Nazi'lerin Thule Örgütü ve Gamalı Haç'ın Kökeni

Konu, 'Uyduturk Cafe' kısmında LeyL tarafından paylaşıldı.

  1. LeyL
    Offline

    LeyL
    Yetkili
    Emekli Admin

    Kayıt:
    13 Şubat 2007
    Mesajlar:
    3.089
    Beğenilen Mesajlar:
    1
    Şehir:
    İstanbul-Mersin
    [​IMG]

    I. Dünya Savaşı sonlarında doğru yıkılan Nazi karargahına girildiğinde, hiç akıllara gelmeyen bir şeyle karşılaşılmıştı. Yıkıntılar arasında 12 tibetli rahibin cesedi bulunuyordu. Bu duruma o yıllarda hiç bir anlam verilememişdi. Savaş bitipde herşey normale dönmeye başladıkdan sonra bu durum birçok kimsenin dikkatini çekmeye başlamışdı. Nazi karagahında 12 tibetli rahibin işi neydi? Bu soru uzun bir süre zihinleri meşgül etti. Ortaya çıkan sonuçlar bir hayli düşündürücüydü.

    Naziler Şambala ile İrtibattaydı!

    Herşey ''Thule'' efsanesiyle başlıyordu... Thule efsanesinin kökeni ise kayıp bir uygarlığa dayanmaktaydı. Buda nazizmin temelini oluşturuyordu. Bu efsane altında birleşen bir grup, Thule adında gizli bir tarikat kurdular. Nazi partisinin 7
    kurucusundan biri olan Dietrich Eckardt, Thule tarikatının temel ifadesini şöyle açıklıyordu;


    "Thule'nin tüm sırları, eski kayıp bir uygarlığa dayanır. İnsanoğlu ile dış zekalar- arasında bulunan bazı aracı varlıklar, bu sırlara erelere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadırlar. Bu güç kaynağı Almanya'yı dünyaya egemen kılacakdır. Yine bu güç kaynağı, geleceğin üstün insanının ortaya çıkmasını ve insan türünün değişimini sağlayacakdır."

    [​IMG]
    (Rudolf Hess)

    [​IMG]
    (Karl Haushofer)

    [​IMG]
    (Alfred Rosenberg ve Adolf Hitler)

    Gizli Thule Tarikatı'nın üyeleri arasında Rudolf Hess, Karl Haushofer, Alfred Rosenberg ve Adolf Hitler gibi önde gelen isimler bulunmaktaydı.Nazi partisinin kurucu üyelerinden ve Thule tarikatının önde gelen isimlerinden Karl Haushofer'ın, bir takım normal ötesi yeteneklere sahip olduğu bilinmekteydi. Örneğin ileri derecede geleceği bilme yeteneği vardı. Olacakları daha önceden haber verebiliyordu. Düşmanın saldıracağı saati, top mermilerinin düşeceği noktaları çevresindekilere söyleyebiliyordu. Buna benzer şekilde hitlerinde garip yeteneklere sahip olduğu tespit edildi. Daha sonraları Hitler'in majik çalışmalar gerçekleştirdiğide ortaya çıkdı. Bunlardan en belirgin olanı radyodan yapdığı konuşmalarda, ses majisi denen majik bir yöntemi kullanmasıydı. Bu yöntem büyük kitlelerin etki altına alınmasında büyük bir fonksiyon görmüşdür. Araştırmalar ilerledikçe ortaya bir başka gerçek daha çıkdı. Nazi partisi kurucu üyelerinden Karl Haushoffer'ın Hindistan, Japonya ve Tibet'e giderek oralarda uzun bir süre gizli çalışmalarda bulunduğu tespit edildi. Esrarengiz bir eğitimden geçdiğide, kayıtlar arasındaki bilgilerde dikkati çekiyordu. Tibetde bir takım insanlarla gizli toplantılar yapdığı raporlarda belirtildi. Bu kişilerin kim olduğu hiç bir zaman öğrenilemedi.

    [​IMG]

    İşin bir başka ilginç noktası ise nazilerin kullanmış olduğu sembolleriydi. Bu şekil öyle rastgele seçilmiş bir sembol değildi. gamalı haç insanlığın kullanmış olduğu en eski sembollerden biridir. Dünyanın pek çok köşesinde bu sembole
    rastlanmışdır. Eski uygarlıkların kullandığı en önemli sembollerden biri olan bu sembolü dahda ilginç yapan özellik, bunun bir Mu sembolü olmasıydı.


    [​IMG]

    *****(bu arada bu işaret swastika olarak geçiyor.)

    [​IMG]

    Gamalı haç sembolü insanlığın kullanmış olduğu en eski sembollerden biridir. Kayıp kıta mu kültürünün simgesidir. Mu'da yaşayanlar insanlar zamanla dejenere olunca çıkar kavgaları başladı, bu iyi (Agarta) ve kötünün (Şambala) savaşına dönüştü, Şambala yandaşlarının uygulamış olduğu korkunç kara büyülerle doğanın dengesi bozuldu ve kıta battı, oradan kurtulabilenler Mu kültürünü değişik coğrafyalara taşıdılar. Eski Mısır ve Tibette Mu kültürürünün bilgileri titizlikle saklandı. Resimlerde görüldüğü gibi nazilerin gamalı haçı bu sembolden esinlenerek düzenlenmiştir. Peki nedir bu sembolun gizemi? Bu sembol evrenin anahtarıdır kısa adıyla, yani varoluşun dört ana kuvvetidir; ruh enerjisi,zaman enerjisi, fizik enerjisi ve hayat enerjisidir. antik bilgilerde ateş, su, toprak ve hava adıyla geçer. Bu sembolun her bir parçasının bir anlamı vardır;

    1- Şeklin ortasındaki daire mükemmeliyetin sembolüdür, eski Mısır'da tanrı Ra’yı yani güneşi sembolize eder. Dinsel metinlerde dairenin içi yaradanı dışı ise yaradılmış olanı ve her ikisinin birliğini sembolize eder.

    2- Dairenin ortasındaki şekil dört kuvvetin dairenin merkezinden ilk çıkışlarını gösterir. Birlikten çokluğa geçisin ilk adımıdır. Fizik evreninin ve varoluşun başlangıcıdır.

    3- Birden çıkan dört kuvveti veya dört enerjiyi ifade eder.

    4- Her bir kuvvetin ortasına konulan üçgenimsi çıkıntı kuvvetlerin aktif olarak çalışmakta olduklarını ve olacaklarını yani faaliyet sembolüdür.

    5- Her kuvvetin içinde bulunan basamaklı şekiller merkezinden aldıkları gücün bağlantısını sembolleştirmektedir.

    Şeklin tamamı ise varolan tüm evrenin sembolü konumundadır. Kuvvetlerin soldan sağa dönüşü göstermesi aynı zamanda evrenin gezegenlerin ve galaksilerin hareket halinde olduklarının bir işaretidir. Kısaca bu sembol bizzat varoluşun ve varoluşu meydana getiren dört büyük kuvvetin sembolü olarak mu kültüründe şifrelendirilmiştir. Gamalı haç ve hristiyanların haç işaretinin kaynağı buradan gelir. Bütün bu gelişmeler nazilerin bazı sırları ele geçirdiklerini ama karanlık güç olarak kullandıklarını gösterir. Bu bilgiler sayesinde kara büyü uygulamalarıyla halk kitlelerini ideolojilerinin peşinden sürüklemeyi başarmışlardır.

    [​IMG]

    Aslında her şey Thule efsanesiyle başlıyordu, Thule efsanesinin kökenide kayıp bir uygarlığa dayanıyordu. Bu da nazizmin temelini oluşturuyordu. Thule örgütün kurucularından, şair ve gazeteci, Dietrich Eckart, 1920’lerde, mimar Alfred Rosenberg ve Karl Haushofer ile birlikte, Hitler’e, mistik doğu’nun gizemlerini öğretmiş ve Hitler’in, o yıllarda bu örgüte katılmasını sağlamıştır. 1923 yılında kurulan milliyetçi sosyalist parti’nin yedi kurucu üyesinden biri olan Eckart, aynı yıl içinde öldüğünde, elindeki tüm bilgi birikimini Karl Haushofer’e bırakır. Vasiyetinde ise, şöyle demektedir:
    ''Hitler’i izleyiniz. Dans edecektir; ancak müziği ben yazdım. Onlarla temasa geçmesi için gerekli araçları kendisine verdik. Bana da sakın acımayın. Tarihi herhangi bir Alman’dan daha fazla etkilemiş olacağım.''

    [​IMG]

    Thule örgütü adını ''Thule Kornen''den almıştı. ''Thule'', İzlanda efsanelerindeki batık bir kıtanın adıdır. Ayrıca, Grönland’ın batısında, halen bir Thule kenti bulunmaktadır. ''Kornen'' ise, hem yarımada, hem de ''boynuz'' anlamına gelmektedir. ''Thule Kornen'', Thule yarımadası anlamına gelmekle beraber, Thule kentinin gerçek adı Qaanaak'tır. İki ismi beraber okuduğumuzda zülkarneyn kelimesi açıkça görülmektedir (Aiberg, yaptığımız konuşmada bu konuya değinmişti). Thule Örgütü’nün sembolü, çift boynuzlu Viking miğferidir. Kökleri, kayıp kıta Mu Uygarlığına dayanan bu öğretinin temel taşları, insan psikolojisinin bilinmeyen yanları ve zaman boyutları idi. Amaçları, ''zamanda insan ve taşıt naklini'' gerçekleştirerek, dünyanın kaderini değiştirip üstün bir ırk meydana getirmek ve ''üst zekalılarla'' diyologa geçmekti.

    Vladimir Terziski tarafından hazırlanan ''The Secrets of the Third Reich'' (Üçüncü
    Reich’ın Sırları) isimli video filminde, Nazi Thule ve Vril örgütü üyelerinin, dünya dışı canlılarla telepatik temas kurduklarını ileri sürülmüştür.


    Thule örgütü’nde, güneş, ''Aryan''ların kutsal sembolü olarak bilinirdi. Aryan'ın lügat anlamı, ''ari ırk'' ve hint-avrupa dilini konuşan tarih öncesi kavim (hint-avrupalı) demektir. Bir Tibet efsanesine göre, üç..dört bin yıl önce, Orta Asya’da, Gobi’de çok büyük bir uygarlık vardı. Bu uygarlık, bir felaket, belki de bir atom savaşı sonucu yıkılır; Gobi bir çöle dönüşür. Bu felaketten canını kurtarabilenler, Kuzey Avrupa’ya ve Kafkasya’ya göç ederler (bu olay, tarih kitaplarında okuduğumuz, Orta Asya’daki kuraklık ve göçler konusu ile uyumludur). Thule Örgütü’nün ermişleri, bu Gobi göçmenlerinin, insanlığın temel ırkını (ari soyunu) oluşturduğuna inanmaktaydılar.

    Haushofer, ''kaynaklara dönmeyi'', yani Doğu Avrupa’yı, Türkistan’ı, Pamir’i, Gobi’yi ve Tibet’i ele geçirme gereğini savunmaktaydı. Ona göre, bu bölgeleri ele geçiren dünya’ya egemen olurdu.

    [​IMG]

    Hint-Tibet mitoslarında, ''uzay üstü uzay''a çıkıp zaman yolculuğu yapan ''Dhurakhapalam''a, ''Vaidor''; ufo benzeri uçan disklere de ''Vimana'' denilmekteydi. Hint esatirinde, Vaidor’ların, Turan Dağı’nda; Vimana’ların ise, Tor Dağı’ında bulunduğu, daha doğrusu inip, çıktıkları yazılıdır. Hatta, Çinliler’in, Fransızlar’ın (Kont Sédir) ve Ruslar’ın (Çar Nikola) büyük paralar harcayarak kurdukları ekiplerle Dhurakhapalam’ı arattırdıkları söylenir. General Haushofer’in de, Tibet’te bu konuda araştırmalar yaptığı söylenmiştir. Diğer taraftan, Tibet’teki lama rahiplerinin ağızbirliği ile sakladıkları bir sırra göre, Dhurakhapalam’ın, saklandığı kutsal beldeden çalındığı ileri sürülmüştür.

    Bu konu ile ilgili olarak, Aiberg’in kitaplarından birinde, satır aralarında sadece şöyle bir cümle yer alıyor: ''G’nin bu aygıtı bularak, Rusya üzerinden Grönland’a taşıması ve Paul Kamenberg isimli birini zamanda iki yıl geri göndermesi ile ilgili olarak süper devletleri şok eden deneyler.''
    Burada sözü edilen G'nin, Gurdjieff olduğu anlaşılıyor. Ancak ne yazık ki, Aiberg’in kitaplarında bu konu ile ilgili daha fazla bilgi bulunmuyor.


    Thule Örgütü, 1943 yılına kadar Tibet’le yakın ilişkiler içersinde olmuş, karşılıklı heyetler gönderilmiştir. Hatta, 1926 yılında, Berlin ve Münih’e, küçük bir hindu kolonisinin yerleştirildiği bilinmektedir (Ruslar’ın Berlin’e girişi sırasında, ölenler arasında, Himalaya ırkından gelme, Alman üniforması giymiş, üzerinde kimliği ve rütbesi bulunmayan bin kadar cesede rastlanmıştır). Nazi’lerin ''Odessa'' adlı bilim örgütünde de, üst rütbeli Tibetli’lerin çalışmış olduğu saptanmıştır. Tibet kökenli ''yeşil ejder'' adlı bir örgütün de, Thule Örgütü ile bağlantılı olduğu bilinmektedir.

    [​IMG]

    Thule Örgütü’nün merkezi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, İstanbul’a taşınmıştır. Örgütün başkanı, Hitler tarafından İstanbul’a gönderilen, ancak daha sonra İstanbul’da intihar süsü verilerek öldürülmüş olan (Türk literatüründe ''gizli müslüman baron'' diye anılan), ''Baron Rudolf von Sebottendorff'' (diğer adıyla, Rudolf Glauer) dir. araştırmacı yazar Jason Bishop, Baron Sebottendorff’un, islam mistizmi ve süfizmini tüm ayrıntıları ile çok iyi bilen ve tarikatlarla doğrudan teması olan bir kişi olduğunu belirtmektedir.

    Baron Sebottendorff, 1933 yılında yayınlanan, ''Before Hitler Came'' (Hitler’den Önce) isimli kitabında, Nazi liderlerinin gizemli çalışmalarını konu almış ve kitap, bu nedenle Gestapo tarafından yasaklanmıştır. Haushofer ve Hanussen ile birlikte, Gurdjieff de müslüman olmadan önce bu örgüte mensuptu. Diğer bir örgüt üyesi olan Rudolf Hess’in de müslüman olduğu ileri sürülmüştür. Hitler’in, Thule Örgütü’ne 1920 yılında katıldığını daha önce belirtmiştik. Zig-Zag grubu ile bir süre bağıntılı olarak çalışan Thule Örgütü’nün Hitler tarafından Nazi’leştirilmesinden sonra, Zig-Zag grubu bu örgütle ilişkisini kesmiştir.

    En büyük hedefi, zaman yolculuğunu gerçekleştirerek dünya’nın kaderini değiştirmek olan Thule Örgütü’nün, bu amaca ulaşacak teknolojiye erişebilmek için, tarih öncesi üstün Aryan Uygarlığının yaşadığı Hindistan ve Tibet’e kadar uzandığını görüyoruz. Hazreti Hızır’ın öğrencisi olarak zaman yolculuğunun sırrına eren Mevlana Halid-i Bağdadi’nin de, Mekke-i Mükerreme’de kendisine söylendiği üzere, Hindistan yollarına düştüğünü ve Cihanabad’da İrşad edildiğini daha önce belirtilir. Dolayısıyla, görüyoruz ki, zaman yolculuğunun sırrı, her iki taraftan da Hindistan ve Tibet taraflarına doğru uzanıyor. Diğer taraftan, Gurdjieff ve Haushofer’in hem Thule, hem de Zig-Zag mensubu olmaları, Thule Örgütü’nün, Bağdadi’nin zaman yolculuğu etkinliğinden haberdar olduğunu akla getiriyor. Zig-Zag Grubu’nun, Thule Örgütü ile ilişkisini kesmesi, belki de Nazi’lerin, zaman yolculuğu teknolojisini siyasi amaçlarla kullanmak istemelerinden kaynaklanmıştır.


     
  2. sungur
    Online

    sungur Guest

    bu çok ilginç bilgiler için teşekkür ederim.ellerinize ve emeğinize sağlık
     
  3. B@S@RI
    Offline

    B@S@RI Yeni Üye Üye

    Kayıt:
    23 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    40
    Beğenilen Mesajlar:
    1
    Şehir:
    erzincan
    enteresan.. verdiğin bilgilerinden dolayı teşekkürler ederim ...
     

Sayfayı Paylaş