Elimde sükûtun nabzını dinle… Dinle ki ;boğsun kendini tüm sözcükler gece de… Dinle ki; Sonsuz bir uçurumdan aşağı atsın kendini tüm harfler birer birer… Dinle ki;Beşere bahşedilmiş asırlık bir dil ,utansın dile gelmişliğinden… Dinle ki;insana yakışan en güzel us’dahi yitirsin kendini deliliğin ikliminde… Ellerimde atan sükûtun nabzında işte, tüm bu anlatılamayanlarım…Anlatılmaya yetecek bir alfabenin olmayışının utancı düşerken harfler üstüne ,her biri ateşe veriyor kendini …Acizlik bu olsa gerek! Acizliğimsin ey Aşk! En aciz hallerimin sebebi …Dilimde paslı bir mühür…Elimde kırık bir kalem…Anlaşılabilmeyi dilerken harfleri katledilmiş bir dilde, fakirliği tadıyorum ölümüne… Ölüm ki ;suskunluğundur şimdi…Ve nabzımın sükûta teslimi… Susuyorum… Bir susmayı ,bir de susanları anlayabilmek için , Susuyorum… Çığlık çığlığa ses dilediğim ,yakarışlarıma cümle kelimeleri yataklık ettiğim asi eylemlerimin yenilgiye düşmüş eylemsizliği ile susuyorum… Sözsüzlük yurdunu keşfetmişlerin izinden iz sürüp ,kaçak bensizleri bulmak için susuyorum… Belki izlerin içinde bir de benin izine rastlar ,kendimin sessiz kentini de keşfederim umuduyla ,susanlara susla teşekkür sunmak için susuyorum… [Kent karartma altında …yanan tek bir sokak lambası yok ,evlerde mumlu isyanlar tütüyor yavaş yavaş… Elektrik depolamış ellerimin altında ki ,siyah kareden sesleniyorum şuan…Oysa sesimi duyan da yok! Susmak bu olsa gerek… elektrik kesintisine maruz kalmış bir semtten ,kentin diğer ucunda ki ışıklı semte sesleniyorum “hey ışıklar neden sadece sizde!” …diyorum… diyorum… haykırıyorum… çığlıklara karışıyor haykırışım… Nafile sesimi hala duyan yok! Işığını yitirmiş bir sesi kim farkeder ,kim duyar karanlıklar içinde… Kim? İşte bak sustum… hatta ışığımı çalanlarca susturuldum… Elektrik kesintisi yüzünden kesintiye uğramış bir susma