"-susmak aşkımın dilidir- diyen sevgili konuş şimdi, kelimelerine ihtiyacım var…" Parça tesirli sancılar düşüyor kalbime… düştükçe uçurum, sancıdıkça aşk… ve aşklaştıkça kalp daha çok parçalanıyor hayat yaklaştıkça daha bir özlüyorum kabul ediyorum,galibimsin ve ben her şeyini savaş alanında bırakan mağlup bir komutan gibiyim şimdilerde.. tüm zaferlerimi sende yitirmişim kör bir şahinin gözleriyle yol arıyorum kendime sana çıkmayacağını bildiğim yolları görmekten korkuyorum belki de kim bilir?.. çıkmaz sokaklarda kısır kalıyorum döngülere.. ve ben dönemezken kendime labirentlerinde kaybolmuşken, sağım sen, solum sen, yolum sen, yönüm sen olmuşken, senden gayrısına yok,yokluğuna râm olmuşken, susma ömrüm!... yol kesil cehenneme... keskin bir virajsın içimde bir türlü alamadığım.. ne zaman geçmeye kalksam senden, ya bir uçurum boşluğu, ya bir şarampol oluyor sonum.. uzanan elleri tutmuyorum.. yüreğime taktığın alyans tutuyor içimi, içini bırakmıyorum.. dul bir hasrete yâd/igar kalıyorum ötelerde Yar dediğimi ağyar, yaban dediğimi yar sanıyorlar.. Sancılanıyorum sessizliğine Tam vakti; susturucu takılmışken yüreğime, haykıramazken, her kurşun içimi parçalarken, infilak ederken isyanlarım sensizliğe, ve akarken gözümden ırmak ırmak, susma ömrüm!... ateş kesil cehenneme... tüm piyonlarım tükendi. Elimde bir şah… nereye koysam kendine mat çekiyor.. Cemreler ihanet ediyor adına, Aslı hükümsüz.. kendini bile ısıtmıyor.. adım lâl kalıyor zemheri ayazlarına.. (d)üşüyorum.. muhaciri değilim gayrı bu Arafın.. ne cennet kokabiliyorum, ne cehennem yanabiliyorum.. kendimsiz bir kent kuruyorum yokluğunun sokağına.. baykuşlara sakinlik yapıyor kentimin ıssızlığı… sesine parazit yapan bir sesle yıkılıyorum uğraşma aşk..! kaldıramazsın; kumdan kaleler gibi bir rüzgarlık değil, bir cümlelik yıkımlarım.. bilmem ki hangi rihter ölçer sarsıntılarımı.. artçı sellere verirken sitemimi, sana “sus”arken, ölüme “su”sarken, müptelâsıyken kahramanı bıçaklanmış masalların aşk için aşıkları ezip geçmişken, susma ömrüm!... şehâdet getir cinnetime... öznesi sen olan bir ömre verdim adını, ki ölüm yar olana kadar tek yâr dediğim ol diye.. sana geldim, ölüme yâr etme diye. Susma diye çırpınışlarımın tek müsebbibisin.. Biliyorum aldırmıyorsun Dönmeyeyim istiyorsun sultanlığına Ve aslında aşk’tan korkuyorsun Zulmetin sırtımda yama olurken yar’alarıma Hani olur da geldiğimde bir gün kapanacaksa yüzüme şehrinin kapıları, her lisanı lâl bırakan bakışlarım anlamını yitirecekse eğer ve el elini tutacaksa ellerin, Elimde değil yanacağım O vakit gülüp geçeceksen yangınlarıma, Sarmayacaksan, Benimle kınanıp, benimle yanmayacaksan, Cennetten kovulmayı göze almayacaksan, Bir sözüne çölde vaha gibi susarken öyle umarsız susacaksan… sen de sus ömrüm!... Sus!.. Sus ki, ölüm bana yâr, ben ölüme Yâr olayım… sen toprak kesil cesedime…