Ben en çok seni özledim Sana sarılmayı Sımsıcak kalp atışını Ve ellerimin arasında Akıp giden saçının titrek Tellerini özledim. Ben en çok seni özledim Derinliğinde kaybolduğum Gözlerine ne demeli bilmem Beni sonsuzluğa sürükleyen Ve ansızın hüzünlerin en çıkmazına iten O derin ve Güzel gözlerini özledim. Ben en çok seni özledim Sesindeki çocuksuluğu Varlığındaki coşku ile Kederin o muhteşem yoğruluşunu Olmadık zamanlarda Olmadık benzetmelerini Mesela ile başlayan Ve insanın ruhunu okşayan Hecelerinin kelime olmaya Koşuşunu özledim Ben en çok seni özledim Yorgun bir akşamda Yürürken kaldırımlarda Sensizliği solumayı Ve sensizlikle yürümeyi özledim Ben en çok seni özledim Seni seviyorum Deyişin içindeki seni Ve şiirlerdeki her bir satırın Sana dönüşünü özledim. Ben en çok seni özledim Yağmur yağarken üzerime Gözyaşlarımı bırakıp gökyüzüne Başka bir yağmurla sana yağsın diye Umut etmeyi özledim. Ben en çok seni özledim Kalbindeki insanlara rağmen Orada sıkışacak bir yer bulmak Ve dışarıda kalmamak için yaptığım Çırpınışları özledim Ben en çok seni özledim Sen Kimi özledin ¿
aRtik biReR yabanCiyiz ikimizde... faRkLi yoLLaRa qiden iKi yabanCi.. bEn batiya, Sen ise doquya.. hizLa uzakLa$iyoRuz biRbiRimizden... soL yanimizi hiC dinLemeden.. aRkamiza baKmadan, ko$aR adimLaRLa, uzakLa$iyoRuz biR'biRimizden... yoLLaR qözü ya$Li bakaR bize.. ama yapabiLeCek biR $ey kaLmami$tiR aRtik... bEdeninden ayRiLan biR Ruh qibiyiz... dönü$ü yoq bu ayRiLiqin . . . ((!)) iKimizde fazLa Kan kaybettik.. aRdimizda biRaktiqimiZ yoLLaRda, bizden aRta kaLan Kan damLaLaRi vaR, bu issiZ sokakLaRda... Kim biLiR ne Zaman duRuR bu Kanama... Ne Zaman aLiRi$iz ba$ka vüCutLaRa...
Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. ! Cümbüş kırık, neyzen suskun, ney suskun geldi hazân, yine hüzün, yine hüsran, yine hicran şarkı suskun, meyhan suskun, mey suskun geldi hazân, yine giryân, yine figan ,yine efgân gönüllere elem konuk her akşam ... Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. ! Bülbülü bir güle zar eylemişler dünyayı sevene dar eylemişler sevdayı göğsüme nar eylemişler geldi hazân, yine giryan, yine hüsran, yine gam yine hicran, yine hüzün, yine efgân, yine figan bir ince sızıdır nereye baksam… Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. ! Bahçe mahsun, gül mahsun, gönül hicran bülbül bi-zar-ı figan, bi-zar-ı fizan, bi-zar-ı efgân ey vah yine hicrân, yine giryân, yine hüsran, yine gam bir ince sızıdır düşer sineye her akşam Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. ! Hicran dilsiz, yaş gözsüz, mevsimler güz şair suskun, şiir suskun, tar sözsüz yine boyun büktü akşamlar öksüz ey vah yine hazân, yine efkar, yine ah-u zar yine firgat, yine hasret, yine gurbet, yine gam var bir ince sızı düşer sineye her akşam ah leyli yar Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. ! Rüzgar hicran inler gönül secdede nağmeler aşkı kanar her hecede ay küser bir efkâr basar gecede yine hazan, yine hüzün, yine hicran, yine gam yine figan, yine efgân, yine giryân, yine hüsran bir kara dumandır iner her akşam Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. ! Felek ki, demirden örmüş ağını ceylanlar aşk için yakmış dağını gazeller savurmuş gönül bağını geldi hazân, yine hüzün, yine hüsran, yine gam yan ey deli gönül dermansız derdine yan Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. ! Yine efkar vakti, yine her yer karardı bahçe gazel döktü yaprak sarardı her sokak başını bir elem sardı geldi hazân, yine giryan, yine hüsran, yine gam yine hicran, yine hüzün, yine giryan, yine hicran bir ince sızıdır nereye baksam Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. ! Tipi bize, boran bize, kar bize feryat bize, figan bize, zar bize hicran bize, fizan bize, har bize yine firgat, yine gurbet, yine hasret ey Ozan dinmez bir sızıdır yüreğinde ne yapsan gönüllere elem konuk her akşam Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. ! Geldi hazân, yine hicran,yine hüsran, yine giryân bana düştü... yine firgat, yine hasret,yine figan, yine efgân cana düştü... attı felek, her birimiz bir yana düştü yan ey gönül yan, şimdi dermansız derdine yan Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. ! ah ile vah ile geçip gidiyor zaman hüzünlere yazılmış bir ömür bizimkisi ah! neylersin leyli yar... Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. !
- Islak hecelere bırakılmış düşlerim --- Gecenin karanlığına yüreğimi asıp sana yazıyorum. Yüreğimi sana kanatlandırıp seni düşlüyorum kırık dökük hayallerimde..Uzakları aşındıran kelimelerimi satırlara serip seni soluyorum mürekkebimle. Yine yokluğun düşüyor hecelerime, yine yokluğun bir hançer gibi deliyor hücrelerimi..Ne yapsam, ne etsem fayda etmiyor. Sensizlikte kanayan dudaklarımı nehirlerde yıkasam da silinir mi yokluğunun acılarını ?. Zaman sanki hasretinde durmuş..Herşey hasrete prangalı… Bir gelsen, karanlığı ezen yıldızları sayacağım birer birer.. Ne zaman seni düşünsem yıldızlar düşüyor saçlarına Bir gelsen, yollarıma bir kez uğrasan gülümseyecek umutsuzluğa boyanmış geleceğim . Yokluk zindanı aşıp bir gelsen vuslatı giydireceğim ayazlara. Ah bir uğrasan şehrime, seninle kır bahçesinde sıcak çaylarımızı yudumlarken sevincimden simitlerimizin kırıntılarıyla yavru kuşları doyuracağım..Ellerim ellerine değdiğinde avuç içlerimin terini bırakacağım ılık meltemlerin koynuna …Bir gelsen bir dokunsan yüreğime, mevsim ne olursa olsun gelişin bahar olacak dudaklarımda.. Zaman akıyor gidiyor. Mevsimler değişiyor, turnalar şehrimi terk ediyor.. Ama bir ben kalıyorum yokluğunda..Her düş kırıntısından sonra kirli sakallarımla vuslata isyan bayraklarını açıyorum. Yüzümü yıkadığımda aynalarla yüzleşmekten korkuyorum. Pencereleri bir açsam senin sesin diye fırlıyorum dışarıya. Ne zaman telefonum çalsa buğulu sesin diye koşuyorum. Ama her defasında yıkılıyorum olduğum yere..Gün pencerelerime vurduğunda ilk işim, yokluğunda ıslanan gözbebeklerimi mandalla ipe asıp güneşte kurumasını bekliyorum. Ama ne olursa olsun, hasret perdelerinden bir gün sevda türküleriyle uyanacağız vuslat sabahına.. Melek'lerin ağladığı gönül bahçelerinde delicesine gezip gülüşlerimizi delicesine soluyacağız. Sabırla, umutla vuslatı bekleyecegiz. Vakit, hasret zamanı. Ne olur ağlama. Ben senin icin bu satırları yazarsan hasretimize ağladım. Ne olur üzülme sen ağladığıma..Bırak aksın gözyaşlarım. Silemesem de ellerimle gözyaşlarımı, yüreğimde umutlarla kurumuştur gözbebeklerim..Ne olur dayan bu hasrete..Bir gün vuslatın bahar kokulu gecelerinde yıldızlarda gezineceğiz. Seni seviyorken ne olur gülümse… "Birazdan yokluğunu sereceğim Hasretinin duvarlarına. Ve yüreğimi ateşleyeceğim Katransı yokluğuna.. Ve gözbebeklerimi ıslatıp Seni sayıklayacağım Gecenin koynunda.. Hasretini dudaklarımda öldürüp Güneşle boynuna sarılacağım Bahar kokulu sabahlarda.."
eyy gözlerimin neminden düş'en yar neydi seni ömrüme getiren! bir kader busesi mi . . . . . . . ? bir alın yazısı hikayesi mi. . . . . ? ellerimin semaya bakan yönüne akarsın zifiri geceler gözlerini yumarken üstüme bir sözünle s/özümü beyaza çalarsın ılık yağmurlar öper alnımı bakışlarının deydiği mavilikten yağarsın sen şehrinde adımlarken kaldırımları ben içimde sana yollar açarım kalbime girdiğin o an'ı vuslatım bilir ömrümü, ömrüne bağlarım. eyy sözlerimin ufkunda gün niyetine doğan yar neydi seni ömrümde büyüten! bir sevda güncesi mi. . . . . . .? bir dua iklimi mi. . . . . . ? iyiliğimi iyiklere boğan gönül aşımsın kopkuyo kokan bir yalnızlıkta başucumda bekleyip korkularımı toplarsın ne kadar gözyaşı lekesi varsa hüznümde bir yudum tebessümünde rengine boyarsın sen iki dudağında süzerken kelimeleri ben bir bir toplarım harfleri bir güneş sıcağı değer ellerimin acizliğine özlemini demlerim satırlarımda,sana dökerim şiirimi. eyy ömrüme şifa gibi gelen yar neydi seni ömrümde ömürsüz eyleyen. . . . . . ? neydi yüreğimin yokluğunda seni var eden. . . . . . ? belki çocukluk sevincime saklanmış bir mutluluk tanesi belki aşk mey'ine damlamış bir su incisi. saçlarıma değen rüzgarı, kirpiklerine şahit tutarsın göz bebeklerinde uyutup kırıklarımı bir ninni buğusuyla yoksulluğumu okşarsın sen değil misin bütün gitmelerime 'kal' diye güller döken bir gün gidecek olsam da uzatıp ellerinin kifayetsiz halini benimle o bilinmeze, gözün kapalı koşarsın. eyy ismini üç hecede dilime ezber ettirdiğim yar! bunca güzelliğinle sen benim sevda y/aşımsın. . .
Birinin resmine bakıyorsunuz. O; şimdi O’nu düşünüyor olduğunuzu bilmiyor. Hasretinizin kuşları kanatlanıyor göğsünüzden. İlle de onun omzuna konup kalmak istiyor. Zor oluyor tekerlekleri kırılmış bir çek-çekle yokuş yukarı tırmanmak. Zor oluyor, tek kanatla kalmışken özlem dağlarını aşmak. Onu en özlediğiniz zamanda, aklınız bir komutan olup, emir veriyor korku adlı askerlerine: ’sessizlik nöbetinizi aksatmayın’ diye. Resmine bakıyorsunuz… Özlemişsiniz besbelli ama aklınıza karşı gelin de, çıkın karşısına kolaysa… Deyin ki; ‘’ÖZLEDİM İŞTE SENİ. İstediğim resmin değil ki…'’ Diyemiyorsunuz… Konusamayacak kadar aciz; dilsiz, elsiz, kolsuz bir hayalet gibi dolanıyorsunuz hükmünüzün geçmediği dünyasında. Kucak dolusu anı ve hayal işte size, neyinize yetmiyor? Dilerseniz geçmişe pişmanlık duymak serbest. İsyanlar içinizde kaldığı sürece serbest. Ağlamalar serbest. Şişşştt ama ağlarken sessiz olun. Gece boyu resmine baktığınız kişi şu anda uyuyor olabilir…
Yağmurlar gözyaşlarıma gebe Hasretin kapımda nöbette her gece İçimde sana kana(ya)n binlerce hece .. ..Ve şimdi hepsini kusuyorum Kustukça kusuyorum Sustukça kusuyorum.. Yerinde mi diye yokluyorum yüreğimi bazen ..Ve sonra biraz daha yok(o)luyorum..
Aşka misafir değil bu yürek, Sevecek ölesiye, Gün gelip garip kalsa da kuytu köşelerde, Aşka misafir değil bu yürek, Bekleyecek, bir ömür boyu sürse de, Masum sevgi açlığını haykıracak, duyuracak sevgiliye, Aşka misafir değil bu yürek, Demirledi artık son limanına, Hasret kalsa da vira diyecek kaptanına...
Sen bu şiiri okurken.. Ben çoktan bu şehirden gitmiş olacağım.. Artık ne özlemlerimi duyacaksın bıçak yarası.. Ne de telefonların çalacak gece yarısı.. Ve bu zavallı yüreğim olmayacak artık.. Kaprislerinin hedef tahtası.. Seni sana beni bir akıl hastanesine.. Bırakıp gideceğim bu şehirden.. Nasılsa kavuşamadım sana.. Nasılsa dudaklarının kıyısına varamadım.. Nedense bütün çıkmaz sokaklar adresim oldu.. Ve nedense bütün kırmızı ışıkları üzerime yaktın.. Ne yaptımsa bir türlü sana yaranamadım.. Artık adressiz, ışıksız, ve öylesine ıssızım.. Dünlerin kadar eskiyim.. Verdiğin acılar kadar paslıyım.. İşte çıkıp gidiyorum hayatından.. Nasılsa fark etmez senin için.. Belki çok şanslı, belki de en yaşlıyım.. Artık.. Pusulam hasreti, saatim yalnızlığı.. Ve takvimler sensizliği gösteriyor bana.. Neylersin, yolcu yolunda gerek.. Belki bundan sonra, belki senden sonra.. Adam olur bu asi yürek.. Ve dersini alır da bu sevdadan.. Bir daha.. Boyundan büyük denizlere asılmaz kürek.. Yarın bu saatlerde ben yollarda olacağım.. Sen kimbilir kaçıncı uykunda.. Masal mavisi bir rüyada.. Ve elbette o korsan yüreğin.. Yine pusuda.. Oysa ilk defa sesimi duymayacaksın.. Sitemlerin sahipsiz.. Soruların cevapsız kalacak.. Belki ilk defa içini kemirecek yokluğum.. Tanımadığın bir korku içini saracak.. Ve ilk defa kendinle hesaplaşacaksın.. Ne oldu..? Ne oluyor..? Ne olacak..? Sonra.. Bir gözün kör, bir kulağın sağır.. Bir ayağın kırık, bir kolun kesik.. Düşeceksin yollara.. Yani baştan başa yarım.. Yani baştan başa eksik.. Bütün duvarlar üstüne yıkılacak.. Belki ilk defa.. Unutuldum diyerek için sızlayacak.. Ve sen bu şiiri okurken.. Ayrılığımız çoktan başlamış olacak Belki de son tesellin Sana yazdığım bu son şiir olacak.. Ve kimbilir.. Unutulmuş bir gecenin tam ortasında.. Başucundaki bir radyoda.. Uykusuz bir şair yüreğini çınlatacak.. Ve bir daha fısıldayacak kulaklarına.. Sana adanmış bu satırları.. Bütün şehirler uyur İstanbul uyumaz.. Ve birgün.. Bütün sevenlerin unutur seni.. Ama bu şair yürek asla unutmaz.. Ahmet Selçuk İlkan
Gözlerimde ayrılık büyüyor.. Korkuyorum senle dolu geçmişime bakmaya.. En sevdiğin kıyafetlerimi giydim.. __yanaklarımda aşk.. ___dudaklarımda arzu.. ____boynumda utanç.. _____alnımda masumiyet.. _______yüreğimde hasret.. Köşede bekliyorum.. Saat sensizliği çok geçiyor.. Alnımın yazısını evde bıraktım.. Gururumu üstüne örttüm.. Umutlarım açacak bana kapıyı.. Korkularımla kilitledim geçmişimi.. Hala bekliyorum.. Yağmurun yüzümü yıkadığı mevsim başladı.. Kış kokuyor üstüm başım.. Gözlerimde bulutlar aralandı.. Şimdi gerçeği gördüm, dönüyorum.. Evden çıkarken yalnızca sana gidiyordum.. ___________umutlarıma ne derim şimdi.. ___________sensizlikten geliyorum.. Dilek Eğri
Gözleri.., Misket misket sımsıcak.. Gözleri.., Siyah kınında iki bıçak.. O gözlerdir işte.., Uğrunda can verilip, can alınan... Yine o gözlerdir.., /..Bebeklerinde müebbet mahpus yatılan../ Zeynep Didem __________________ __________________
Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimde Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar Bir gelincik açılır ansızın Bir gelincik sinsi sinsi kanar Seni düşünürken Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır Deliler gibi dönmeğe başlar Döndükçe yumak yumak çözülür Çözüldükçe ufalır küçülür Çekirdeği henüz süt bağlamış Masmavi bir erik kesilir ağzımda Dokundukça yanar dudaklarım Seni düşünürken Bir çakıl taşı ısınır içimde Bedri Rahmi Eyüboğlu
Seni İntihar Ettim .. | Kahraman Tazeoğlu deli dolu geçtik ateş hatlarından sevgim korkuyla beraber büyüdü içimde sevdikçe korktum korktukça daha çok sevdim er geç birbirini boğacaktı bu duygular biliyordum neden sonra farkına varıyor insan ayağına takılan bütün taşları yoluna kendi döşediğinin senin yarınlara inancın benden yüklüydü daha cesaretliydin planı çatılmamış yarınlara ektiğin umutlar er geç açacaktı biliyordun deli sevdalı çocuk ruhumun nicelerinin uğruna kıyametler kopardığı değersiz değerlere sırt dönmüş güvenli saflığında bir sonsuzluk buldun kendine ve hayatımızın resimlerini çizdin duvarlarımıza sonra birden yeşil bir kentte ılık bir yaz gecesine astın beni sevdalı ömrümün dakikası beş para etmedi ödedim cümlelerim seni taşımaktan yorgun düştü son sözün ve son anın efendisi olmaya bilenmiş yüreğine yenildim geçmişten nefes alıp geçmişe nefes verdim anılar kemirdi yüreğimi felç oldu hislerim zamanın çoktan dibe çöktüğü kum saatimin belinden tek bir saniye bile süzülmüyordu ters çevirmeye cesaretim yoktu çünkü yeniden başlayacak bir hayatın korkağı olmuştum aşkların sonrasında hüzün vardır ya sen hüznü boğarsın ya da hüzün seni boğar ama birisi kanatlarını kırarsa eğer yaralı kuş rolüne soyunacağına yürümeyi denemelisin hayata dönmelisin bunları düşünebilmek bile kendime dönüşümdü ve sonunu infaz ediyordu içimde o gece yüreğimden sağ çıksaydın eğer ölen ben olurdum o gece hayatın lekesiz bir anında seni intihar ettim şimdi katil benim artık güncemde bir boşluksun yavaş yavaş taze anıların altına gömülüyorsun ve sana ait sandığım her şeyin aslında benim olduğunu öğreniyorum hiçbir duygunun tek ilhamı değilsin kendimi keşfettikçe seni kaybediyorum ve ufkuma sensizliği korkusuzca geriyorum
Her nefret bir aşktır aslında Bugün sana yabancıyım yüreğim.. Düşünmeden dökmek istiyorum içimdekileri.. Belki biraz kırıl istiyorum bana.. Biraz üzül… Biraz anla… Vazgeç istiyorum, Hayallerden… Kimbilir ! Belki de benden… Saçmalamak istiyorum alabildiğine… Bağırmak, durup dururken.. Gülmek, nedensizce.. Tersine yaşamak istiyorum hayatı… Anla işte ! Saçma ne varsa yapmak istiyorum kendimce… Ve sende saçmala istiyorum acımasızca… Belki de… Gelişi güzel ağlamak istiyorum sana… Her bir damla da bensizliğe alış istiyorum … Alış ki kolay olsun gitmek.. Can yakmadan… Yaralamadan... Yalan ! Hiçbir gidiş, acısız gitmez… Giderse ‘’o ‘’ gidiş olmaz… Ama sen git... Ve öyle bir git ki, Her adımda, senden değil kendimden vazgeçtiğimi hissettir acıyla … Yüreğim Sözün özü; Vazgeç, saçmala ve git istiyorum izinsizce…! Ben gidemiyorum ... Sen de git işte !
Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. ! Eksilmesin İmgen Bana verdiğin mutluluğu Paylaşacak kimsem yok Sevincimi içime Ve yalnız taşıyorum (Biliyorsun ya Susarak yaşamak zorundayım seni) Bu yüzden gecelere ve sözcüklere Bölüyorum ağırlığını Yüzünü gözbebeklerime çiziyorum Kırık kalemleriyle kirpiklerimin Baktığım her yerde seni göreyim Ve eksilmesin diye imgen Uykularımda bile Ömrümün evinden Sır vermez derininden kalbimin
Tutamadım kendime verdiqim sözü yine.. AkLımın daLLarında yuva yapmış sustuqum herşey.. CevapLarını buLduqum her$ey qibi yitip qidiyor $u qecmek biLmeyen zaman.. [Firar......!] Evet, Firardı senin yaptığın.. "Biz"den firar ettin "sen".. Zamanını söyLeyemem ama, adımını attığın an anLamaLıydım diye de hayıfLanırım.. [Yazık......!] Evet, yazık ettin sen! GönüLLerce yoL katettikten sonra karşıma gecip, saLıverdin üzerime "umutLarını ! " Neden yaptın! Madem , miLatLarca yıL sonra dahi oLsa Firar edecektin, neden yaptın, ne demeye saLdın o umutLarı üzerime! BiLiyorum herşeyi , sus! kıpırdamasın dudakLarın ! [BiLme......!] Evet , biLme ne kadar aciz kaLdıqımı , ve , biLme sensizLiqin suLarında boğuLduğumu.. qönüLLerce yoL katettikten sonra neden sindirdin kokunu akLımın gamzesine! O cukurda hapis kaLdım ben! BiLme! Bakamıyorum aynaya artık, kimin icin hazırLayacaksın ki sacLarının LüLesini! Yokum ki! geLdim mi ki?! Birde , gönüLLerce yoL katettikten sonra soruyorsun "Bu bir gercek mi?" diye! [Gercek......!] Evet, Gercek / ti...... gözLerinin renqi kadar, yaLın/yaLnız/ayak koştugun kadar, girip/cıktığın kadar benden ba$ka her gönüLe, ve! ve döndüqün kadar buz tutmuş koLLarıma! gercekti evet! BiLiyordum! BiLiyordum, cırıLcıpLak kaLacaktı "umut"Larım o iLk adımı attığında! Ah kafam....! Ah akıLsız başım! gözLerin, sacLarını aLnından geriye atışın, en onuLmaz qerceqim, bitmek tükenmek biLmeyen hasretim!!!!!!!!!!!!!!!! Artık cok qec....Sende biLiyorsun, uzakLar ve ........ [BiLmece'msin....] Gec kaLmışLıqımın öfkesi Yaptıqım her hatanın sebebi gördüğüm renkLerin en güzeLisin biLiyorum.. Cıkar beni bu karanLıktan Yitip gidiyorum... [bıRaktığım gibiyim ama sana yOkum , ve ; bendEki tüm saatLeR ayRıLığa kuRuLu.. yine dE , meRhaba sana.. sanCıLı qeCeLeRimin en anLamLı nedEni.. meRhaba gidip gidip dönmeLeRin en qüzeLi.. ]
Seviyorum ßiliyorsun ßenden UzakLara UzakLara Gidiyorsun Ne kaDar KoLay SöyLeDin ßitti Her$ey ßitti Diye HoşçakaL SevgiLim ßenden Uzakta.. '' Hoşça/kal ''
Tek olsanda, ayaktasın, bir gün biteceğini, bir gün yenileceğini bile bile, bile bile ayaktasın, bu adaletsizliğe meydan okurcasına..
Artık yazmayacağım! .. Kalemimle vedalaştığım gündür bu gün..Kalemimin gözyaşlarıdır bunlar! .. Kırk yıllık kadim dostum, can yoldaşım, lisanım, feryadım ve gönlümün sesi “kalemimi kırıyorum! ..” Ve kalemimi kırarken, içimde ki bomba’nın da fitilini ateşliyorum! .. Ben de yokum artık…. Kalemim gibi! .. Çünkü; “ARTIK YAZMAYACAĞIM” Kalemiyle “yaşar” şair ve… ve “kalemiyle ölür! ..” Sen; ister “intihar” de buna, istersen cinayet! .. Ben mağduruyum bu infazın suçlusu değil! .. Madem ki “AŞK” koca bir yalandı, madem ki ben “yalan’ı sevdim” madem ki yalanlarla beslenip, yalanlarla ümitlendim ve madem ki sonunda tükendim o halde ben; “yalan” bir kalemşördüm nihayet! .. Ve sen; Konuşan, ağlayan, yazan, çizen ve susan! .... SEN! ..... Konuştuğunda; Anlamlandırmalıydın bütün sözcükleri, soyutlamalıydın tüm yanlış anlamalardan… Sesin duyulmalı, anlaşılmalıydı ne dediğin! .. Yerine ve zamana göre değiştirmeden…, her hal ve şartta korkmadan…., dişlerinin arasında ezmeden kelimeleri….. böylece konuşmalıydın! ... Çizdiğinde; Çocuksu sevinçlerimi, korkularımı çizmeliydin tuvaline, sonra bir fırtına resmi ve kasırga… sonra “tufan” Ve geriye kalan enkaz ve harabeleri göstermeliydi her fırça darbesi.. Siyah siyah noktaları damlatarak tuvalin beyaz yüzüne, gözyaşlarımı resmetmeliydin! .. Çizdiğinde böyle çizmeli anlamlandırmalıydın, bir anlamı olmalıydı çizgilerinin! ... Ağladığında; Çaresizliğini gölgelemek, zayıflığını, korkaklığını, basiretsizliğini saklamak için, Gözyaşlarının ardına sığınıp “aczin” parçası olmak, itiraf edemediklerinden kaçmak ve sıyrılmak için, Yapamadıkların adına değil, “yapmadığın” ve “tercihlerini” kendi istediğin şekilde kullandığın sonuçlar için “ağlamamalıydın! ..” Ağladığında, bu; Yüreğinin ağlaması olmalıydı, gözlerinin değil! .. Riya kokmamalıydı dökülen yaşlar… Ağladığın da böyle ağlamalıydın! .. Yazdığında; Sivri olmalıydı kalemin, kelimenin en hasını, cümlenin en vuırucu olanını seçmeliydin…, içimi titretmeli nefesimi kesmeliydi vurguların! .. Aşk kokmalı, sevda tütmeliydi satırların, yazacaksan böyle yazmalıydın! .. Daha sonra pişman olup üstünü çizmeyeceğin, silgi kullanıp silmeyeceğin şeyler olmalıydı! .. Sustuğunda, ki; susmuştun! ... Bende susacağım! ... Lakin senin cehennemin olacak benim suskunluğum! .. Sindirerek oku! .. Tekrarı olmayacak! .. Bir şairin susuşu “Kıyametin kopuşu” kaleminin kırılması ise “depremlerin sonucu” gibidir! .. Hülasa; Senin için dün ne yazılmış, hatta düne kadar yazılmış ne varsa hepsini yakıyorum! .... Kalemimin kırık parçalarını da! .... Yüreğimi ve tüm yaşanmışlıkları karanlığa fırlatıyorum! .. Şaire yaraşır biçimde “ŞAİRE AİT NE VARSA” katlediyorum! .. Senin yarım bıraktığın “cinayet teşebbüsünü” katliamla tamamlıyorum! .. Konuşan tek yanımı “Kalem’imi de” susturuyorum! .... Yoluna çıkacak tüm yollardan dönüyor, yoluma çıkan tüm yollara “barikatlar” kuruyorum.. Hayatından eksiliyorum… Sen; eksiği hissetmesen de, “eksiklikten bahsetmesen de” Var olduğu “iddia edilen” dostluğu, arkadaşlığı, yarenliği ve yine “Var olduğu yalanına” kendimi inandırdığım aşkı, sevgiyi, sevdayı, mazinin çöplüğüne ve bilinmezliğin zindanlarına gömüyorum! .... Geriye; Ne anlatılacak bir masal(!) , ne közüne üfleyecek rüzgar, ne yanaklardan süzülecek bir damla nedamet, ne tebessümle yad edilecek bir anı, ne de muhabbete dair bir konu bırakıyorum! .. Yarınlara bakarken, ibretle temaşa ettiğim “umutların” yok oluşunu gördükten sonra, geriye bakıp “her ne varsa” mazide tarumar ediyorum! .. Makale, şiir veya edebi bir kompozisyon değildir bu yazdıklarım.. “Susmadan” az önceki son nefes alışlarımdır! .. ŞAİR SUSMUŞSA ÖLMÜŞ DEMEKTİR VE ÖLMÜŞTÜR ŞİİRLERİNDE KİM VARSA! .. 'Gönlüm sevmeden önce ne bir çöldü ne vaha Sen arkanı döndün ya! .. Gayrı yazmam bir daha! ...'
-susmak aşkın diLidir- diyen sevgiLi konuş şimdi, keLimeLerine ihtiyacım var…” Parça tesirLi sancıLar düşüyor kaLbime…düştükçe uçurum,sancıdıkça aşk… ve aşkLaştıkça kaLp daha çok parçaLanıyor, hayat yakLaştıkça daha bir özLüyorum kabuL ediyorum, GaLibimsin !! ve ben her şeyini savaş aLanında bırakan mağLup bir komutan gibiyim şimdiLerde.. Tüm zaferLerimi sende yitirmişim, kör bir şahinin gözLeriyLe yoL arıyorum kendime, sana çıkmayacağını biLdiğim yoLLarı görmekten korkuyorum beLki de kim biLir?.. Çıkmaz sokakLarda kısır kaLıyorum döngüLere.. ve ben dönemezken kendime LabirentLerinde kayboLmuşken, sağım sen, soLum sen, yoLum sen, yönüm sen oLmuşken, senden gayrısına yok, yokLuğuna râm oLmuşken, susma ömrüm!... YoL kesiL cehenneme... Keskin bir virajsın içimde bir türLü aLamadığım.. Ne zaman geçmeye kaLksam senden, ya bir uçurum boşLuğu, ya bir şarampoL oLuyor sonum.. Uzanan eLLeri tutmuyorum.. Yüreğime taktığın aLyans tutuyor içimi, içini bırakmıyorum.. DuL bir hasrete yâd/igar kaLıyorum öteLerde Yar dediğimi ağyar, yaban dediğimi yar sanıyorLar.. SancıLanıyorum sessizLiğine Tam vakti; susturucu takıLmışken yüreğime, haykıramazken, her kurşun içimi parçaLarken, infiLak ederken isyanLarım sensizLiğe, ve akarken gözümden ırmak ırmak, susma ömrüm!... Ateş kesiL cehenneme... Tüm piyonLarım tükendi ELimde bir şah… nereye koysam kendine mat çekiyor.. CemreLer ihanet ediyor adına, AsLı hükümsüz.. kendini biLe ısıtmıyor.. Adım LâL kaLıyor zemheri ayazLarına.. d-üşüyorum.. Muhaciri değiLim gayrı bu Arafın.. Ne cennet kokabiLiyorum, ne cehennem yanabiLiyorum.. Kendimsiz bir kent kuruyorum yokLuğunun sokağına.. BaykuşLara sakinLik yapıyor kentimin ıssızLığı… sesine parazit yapan bir sesLe yıkıLıyorum . . . Uğraşma aşk..! KaL (n)dıramazsın; kumdan kaLeLer gibi bir rüzgarLık değiL, bir cümLeLik yıkımLarım.. BiLmem ki hangi rihter öLçer sarsıntıLarımı.. artçı seLLere verirken sitemimi, sana “sus”arken, öLüme “su”sarken, MüpteLâsıyken kahramanı bıçakLanmış masaLLarın aşk için aşıkLarı ezip geçmişken, susma ömrüm!... Şehâdet getir cinnetime... Öznesi sen oLan bir ömre verdim adını, ki öLüm yar oLana kadar tek yar dediğim oL diye.. sana geldim, ölüme yar etme diye. Susma diye çırpınışLarımın tek müsebbibisin.. BiLiyorum aLdırmıyorsun, dönmeyeyim istiyorsun suLtanLığına Ve asLında aşk’tan korkuyorsun ZuLmetin sırtımda yama oLurken yar/aLarıma Hani oLur da geLdiğimde bir gün kapanacaksa yüzüme şehrinin kapıLarı, Her Lisanı LâL bırakan bakışLarım anLamını yitirecekse eğer ve eL eLini tutacaksa eLLerin, eLimde değiL yanacağım . . . O vakit güLüp geçeceksen yangınLarıma, Sarmayacaksan, BenimLe kınanıp, benimLe yanmayacaksan, Cennetten kovuLmayı göze aLmayacaksan, Bir sözüne çöLde vaha gibi susarken öyLe umarsız susacaksan… Sen de sus ömrüm!... Sus!.. Sus ki, öLüm bana yar, ben öLüme YAR oLayım… Sen. . . . . . . . . . toprak kesiL cesedime . . . . . .