BU yazıyı yazmaya başladığımda, dün akşam Çankaya’da komutanlar onuruna verilen yemekten haberim yoktu. Akşam saatlerinde yemeği öğrendim ama yazımı değiştirme gereği görmedim. Yani bu yazıyı biraz risk alarak yazıyorum. Cuma gününden beri Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesini izliyorum. Gözüm Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın yaptığı bir konuşmanın metnindeydi. Daha doğrusu o konuşmanın Genelkurmay sitesine konup konmayacağını merak ediyordum. Büyükanıt geçen cuma günü, İstanbul’da Harp Akademileri’nde bir konuşma yaptı. Bu konuşmadan bir gün önce Ankara’daydım. Orada bu konuşmayla ilgili epey spekülasyon dinledim. Güya Büyükanıt bu konuşmasında genç subaylara Cumhurbaşkanlığı ile ilgili bazı mesajlar verecekti. Ve yine güya, "Bu konuşma bilinçli bir şekilde basına sızdırılacak, böylece askerler kamuoyu yaratmaya başlayacaktı". Genelkurmay bu konuşmayı internet sitesine koymadı. Ayrıca basına bu konuşmayla ilgili tek satır haber sızmadı. Emin değilim; ama benim ulaşabildiğim bilgilere göre Büyükanıt, Cumhurbaşkanlığı seçiminden söz etmemiş. Sadece laik rejime bağlılık üzerinde durmuş. * * * Genelkurmay Başkanlığı’nın bu sessizliği, ileride de sessiz kalacağının garantisi mi? Bunları bilemem. Ama bugün için bu sessizlik doğrudur ve Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar böyle gitmesi gerekir. Kanaatim ve aldığım izlenim de böyle olacağı yönündedir. Cumhurbaşkanının nasıl seçileceği Anayasa’da yazılı. O şartlara sahip her Türk vatandaşı cumhurbaşkanı seçilir. TBMM, bu seçimi yapacak meşruiyete sahip. Böyle bir ortamda, prosedürün işleyişini engellemeye çalışanlar, zararlı çıkar diye düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı seçim süreci nasıl gidiyor? Şu an için siyasi kişiliklerin ve kurumların çoğunluğu, sorumluluğunun bilincinde hareket ediyor. Başta TÜSİAD olmak üzere iş dünyası, sivil toplum örgütleri, toplumu gerginliğe sürükleyecek açıklamalardan özenle kaçınıyor. Bu serinkanlı süreç, ekonominin gidişini de olumlu etkiliyor. Dünyadaki dalgalanmalar bile Türk ekonomisine minimal düzeyde yansıyor. Yani Türkiye, Cumhurbaşkanlığı seçimini bu serinkanlı havada götürürse, ekonomisindeki başarıyı kalıcı hale getirmeyi başaracak. * * * Peki muhalefet bu süreci nasıl yönetiyor? CHP dışındakiler, havayı gereksiz yere germemeye çalışıyor. CHP’nin yaptığına gelince... Deniz Baykal, büyük bir provokatör. Yanlış anlamayın, provokatör sıfatını, onun "siyasi maharetini" takdir duygularımı ifade etmek için kullanıyorum. Bana göre, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasını şiddetle istiyor ve onu buna tahrik ediyor. Hatta bütün siyasi geleceğini, bu ihtimal üzerine kurduğuna eminim. "Çankaya yokuşu diktir, fıtıkla çıkılmaz" gibi buram buram tahrik kokan bir cümleyi başka neyle izah edebilirsiniz? "Sayın Öcalan" gibi bir cümlenin, insafsızca istismar edilmesinin amacı ne olabilir? * * * Şunu söylemeden de geçemeyeceğim. Askerlerin böylesine sustuğu bir dönemde, CHP’nin onlar adına konuşması, sosyal demokrat bir parti için zarif görüntü oluşturmuyor. "Sayın Öcalan" ifadesinin, içeriğinden soyutlanarak, etrafındaki cümleler temizlenerek kullanılmasını da İnönü mirasına sahip bir partiye yakıştıramıyorum. Muhalefet, daha ince centilmenlik konsensüsü üzerine yapılmalı. Hem CHP’nin, hem Baykal’ın bu sanatı iyi bildiğine ve bu kadar kaba muhalefete hiç ihtiyacı olmadığına eminim. Geliyorum son noktaya... Dün akşamki yemekten sonra bu görüşlerimde değişiklik olur mu? Kesinlikle hayır. Ben askerlerin bu süreci serinkanlı biçimde yöneteceklerini düşünüyorum. Ertuğrul Özkök