Stres organizmanın, tehdit edici bir durum karşısında bedensel ve ruhsal olarak zorlanmasıdır. Mekanizmamız duygusal, zihinsel, bedensel bütünlükten oluşur. Stres organizmanın “normalde” uyum içinde, tıkır tıkır çalışan bu mekanizmasının bozulmasına sebep olur. Uzmanlar İnfertilite’yi daha çok bedensel boyutta gündeme alıyorlar. Ruhsal olarak stres’in önemli ölçüde gebelik şansını azatlığını biliyor musunuz ? Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr.Ayşe Duman gebeliği etkileyen en önemli faktörlerin başında gelen ‘‘Stres’’ hakkında bir çok önemli noktanın altını çiziyor… İnfertil çiftlerin (1 yıllık düzenli, korunmasız ilişkiye rağmen gebelik olmaması) %15 ‘inde yapılan araştırmalara rağmen neden gebelik olmadığı bilinememektedir. İnsanı sadece maddi bedenden ibaret görüp araştırmalarımızı tedavi planlarımızı sadece maddi beden üzerinden yaptığımız sürecede bu çiftlerin infertilite nedenlerini bilemeyeceğiz. Oysa insan sadece maddeden ibaret değil ki ! İnsanın zihni, ruhu, kalbi, istekleri, arzuları ve bilinçaltı programında bir yığın duygu birikimleri var. Eğer kadının bilinçaltında çocuk sahibi olmasını engelleyecek bir duygu birikimi varsa siz bedenle istediğiniz kadar uğraşın, gebelik elde etmeniz zorlaşacak.Veya tüm uğraşlara rağmen gebe kalamayan kadının duygu durumu gebeliğe uygun hale geldiğinde sürpriz bir şekilde gebelik meydana gelecek. Çağın moda terimiyle ‘’ stres’’ aslında tüm hastalıkların ve de infertilitenin zeminini oluşturmaktadır. Stresin, ruhi bunalımların; adeta bir virüs gibi fizik bedendeki programın işleyişini bozup, migren, gastrit, spastik kolon, cilt rahatsızlıkları hatta kansere yol açtığı, bilinen bir gerçektir.Bu gerçeklikle, her türlü tetkiki yapıp tedavi yöntemlerini uygulamamıza rağmen, ‘’gebelik neden olmadı bizde bilmiyoruz’’ diyorsak işin psikolojik boyutuyla ilgilenme zamanıdır.Tedavi süreci içinde yaşanan olumsuzluklar, gerginlikler, acabalar yapılan işlemleri ve sonucu olumsuz etkilememesi adına tedavi işlemlerine başlarken kadının bedeni yanında ruhuna da gerekli destek sağlanmalıdır. Toplumumuzda daha evliliğin başında , hatta bazen genç kızlık döneminde ‘’ acaba çocuğum olacak mı?’’ sorusu zihinleri meşgul edip duyguları yormaktadır Hele de 1–2 yılı bulmuşsa öncelikle ailenin büyükleri torun sevme telaşına girerler ‘’ölmeden bir torun göreydim, ne zaman hala olacağım?’’cümleleriyle çifti baskı altına almaya başlarlar. İş arkadaşları sormaya ve akıl vermeye başlar. Çok erken dönemde gereksiz bir yığın tahliller yapılırken, her tahlil sonucu gerginlikle beklenir. Her doktor dönüşü çift ‘’suç kimdeymiş’’ gibi garip soruların altında ezilmeye başlar. Bu eziklikle bir süre sonra çocuklu ailelerle görüşmemeye başlar gebe kadın görmeye tahammül edemez kadın. Oğluyla maça giden, bayram sabahı oğlunu nasılda namaza götürdüğünü anlatan babaların hikâyesini duymak istemez erkek. Hal böyle olunca beklide sadece zamanı gelmediği için işlemeyen gebelik programı bozulmaya başlar.Gebelik programını bozan stres virüsünü temizlemedikçe gebelik başarı oranı azalacaktır. Her bireyde bilinçaltından bedene ve duygulara tesir eden virüsler farklıdır. Hırsla ve telaşla gebelik isteği (ki bununda geçmişe ait nedenleri olabilir) çevrenin getirdiği gerginlikler gibi yakın dönemde alınmış virüsler kolaylıkla programdan temizlenebilir. İnfertilitenin fiziki şartlarda nedenini bilemeyipte, bilinçaltı programında neler var diye sorguladığımızda envai çeşit veriye ulaşırız. Çocukluk döneminde yaşanan travmalar, cinsel kimlik sorunları,aile içi iletişimdeki sorunlar, kişinin çocukluğuna ait anılarının olmaması, değersizlik inancıyla ortaya çıkan ben iyi bir anne olamam düşünceleri, anne ( baba) olmayı hak etmiyorum düşüncesiyle kendimizi cezalandırma… Örnekleri kişiler adedince çoğaltmak mümkün. Zira her kişinin yaşamı ve yaşamdan algıladıkları kendine has ve bir diğerinden farklı. Aynen parmak izi gibi… O halde hastalık dediğimiz vücuttaki her program işleyişinin bozulmasında düzeltmeyi sadece maddi beden üzerinden yapmamız yeterli olmadığı gibi infertilite tedavilerinde, özellikle tüp bebek uygulamasında çiftin ruhsal boyutuyla da ilgilenmeyi öncelikli sıraya almalıyız. İşin ruhi boyutundaki sorunlar özellikle geçmiş yıllara dayanıyorsa sorunu ortaya çıkarmak ve çözmek noktasında hipnoterapi ve E.F.T teknikleriyle hızlı ve kalıcı çözümlere ulaşmak mümkün olabiliyor…