Muzaffer KARTAL Sezonun sekizinci haftasında en hareketli, en sürprizli ve ilginç bir haftayı yaşadık… Cuma akşamı Trabzonspor’un puan kaybederken “beceriksizliğini” rakip kaleye bir iki ciddi atak yapamayan Gaziantepspor’un “puan alışını” izledik. Cumartesi akşamı sahada ki futboldan fazla tribünlerin konuşulduğu Beşiktaş- Denizlispor maçı vardı… Sahadaki futbol ve sonuçtan daha önemli gelişmeler oldu, yaşandı. Saha içi futbol ve sonuç takımların durumuna göre her hafta değişebilir… Ama Beşiktaş gibi 106 yıllık tarihe sahip bir kulübün başkanı stadı o görüntüler içinde terk etmemeliydi. Pazar’a gelince… İlk sürpriz, ilk deprem Sivas’tan geldi… Sivasspor kendi sahasında kazandığı ilk Antalyaspor maçından sonra teknik direktör Bülent Uygun’un istifa sesleri duyuldu… Bülent Uygun’un istifası doğru muydu? Bence hayır. Bülent Uygun kolay olanı seçmemeliydi. Görevine devam ederek kader birliği yaptığı Sivasspor’la yine eski günlerine dönmeliydi. Bu galibiyet bunun için ilk adım olabilirdi. Ama Bülent Uygun yedi yıllık Sivas yaşantısını bir kalemde siliverdi. Pazar’ın asıl sürprizi, ikinci depremi Ankara’daydı… Ankaragücü- Galatasaray maçının sonlarına doğru Galatasaray adeta bozguna uğradı. Dokuz dakikada üç gol birden yedi… Galatasaray’da önemli isimler eksikti. Olabilir. Çünkü uzun lig maratonunda her takımın sakat veya cezalı futbolcusu olacaktır. Ama teknik adamlar buna hazırlıklı olmalı. Teknik adamların mutlaka bir B planı bulunmalı… Ankara’da görüldü ki Rijkaard’ın B planı yoktu. Var olsa bile bunu uygulamaya “doğru” koyamadı, alışılmışın ötesine geçemedi. Ankara’da puan kaybından ziyade Galatasaray’ın önceki haftalarda olduğu gibi direnci, kazanma inadı, saha içi iş birliği ve koordinasyonunun olmayışı düşündürücüydü… Ama her şeye rağmen, ben Rijkaard’ın ilk geldiği günler yazdığım bir yazıdaki son cümleyi tekrar yazmak istiyorum “ Galatasaray Rijkaard’la başarı bekliyorsa, sabır göstermelidir. Hem de uzunca bir süre”. Ve pazarın Fenerbahçe’sine gelince… Pazar günü reyting canavarı Fenerbahçe idi… Haftanın son maçında, Gençlerbirliği’ni yenen Fener, haberlerin ilk sırasında yer aldı… Pazar’ın Fenerbahçe’si farklıydı… Pazar’ın Fenerbahçe’si bazı tabuları yaktı, yıktı… 90 +’lar da her dakika güzel futbolu yoktu sahada. Ama Fenerbahçe istekliydi, hırslıydı zamanın çoğunu kazanmaya konsantre kullandı. Ve sonuçta bir rekora imza attı… Tarihine ilave ettiği yeni sayfa da “2009-2010 sezonu da 8’de 8 yaparak başladı” yazacak… Ayrıca sekizinci hafta da en yakın takipçisinin 5 puan önde bitirdi ve ligin yenilgisiz son takımını yendi yazacak, bir sonraki sayfada. Şimdi bütün gözler, kulaklar Fenerbahçe’de… Bu tablonun bozulup bozulmaması veya nasıl bozulacak olması… Fenerbahçe’nin ortaya koyduğu bu görüntü ile mutlu olanlar, kıskananlar iç içe şimdi. Bunu da doğal karşılamak gerekir… Çünkü her alanda böyledir. Önde olanı, başarıyı yakalayanı alkışlayanlar kadar, kıskananlar da vardır… Spor arenasının şampiyonluk yarışında önde olan, başarıyı yakalayan Fenerbahçe ise bu duygular “bazılarında” daha farklı depreşir!... Öyle veya böyle, kabul edin veya etmeyin, futbolunu beğenin veya beğenmeyin şu anda ligin lideri Fenerbahçe… Pardon !.. Ligin yenilmeyen tek takımı da Fenerbahçe!