzünden düşen her damlanın senin gözyaşın olduğunu düşündüm hep Ve seninde bir gün gözyaşların gibi beni terk edip Toprağın olmandan korktum... Gökyüzü her karardığında Gökten gelen her damlayı hissettiğimde Ağlamam bundandır işte...
Yazmamı bekliyorsun hep; senin "ne" kadar önemli olduğunu. Beyazı ters çevirebilsen, istemezdin belki. Bağırmamı istiyorsun hep; "sensiz yapamam" diye.. Sağır kalsan, istemezdin belki. Saymamı istiyorsun sensiz saatleri; "anlamsızlığımın en çekilmez hali" diye. Zamanını yitirsen, istemezdin belki. Anlatmamı istiyorsun hep; İçinde seni andıran renklerin tamamını. Bütün renkleri tüketseydin, istemezdin belki. Bunların hiçbirinin olmadığını düşünüyorsun belki. Bil ki; Dilim söyleseydi, Elim yazardı belki ...
Gözlerimi yumacağım, Dudaklarından ağır ağır dökülecek sözleri dinleyeceğim. Dudaklarının arasından dökülecek yalanlara sığınacağım bu gece. Sığınağım ol benim. Bana yalan söyle. Bana yalan söyle. Yaşamın kolaylığını, Umutların tazeliğini, Çabaların gerekliliğini, Söyle. Bana yalan söyle. Vazgeçmenin mevsimlere has olduğunu, Gözyaşlarının gökyüzüne yakıştığını, Yorgunluğun bir sonbahar yaprağına aitliğini, Söyle. Bana yalan söyle. Şehirden uzaklaşan gemilerde, trenlerde, yalnız yolcuların olmadığını, Karanlık evlerde terk edilmiş kadınların yaşamadığını, Babasız kalmış çocukların gizli gizli ağlamadığını, Söyle. Bana yalan söyle. Bir aşkın bir aşkta eskidiğini, Miadı tek gece dokunuşların hissedilmediğini, Sarf edilen sözlerin gerçek olduğunu, Söyle. Beni yalanlara sakla.
Çizebilseydim Bahar olacaktı yüzün… Yazabilsem, En uzunu şiirlerin... Olmadı, beceremedim... Adını duvarlara yazacak çağım da Çoktan geçti benim. Yasak sevdamın Gözaltı tarafı... Çaresiz, Seni yüreğimde erittim. Ama yine de hoş geldin eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi Hoş geldin!... 'Ağır ağır çıkılan bir merdiven' yok... Eskittiğin yıllardan değil, Sızlayınca yüreğin, anlıyorsun: yine gecikmişsin... Sen, yeni yeni öğreniyorsun sevmeyi, Bense çoktan düşürmüşüm aklıma ölümü... Gönlün bedene baş kaldırdığı yerdeyim... Ama yine de hoş geldin eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi, hoş geldin Ben bir bu dağları eskitemedim, Bir de sana düşmüş yüreğimi... Gittiğim yolları hiç hesaba katma! Düşünü görmediğim uykular zaten haram Gökyüzünü boyayacak zaman da kalmadı... Haydi sar kollarını... 'Ayrılık' diyeceğim, Dilim varmıyor... Daha yeni söylemiştim; Hoş geldin eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi, hoş geldin. Deniz tuzunu saklıyor Çizdiğim beyazlarda Karlar çürüdü Suyumuz ekşi, Gönlümüz kırık. Sevip de kaçanların hiç biri, yüzyıllardır yakalanamadı. Firarinin umudu tükenmiyor, Yaşamadan bitmiyor kör olası... Ama yine de hoş geldin eskimeyen yüzümün yeni gülümseyişi Hoş geldin!... Bir tarafımızı Eylül'de budamışlardı Kalanı, sevdana kurban... İçtiğim içkiye seni düşürdüm, Bu akşam gözlerimi Küllükte söndürdüm. Hoş geldin eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi, hoş geldin!... Korkunun bittiği yere yazdım adını, Dağların en kuytu yerine... Sonsuzluk değildi beklediğimiz, Bir parça 'mutluluk' diye diretmiştik. Çok mu geldi bilmem ki Tanrının gözüne Ama yine de hoş geldin eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi!... Eskidi saatler, Zamanı geldi, Yeniden düşmeliyim yollara... Geceler sırtımda Cebimde sevdalarım Yardan öte söyleyecek sözüm vardı benim. Düşlere saklamalı şimdi yari, uyanmamacasına! Yükselmeli ateşim Kanamalı sıkmaktan avuç içlerim Terleyip atmalıyım içimden seni Kimseler bilmemişti, görmemişti gelişini, Benden gidişindeki gibi... Ama yine de hoş geldin. Eskiyen yüzümün yeni gülümseyişi, hoş geldin!... Tayfun TALİPOĞLU