Aşk kundağına sarıldım, henüz dilimden örülmüyor geceler. Yekpâre düşlerden yuvarlanıyorum, ruhumu tutar mısın? Bak yine gece oldu. Eflâtun kimliğinden paklanıyor akıl. Koyulaşıyor bilmediğim cümleler. Neresinden yazsam yaşamın, kopuveriyor kalın ipler. Seni ne çok sevmişim böyle... Argüman arama yalnızlığıma. Erguvanları topla bildiğin bütün şehirlerden. Seni ey aşk; Hû iğnesiyle söke söke dikeceğim. Düğümlenen teğellerden, tenlerden geçeceğim. Issız kimliğinde göz değmesinden, özüne değdirdiğin ezel renkli bir sızma... Hızman burnumda altından mürekkep. Senden bana kalan ey aşk; ardımsıra felek. Tek bir sözünle kayıvermek vardı ya, hani usulca bir sabaha uyanmak gibi. Mezardan kalkan âşık, duramaz yokluğunda. Bir rüya gibi, senden bana hatıra üç şey: sen sen sen... Tembihlemişsin ufuklarıma; el etek çekildiğinde, âlem ölüme girdiğinde dirilecekmişsin. Sanrılardan ateş nöbetlerine geçerken, incecik tılsımınla kilitler devirecekmişsin. Sen neymişsin ey aşk? Sen ney'mişsin, üfleyerek boşluğuma sevdâ besteni. Bir ses ki, anlamaz mı can, bu fonun terapisini. Kaçtığım kadar kendimden, yakalandığım sen. Kör bir ebeden mi doğmuşuz ikimiz, gözlerimizden... Yok, hayır! Senden doğdum doğduysam ben. Ve sende ölmek hayâliyle veriyorum nefeslerimi. Camını daya canıma, buğulansın bulmaca kareleri. Bir oyun bu sadece, bul yalnızca... Olmadı baştan, gel sökelim ömrümüzü. Çocukluğuma götür beni. Kiremit tozlarından kına yaktığım ellerim uzansın sana. Korkutma beni, ürkek ceylanlar suya inerken dinlersem hikâyemi, kızıl akmaz mı Nil? Yarılırken kalbimin suları, ellerinde asâ, arkana bakma! Yetişmesin kötü duygular izimden iz sürerek. Bilinmesin haremgâhına dalışlarım. Kudüs'e varmak için kaç sene bekler, fikrimdeki gel-gitler. Gördüğüm ağaç ateşse, nur değil midir senden gelen ses? Bu yakıp yandıran dolunay da ne? İkiye yarılan ay, hangi mührü taşıyor dersin? Sen hiç gitmemişsin ey aşk, gitmemişsin... Git dediysen, duymam bilesin. Çölün yollarında diken ve rüzgâr. Kum fırtınasında dağıldım füsunkâr bakışına. Ey canlar alan vazifedâr! Görevinde kayıtlıysa adım, yaklaş adım adım. Mevhîbende öteler heybesi. Alışmak sen kadar ayrılığa, çok geliyor bana. Sandukçanda saklınsam, çıkart yıllanan garibini. Köprülerden yıkılıyor sözlerim. Varacakken düşüyorum dünya çöplüğüne. Güllenen kokulardan git gide uzaklaşıyorum. Kaç defa kesiyor yolumu İblis. Ey aşk diyorum; ağzımı kapadım, avucumda taşın, ne yapmak gerekiyorsa, taşladın mı taşladın; yoksa ben nerelere kaçarım? Ve başlıyor bu deli rüzgârdan sonra yağmur. Ağlıyorum. Mendiller yetişmiyor, ömrüm yetişmiyor, ölümüm yetişmiyor. Pişpişliyor başımı bir cümle, içim içime kanmıyor. Reklâmlar bölüyor filmleri, diziler sana varamıyor. Yarım kaldırımların inşaatı tamamlanmıyor. Yürüyemiyorum sana, dizlerim yaşlılığımın romatizmasında ağrıyor. Ah yakılıyor kirpikleri ninemin, denizim durulmuyor. Öz/lemek seni ey aşk; dem ve damarlarımda o lâhûti sadâ. Hoş bir enstrümanda, sen çalıyorsun ben çalınıyorum. Kapılarım kapalıyken nasıl girdin, çıldırıyorum. Çaldıran ovasında bir savaş mı bu, Yavuzvâri heybetin. Ey betimlemesi orduları coşturan; bu gönül sana ezelden teslim... Sarmaş dolaş bankların çığlığında hıçkırığını duyunca, hâlimi anla. Çok perde var sana varmaya, çok engel. Dilhûnum, ağlar içim kan. Evimden uzaklardayım. Bu gurbet kırılmalarında, çizgiler sıralanıyor alnımda. Dünkü çocuk olup okula gidiyorum. Sen hangi sıradasın ey aşk; miyop muyum uzağı göremiyorum. Esen yelden, sabah rüzgârlarından, gece kandillerini yakarak burcumda, seslendirdiğim iniltilerimi, evvel kitâbelerden kazıyarak serpiyorum güzüne. Gözümün bebeğinde sen kadar bir kara, her şeyi çift görüyorum. İki göz tek bir şeyi görüyorsa ve bu hikmetse; söyle, hikmeti nedir birken çift görüşün? Gâliba bu yanlış görüş bitirdi başlayan bezmi. En iyisi gel! En iyisisin her şeyin. Senin görüşüne kalbimi ver! Göremeyecek miyim seni yoksa? Devrilen kavak ağaçlarının artık gelmeyen seslerinde, bir sessizlik ki, Bursa’mın taşlarına sor! Tokmaklanan çağlardan tahta kapılarım sökülüyor. Emir Sultan kabristanında düşünür buluyorum kendimi. Sen kimin içinde uyuyorsun, diyorum. Sonra bu sözümden de tevbe ediyorum. Sen uyur musun ki ey aşk? Âşıklığın secdedeyken, gece gelmişken, açıkken mirac yolları. Ben sana habire kapanırken. Acıkmışken ruh sofralarına oturmak var ya… Bil uyuyamadığımı… Hazan dalı hâlâ sallanıyor, dökülüyor yapraklarım. İnsanlardan dağlara koşarken, atım saplanıyor yokuşlarda. Dar geliyorsa buraları sana, daralıyorsan şerh eyle inşirâhı, diyor içimdeki derviş. Dinliyorum bulutları, içlerinden geçmişsin gibi, beyaz bir çiçekte yağmak istiyorum. Yâdıma “Hannâne”düşüyor. Mescidin dışında bulunca kendini, onun çağlayışından cennet bahçeleri yerinden kalkıyor. Kurumuş hurma kütüğü bile ne kadar şanslı. Hep görmek seni, parmaklarında gezinmek, erimek gözlerinde, isminde esmek… Aşkı yazmak istemedim ki ben. Beni aşk yazsın istedim. Ama bu geç bir itiraf, kabul ederim… Vakitlice çıkarsan, varırmışsın menzile. Azığınla az olmayan acılara ağarırmışsın. Hendek atlayışlarında gecelerin, çölde seraba alışırmışsın. Son zamanın insanındaymış varta. Hazer etsin, uzak dursun aşk dışında ne varsa. Dışında ne varsa aşk, ya içindeki ayna? Kan/dır karıklardan akan can bağında/şâdını, tek aşka yandır. Tükendim! Üretkendim senden önce, yazar, çizer, gelirdim. Senden sonra anladım, senden öncem yokmuş benim! Koca bir yokluk, sen olunca var oluyormuş. Demek senden sonram da yokmuş. Bir var oluş varsa, seninle… “Dinle neyden ayrılığı” dedin de, deme ey aşk, ayrılık deme! Ayıltamazsın beni. Gecemi uyutamazsın. Alevimi bulamazsın. Gayb olurum sende, ayb olurum, ayrılık deme! Ağlarım, dinmem mahlukât içinde utanmadan/sana varamam deme! Var câna ki, var eylesin Hakk! Ölüye aşkından üflesin! Ünlesin vefâ kelimesiyle, Vedûd İsmine eklesin. Soluğumu tutuyorsun, bildiklerim kayıyor. Mültecin, ey aşk, kapına dayanıyor. Yurdunu açıyor musun? Lisânını anlamam gerek, baştanbaşa boyuyor musun? Tepeden tırnağa sen olursam, tanır mısın beni? … İftirak hecesinde gizli bir vuslat. Bir kement at, çağır gedânı… Ey aşk… “Hiç aşktan özge şey revâ mı Sarf etmeğe gevher-i kelâmı.”(İbn-i Hazm) … Fâtıma Zehra MERİNOS