Yalancılık Şeytanın Bir Özelliğidir Yalancılığı alışkanlık haline getiren insanların bir kısmı yalanları deşifre edildiğinde, bundan dolayı bir utanma hissetmezler. Hatta başka yalanlara başvurarak, bir önceki yalanlarını kendilerince kurtarmaya çalışırlar. Oysa, bir mümin şeytana uyup, hata ile yalan söylemiş olsa bile bundan dolayı utanç duyar, yüzü kızarır, hemen tevbe ederek Allah'ın kendisini bağışlamasını diler ve doğruları söyler. Din ahlakını yaşamayan insanların önemli bir kısmı, hangi kesimden olursa olsun zaman zaman yalana başvurabilmektedir. İnsanların neden yalan söylediklerine bakıldığında ise genellikle birbirine benzer gerekçeler ortaya çıkmaktadır. Örneğin bu insanlardan; Bazıları insanlara gösteriş yapmak için, Bazıları kibir ve gururundan, Bazıları insanlara kendilerince şirin görünmek için, Bazıları bir çıkar sağlamak için, Bazıları birilerinden veya bir durumdan kurtulmak için, Bazıları ise bir başkasına iftira atmak için yalan söyler. Bu ahlaka sahip insanların büyük bir kısmı ise çoğu zaman basit nedenlerden veya sırf ağız alışkanlığı yüzünden yalan söyler. Bu kişilerin büyük çoğunluğu, yalanın ciddi bir kişilik bozukluğu olduğunu anlayamadıkları gibi, yalan söyleyen kişinin de -Allah’ın izniyle- kolayca anlaşılabildiğini fark edemezler. Yalancı İnsanın Belli Özellikleri Sürekli Yemin Ederek İkna Edici Olmaya Çalışır Söylediklerinde samimi olmayan bir insan, ikna edici görünmek için sık sık yemin eder. Allah yalancıların bu dikkat çekici özelliğini Kuran'da birçok ayetle bildirmektedir. Örneğin bir ayette Allah, münafıkların Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliğini kabul ettiklerine dair yemin ettiklerini bildirmektedir. Oysa münafıklar gerçekte Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliğini kabul etmemişlerdir. Bu nedenle Allah onların yalancı olduklarını haber vermiştir: “Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin" dediler. Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder. Onlar, yeminlerini bir siper edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Doğrusu ne kötü şey yapıyorlar. Bu, onların iman etmeleri sonra inkar etmeleri dolayısıyla böyledir. Böylece kalplerinin üzerini mühürlemiştir, artık onlar kavrayamazlar.” (Münafıkun Suresi, 1-3) Ayetlerde de bildirildiği gibi ikiyüzlüler, yeminlerini yalancılıklarına, sahtekarlıklarına ve düzenbazlıklarına bir siper yaparlar. Allah bir başka ayette de ikiyüzlülerin bu özelliğini şöyle bildirir: “Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur.” (Tevbe Suresi, 56) Allah Kuran'da bir başka ayette ise sürekli yemin edip duran kişilerle ilgili şöyle buyurmaktadır: “Şunların hiçbirine itaat etme: Yemin edip duran, aşağılık” (Kalem Suresi, 10) Allah’ı Şahit Getirerek Kendisini Temize Çıkarmaya Çalışır Yalancıların yemin etmek dışındaki bir başka üslup özellikleri ise, konuşmalarında sık sık dindar olduklarına dair ifadeler kullanmalarıdır. Örneğin yalanına inanılmadığı veya söylediklerinden şüphe edildiği söylendiğinde, "Allah benim kalbimi biliyor", "Allah şahidim", "Eğer doğru değilse Allah şuradan çıkmamı nasip etmesin" gibi ifadeler kullanırlar. Oysa bu tarz ifadeler kimi zaman kişilerin samimiyetsizliklerini gizlemek için kullandıkları bir yöntemdir. Allah, kalplerinde samimiyetsizlik olmasına rağmen, Kendisi'ni şahit gösteren kişiler için Kuran'da şöyle bildirmiştir: “İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır.” (Bakara Suresi, 204) Samimi bir insanın hali ve tavrı onun samimi ve dürüst olduğunu zaten gösterir. Hayatının her anında daima samimi davranan bir insanın ayrıca samimi ve dürüst olduğunu belirtmesine gerek kalmaz, bu zaten çevresindekilerce de fark edilir. Ancak samimi olmayan insanlar bunu sürekli sözle göstermeye çalışırlar ve karşılarındaki insanları ikna etmek için uğraşırlar. Yalana Zemin Hazırlayan Giriş Cümleleri Kullanır Yemin etmek ve dini anlamları olan cümleler kullanmanın yanı sıra yalancının, yalanlarına zemin hazırlayan, yalanını daha en baştan ikna edici göstermeye çalışan ifadeleri olur. "Çok samimi söylüyorum", "Bana inanabilirsin", "Bütün içtenliğimle söylüyorum", "Gerçekten doğru söylüyorum" gibi sözler de zaman zaman bu amaçla söylenir. Daha önce de söz edildiği gibi, münafıklar Peygamberimiz (sav)'e Allah'ın elçisi olduğunu söylediklerinde sözlerine "Şehadet ederiz ki" diye başlamaktadırlar. Sözlerinde samimi olmadıkları için, cümlelerden destek alarak kendilerini inandırıcı göstermeye çalışırlar. Oysa, Peygamberimiz (sav)'in Allah'ın elçisi olduğu zaten bilinmektedir ve bunun için "Gerçekten, şehadet ederim ki, samimiyetle söylüyorum ki" diye bir girişe gerek yoktur. Bu gerçeğe samimi olarak iman eden bir insan bu tür ifadelere ihtiyaç duymaz. Bir Müslüman "Bunu bütün içtenliğimle söylüyorum, inanabilirsin" gibi bir cümleyi gerekli görmez, çünkü Müslüman her zaman içten ve samimidir, Allah'ın kendisini her an gördüğünü ve işittiğini bildiği için zaten samimiyetsizlik, ikiyüzlülük yapamaz. Ancak elbette ki, bu cümleleri her kullanan kişi yalan söylüyor demek değildir. Samimi bir insan da gerekli gördüğünde bu ifadeleri kullanabilir. Ancak, yalan söyleyen insanların genellikle yalanlarına bu tür giriş cümleleri veya yalanlarını destekleyici cümleler eklemeleri son derece yaygındır. Yalancının Fiziksel Görünümü ve Bazı Davranışları Yalancı, ikiyüzlü ve samimiyetsiz bir insanın davranışları, yüzü, sesi ve üslubu dürüst ve samimi bir insandan çok farklı olur ve yalancı bu özellikleri ile de kendini ele verebilir. Allah, Kuran'da ikiyüzlü insanların konuşmalarından ve yüzlerinden tanınabileceklerini şöyle bildirmektedir: “Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir.” (Muhammed Suresi, 30) Yalan söyleyen bir insan çevresindekilere güvenmiyor, onları gerçek dostları ve yakınları olarak görmüyor demektir. Hem yakınlık duymadığı insanlarla birlikte olmaktan hem de yalanının anlaşılmasından korktuğu için, tavırları da rahat ve doğal olmaz. Konuşması, sesi, oturuşu son derece kontrollü olur. Kasılmaktan dolayı sesi zayıf çıkar, gözleri küçülür. Karşısındaki insanlara korkarak ya da çekinerek bakar. Gözlerinde samimiyetsizliği, güvensizliği ve tedirginliği belli olur. Yalancılığı huy edinmiş kişilerde zaman zaman yalan anında aşırı sakinlik görülse de, birçok insan yalan söylediğinde heyecanlanır, elleri terler. Huzursuz tavırlar gösterir. Sakin, huzurlu, ruhu dingin bir insanın hali olmaz. Yalan söylerken sürekli olarak gözlerini kaçırır, karşısındaki insanın gözlerine bakamaz. Ancak kaçamak bakar veya kalabalık bir yerde ise, kendini başkalarının arkasında gizlemeye çalışır. Yalanının ortaya çıkmasından, gözlerinin kendisini ele vermesinden kaçınır. Allah Hud Suresi'ndeki bir ayetinde samimiyetsiz insanların bu şekilde kendilerini gizlemeye çalıştıklarını şöyle bildirir: “Haberiniz olsun; gerçekten onlar, ondan gizlenmek için göğüslerini büker (Hak'tan kaçınıp yan çizer)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar, örtülerine büründükleri zaman, O, gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.” (Hud Suresi, 5) Yalan Söyleyen Kişi Ahireti Değil, Sadece O Anı Düşünür İnsanın yalan söylemesini engelleyecek en önemli gerçek ölümünden sonraki sonsuz hayatını, cenneti ve cehennemi düşünmesidir. Bir insana yalan söyleyip içinde bulunduğu durumdan kurtulmak o an için çok kolay ve en fayda getirecek çözüm olarak görünebilir. Ancak bir insan dünya hayatında ne kadar güç bir durumda kalırsa kalsın bu, ahirette yaşayacağı azap ile karşılaştırılamaz. Öyle ise akıl ve vicdan sahibi bir insan, böyle bir durumla karşılaştığında hemen ahirette alabileceği karşılığı düşünerek davranmalıdır. Bir anlık bir rahatlık veya çıkar için hem dünyada hem de ahirette küçük düşmeyi ve azap içinde yaşamayı göze almamalıdır. Allah bir ayetinde dünyaları için ahiretlerini bırakan insanlar hakkında şöyle buyurmaktadır: “İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.” (Bakara Suresi, 86) Dürüst bir insan ise kimi zaman bazı zorlukları göze almak durumunda kalabilir. Ancak dürüst ve samimi olduğu için daima kazanır. Allah onun güzel ahlakına karşı dünyada ve ahirette ona nimetini, rahmetini, sevgisini, rızasını sunar ve onu cennetle ödüllendirir. Yüce Allah dürüstlük konusunda titizlik gösteren samimi müminlerin karşılaşacağı güzel sonucu Kuran'da şöyle bildirmiştir: “Allah dedi ki: "Bu, doğrulara, doğru söylemelerinin yarar sağladığı gündür. Onlar için, içinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler vardır. Allah onlardan razı oldu, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur."” (Maide Suresi, 119) İlmi Mercek Dergisi Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. ! (Kasım 2006)