Bir taşı bir taşa vurduğumuzda Bir taşin sesi çıkar yalnızca Gizli mahpuslığun kızıl perdesi Düşer ortaya Sahi sen şaşkınlığından mı ağlıyorsun kadın Yoksa ağladığın içinmi şaşkınsın Yaşadıkların hiç yabancı değil bana Yapılması gerekenler yapılmadı Babamın tarihini unutmadım Beni ancak o anlatabilirdi Un elendi Elek nereye asılacak Seni anladım O gece bende ağladım. Ben suskunluğun oğluyum Muhteşem çirkindir yüzüm Ve bana hayat şunu öğretti kadın Gözyaşıyla yeşermez tohum Senin sevincin hüzün Ama ben çok yüzsüzüm. Kendini inkar ederken dünya İyi olmayı öğrendim Kendimden çıkmayı boşluğa Ki ölürsem bu yüzden öleceğim Aşırı oksıjenden Sen bilmiyorsun kadın Damarlarım çatlaktır benim İçime akar kanım Irmaklar kesilir Deniz bağrına basar beni Ölümüm bile benim değil başkalarının. Ah ellerim Boğun kendinizi kendi sularınızda Aslınızın ikinci kopyası olmadan Gök göklükten Mavi mavilikten çıkmadan
yalan yok sade resme baktım yazıyı okumadım sıkılıyom kendi şiirlerim olsa bi nebze okurum ama resim güzel