Socotra Adası Yeryüzünde Bolivya`daki tuz gölü gibi sanki uzaydan kopup gelmiş gibi duran birçok yer var. Ancak hiçbiri Socotra`yla boy ölçüşemez. Yedi milyon yıl önce Afrika kıtasından kopup, ada haline geldiği tahmin edilen Socotra, dünyanın başka hiçbir yerinde görülmeyen 200`den fazla hayvan ve bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Adanın en dikkat çekici özelliği yukardan bakıldığında mantara, yakından bakıldığında ise uzay gemisine benzeyen ağaçları ve fil bacağı şeklindeki çöl gülleri. Ayrıca adadaki taşlarla kaplı, üstünde hiç toprak bulunmayan tepelerin arasından bile eşsiz bitkiler fışkırıyor. Adada bulunan ve ejderha kanı adı verilen ağaç türlerinin içinden çıkan kırmızı maddenin bütün hastalıkların çaresi olduğu rivayet ediliyor. Hint okyanusunda bulunan adaya en yakın yer 250 kilometre mesafedeki Somali. Ancak iki yer arasında en ufak bir benzerlik yok. Adı Sanskrit dilinde mutluluk adası anlamına gelen ada tam da adının çağrıştırdığı gibi çok dingin bir yer. 2004 yılına kadar asfalt yolu bile olmayan adada sadece 40000 kişi yaşıyor. Böylece ada orijinalliğinden hiçbir şey kaybetmiyor. Ancak yollar derme çatma olduğu için turistlerin etrafı rahat rahat dolaşması neredeyse imkansız. Elbette, Socotra`nın denizi de en az karası kadar ilginç. Dışardan bakıldığında beyaz kumlu sahil ve kristal mavisi deniziyle sıradan bir tropik denizden farksız görünen deniz, derinlere gidildikçe enteresanlaşıyor. Bölgenin geri kalanına ve iklime hiç uymayan akıntıların ulaşımı zorlaştırdığı denizin dibi, olumsuz koşullar nedeniyle adaya yaklaşmaya çalışırken alabora olmuş gemilerin batıklarıyla dolu.