Varsayalım Cumartesi akşamı oynanan Bjk-Fenerbahçe maçını seyretmediniz,özetleri golleri görmediniz ve Pazar günü bilgi alabilmek için gazeteleri açtınız… Fenerbahçeli yazar sınıfına giren, bir dönem Fenerbahçe’de oynamış ağabeylerimizi ,Fenerbahçe’yi takip eden (!) gazetecileri okudunuz…Sonra da tarafsız “sadece futbol ama futbol” diyenleri okudunuz…Ana fikir “Beşiktaş ezdi geçti” olur… Dakikalarca edilen küfürlerden , biri kesin iki penaltıdan ,Kazım’ın bir kez daha haksızca ve insafsızca oyundan atılmasından söz edeni bulamazsınız…Bu konuları yazarsan “çok sarı lacivert bakıyorsun,tarafsız olsana” uyarısı gelir mi bilinmez ama Fenerbahçe taraftarının hatırı sayılır bir çoğunluğu da yıllardır yapılan haksızlıkları hayatın bir gerçeği olarak çoktan kabullendiği için “bırak kardeşim penaltıyı ,kartı .Çık 3 yiyorsan 4 at” onları yazsana diyecektir… 3 hafta öncesine gidelim.Fenerbahçe cephesinde Mor Menekşe şarkıları söylenirken 10 yıldaki tüm mağlubiyetleri Kadıköy’deki sözde terör ortamı ile kamuoyuna anlatma çabasındaki temiz futbolun dünya üzerindeki önemli temsilcisi Galatasaray da Fenerbahçe’ye skorun rövanşı niteliğinde bir hasar vermek için tüm gücünü ortaya koymuştu ! Sonuçta bu hafta sonu Keita oynadı ,Blica cezalı ! Christian’ın ceza almadıysa sebebi Galatasaray’ın formsuzluğudur ! Sahamız niye 2 maç kapalı diye sorarsanız bileni bulamazsanız.Ceza verilecek bir durum yok anlamında yazmıyorum , İstanbul’un Avrupa yakasında benzeri işler olunca maddi cezalar Anadolu yakasında niye 2 maç diyorum.Bu konuda çok yazarsanız “tribün terörünü savunuyor” durumuna düşersiniz aman dikkat ! Beşiktaş maçında Kazım yan hakeme küfür etmiş.Peki ! NTV’de ispanya ligi, TRT’de Almanya ligi ,Spormax’de İngiltere ligi ,Lig tv’de Türkiye ligini seyrediyoruz.Star’da Şampiyonlar ligi ,yalancı ve aldatıcı dsmart’da da Avrupa ligi var…Lütfen iyi düşünün ,son 2-3 senede yan hakeme küfür etti diye atılan kaç oyuncu hatırlıyorsunuz ? Kazım “gelmiş geçmiş tüm yan hakemlerin…” diye bir küfür mü etmiş ? “Gözüme ışık geldi” derse sarı kart alıyor zaten ! Kazım ligin en fazla ilerleme kaydeden futbolcusu , elbette zihnen ve beden daha önünde çok yol var ama işin iyi tarafı potansiyeli de var.Böyle bir durum cezasız kalmamalı ! Stadyumdan salona geçelim ve basketbolumuzu skandal fetişisti yapan Sayın Turgay Demirel’e soralım gerek ,doping ve sahtekarlık bireysel olarak nasıl yapılıyor kulüp olarak nasıl yapılıyor ? Yani nasıl oluyor da bir takımda iki oyuncu yasaklı madde kullandığı halde takım değil de oyuncular ,pardon sadece bir oyuncu suçlu oluyor ? Galatasaray’ın “Cemal Nalga başkalaşım hikayesi” o kadar tuhaf ki ,insanın aklına buna cüret edenler daha önce nelere cüret etmiştir sorusu geliyor ama sorun şu an için orada değil.Galatasaray’ın evraklarda yaptığı sahtekarlığın ortaya çıkmasında .Galatasaray’ın küme düşürülmesi için ne yapması gerekiyordu ? “2010’da dünya şampiyonası var aman sabır” denerek skandallar olağan gösterilmek isteniyor. GS CC , Fenerbahçe maçında çıkan olayları 2 Fenerbahçeli taraftara mal etmiş durumda.Tahrik olmuşlar! Maçta sahaya dalanlardan kaçıncısı olduğunu bilemediğimiz Erdim C. 18 Kasım 2009 tarihli Milliyet’e göre şöyle demiş : “Bir potadan öbür potaya kadar koştum, kimse bana dur demedi! Ne biçim güvenlik vardı sahada.” İlginç ama doğru bir yorum ! GS CC-Fenerbahçe maçı başlarken sahaya elinde kaşkol ile dalan %10 ayık bir abimiz “güvenlik duvarını” nasıl deldi diye sormak kimsenin aklına bile gelmemiş olmalı ki saha uzatma öncesinde Salı pazarına dönüyor.Güvenlikten sorumlu olmak için takım elbise giyip eline da telsiz alınca iş bitmiyor ! Fenerbahçe benchinin arkasındaki kapıdan Fenerbahçe takımını sahaya sokmak ve çıkarmak ,körüğü oraya getirmek de akla gelmemiş… Basiretsizlik mi kasıt mı ? Cezmi Ersöz’ün şizofrenik kitaplarından biridir “İçime gir ama sigaranı söndürme !” Kitabın içindeki öyküler gibi başlığı da hafif “hastalık” kokar…100 Galatasaray büyüğünden biri olan lisesiz Adnan Polat’ın da “üzgünüm ama özür dilemiyorum” tadındaki açıklamaları da aynı derece sağlıksız ve şizofrenik…Yiğit Şardan’ın “Efes-Fenerbahçe maçında da bu olayların benzeri oldu , Fenerbahçeli bir kadın taraftarı tahrik etti” sözleri de sağlıklı bir düşüncenin ürünü olamaz…Evet ,o hanımın benchin arkasında oturtulmaması da bir başka büyük güvenlik hatası ancak sahaya tek sıra halinde giren adamların Kinsey’e saldırmasını hanım varlığına bağlamak GS CC taraftarını bile güldürmüştür… Kalabalık gündemde detay gibi kalıyor ,KINSEY 2 MAÇ CEZA ALDI ! Türk sporunun şımarık çocuğu Galatasaray her zaman ağzı laf yapan ,eli kalem tutan/tutturulan adamlar ile masa başında güçlü olmuştur yine öyle.Her zaman yan yolları kullanma becerisine sahipler. Şimdiki söylem de “bu Fenerbahçe ,Galatasaray meselesi değil toplumsal bir olay” Sevsinler sizi… Geçmişte biraz gezelim mi ? 17 Ocak 2004 Haldun Alagaş ,Fenerbahçe-GS Her iki takım da seyircisiyle salonda.Gazete arşivlerinden yola çıkalım yorum yapmayalım ve bakalım neler olmuş : Derbide çirkin olaylar F.BAHÇE-G.Saray derbisinde yaşanan çirkin olaylar, ezeli rekabete gölge düşürdü. Karşılaşma, sarı kırmızılı taraftarların sahaya maytap atmaları nedeniyle 10 dakika geç başladı. 3. periyodun bitimine 2 dakika 41 saniye kala G.Saraylılar, maçı izleyen F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım`a yönelik küfürlü tezahüratlarını artırınca, sarı lacivertli taraftarlar da buna karşılık verdi. Karşılaşmanın hakemleri de küfürlü tezahürat nedeniyle oyunu durdurarak, hakem odasına gitti. Aziz Yıldırım bu sırada İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah`ı telefonla arayarak, küfürlerin durdurulması için gerekenin yapılmasını rica etti. Bunun üzerine Çevik Kuvvet Müdürü, salona geldi ve hakemlerin isteğiyle seyirciler dışarı çıkarıldı. Salonun boşaltılıp, güvenliğin sağlanmasının ardından maç, yaklaşık bir saat duraklamayla tamamlandı. Takımı sahadan çekeriz F.BAHÇE Asbaşkanları Mahmut Uslu ve Murat Özaydınlı, suçlu olan tarafın G.Saray taraftarları olduğunu iddia ederek, kendi taraftarlarına haksızlık yapıldığını ileri sürdüler. Uslu, seyircilerinin dışarı çıkartılması nedeniyle Basketbol Federasyonu Lig Koordinatörü Nedim Karakaş`a tepki göstererek, ‘‘Size ders vermek için takımı sahadan çekmek lazım’’ dedi. Ancak federasyon yetkililerinin sarı lacivertli yöneticileri ikna etmesiyle F.Bahçe maça devam etti. Olayları çıkaranlar yerine tüm salonun boşaltılması sık rastlanan bir beceriksizlik ve basiretsizlik. Lig koordinatörü de ilginç bir isim . Nedim Karakaş ! Bu konuya geleceğiz 9 Nisan 2005 Ahmet Cömert, Gs-Fenerbahçe Maça Fenerbahçe seyircisi alınmamış.Salonda sadece GS taraftarı var.Olaylar nedeniyle salon boşaltılmış.Yine yorum yapmadan gazete arşivlerine girip neler olmuş bir bakalım : SALONDAN SOKAĞA TAŞTI DERBİ maça tribün olayları damgasını vurdu. Ahmet Cömert Spor Salonu`nda oldukça gergin bir ortamda başlayan karşılaşmada hakemler, sahaya atılan yabancı maddeler nedeniyle iki kez maçı durdurarak soyunma odasına giderken, son olarak çözüm salonun boşaltılmasında bulundu. 45 dakika duran maç tekrar devam etti. Tribünlerin boşaltılmasının ardından öfkeli kalabalık dışarıda güvenlik güçlerine taş atıp, araçlara zarar verdi. NE VARSA ATTILARMAÇIN 24. dakikasında sahaya yabancı maddeler atılması üzerine hakemler soyunma odasına giderken, Fenerbahçeli basketbolcuların üzerine de çok sayıda bozuk para ve çakmak atıldı. Ayrıca, oyun istatistiklerini tutan ekibin bulunduğu yere patlayıcı madde atılırken, bilgisayar sistemi bir süre arızalandı. Bu arada, mola sırasında Fenerbahçe yedeklerinin bulunduğu bölümün üzerine ayran atıldı. Önümüzü kesiyorlar G.SARAY Asbaşkanı Turgay Kıran, olaylı derbi maçı sonrası Basketbol Federasyonu`nu eleştirirken, G.Saray`ın önünün kesildiğini söyledi. 5 Mayıs 2006 Abdi İpekçi Spor Salonu GS-Fenerbahçe Ev sahibi GS olduğu için yine Fenerbahçe seyircisi yok.Yorumsuz olarak gazete arşivlerine bakıyoruz : Derbide olay çıktı Sarı kırmızılı seyirciler eline geçeni sahaya attı. F.Bahçeli oyuncular soyunma odasına kaçtı, Asbaşkan Mahmut Uslu tartaklandı. Maç tribünler boşaltıldıktan sonra tamamlandı. BASKETBOLDAKİ kritik mücadeleye sahadaki kapışmadan çok tribündeki olaylar damgasını vurdu. Ezeli rakipler Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki derbide tribünlerden sahaya taş yağdı, F.Bahçeli oyuncular soyunma odasına kaçarken, Asbaşkan Mahmut Uslu da tartaklanarak elinden yaralandı. Dev maç öncesi fitil daha takımlar sahada ısınırken, atılan yabancı maddeler sonucu ateşlendi. Karşılaşma başladıktan sonra da ilk dakikalarda sahaya 3 kez patlayıcı madde atıldı. Hakemler oyunu durdurdu ve soyunma odasına gitti. 10 dakikalık aradan sonra oyun yeniden başladı. İkinci periyodun bitimine 5 dakika 13 saniye kala ise yine olaylar patlak verdi Fenerbahçe menajeri Remzi Dilli`ye protokol tribününde bulunan bir Galatasaraylı grubun sataşması üzerine, sözlü tartışma çıktı. Protokoldeki hareketlenmenin ardından Fenerbahçe benchine taşlar atıldı. Bunun üzerine sahaya çakmak ve su şişelerinin yağmaya başlamasıyla Fenerbahçe teknik kadrosu ve oyuncuları soyunma odasının yolunu tuttu. GALATASARAY antrenörü Halil Üner, karşılaşma sonrası, Aydın Örs`e öfke saçtı. Üner, haklı bir galibiyet aldıklarını kaydederek, "Aydın Örs, erdemli hocayım diye geçinir. Ama, üç provakatör oyuncusuna sahip çıkamadı. Hem tribünleri, hem de bizi tahrik ettiler. Bu galibiyeti bizi destekleyen taraftarlarımıza armağan ediyorum" dedi. Örnekleri çoğaltmak da mümkün.Bayan Basket maçları da ilave edilebilir… Tanjeviç içinse bir başka pencereden bakalım. Onu severiz sevmeyiz ayrı bir mesele,yaptığı hatalar ,inatlar ortada. Daha önceki teknik hatalarını tekrar ediyor ama beyefendi tavrından da asla taviz vermedi…GS CC maçında Kinsey’in kafasını sarıp sarmalayıp ,”oyuncum yaralandı oynayamıyor” diyerek maçı daha da gerginleştirecek ,rakibi kışkırtacak onlarca antrenör tanıyorum.Maçtan sonra çıkıp ağzına geleni söyleyecek (yukarıda örneği var.Bir dönem Fenerbahçe’de görme talihsizliğini yaşadığımız Halil Üner gibi Aydın Hoca’ya ahlak dersi vermeye çalışanlar olmuş bu ülkede !) adam sayısı sakin kalacaklardan 3 kat fazla ! Türk sporunun şımarık çocuğu Galatasaray’ın işbirlikçilerini ,koruyucularını veya bizzat aktörlerini Sarı Lacivert saflarda görmemek dileklerimle… Bozkurt K.Yılmaz bky@tnn.net Yani 40 yıllık fanatik Galatasaraylı Kuddusi Müftüoğlu’da Galatasaray’ı yakmakla suçlanıyor ya artık bu lig, yorumcuları ve dönen dolaplar üzerine diyecek bir şey yok. Neymiş, Manisaspor ceza sahasında korner atışı sırasında rakibi Kewell’i tutmuş. Peki 2 hafta önce Galatasaray maçında Lugano’nun rakip ceza sahasında çekilip tartaklanması neydi? Bu örneği çok kısa zaman önce olduğu için verdim. Son 5 yılda bu şekilde Fenerbahçe’ye çalınmayan 50 tane pozisyon sayarım. Aslında 150 tane de sayarım da onlar gene tartışmalı pozisyondur. Benim dediğim 50 tane net pozisyon. Peki bunlardan kaç tanesi televizyonda tartışıldı? Yazıyla sıfır, rakamla 0. Peki Fenerbahçe Kulübü bu pozisyonlarla ilgili, taraftarını kendi dışında ki haber kaynaklarına inanmamaya davet ettiği televizyon ve internet sitesinde bu pozisyonlarla ilgili nasıl bir tepki gösterdi? Daha doğrusu bir tepki gösterdi mi? Hala susmayı centilmenlik sanıyorlar ya ona şaşırıyorum. Şimdi de Gökhan Gönül’e Beşiktaş tribününe parmak salladı diye konuşuluyor, kalkıp 3 maç ceza verirlerse kimse şaşırmasın. Daha doğrusu vermezlerse şaşırmak lazım. Nasıl Galatasaray’a 2 sene evvel şampiyonluk kazandıran Bünyamin Gezer şimdi kötü hakem oldu aynen sırada Kuddusi Müftüoğlu var şimdi. Hakemlere verilen mesaj açık, “Galatasaray’ı yakarsanız sizi herkese afişe ederiz, Fenerbahçe’yi yakarsanız oralı bile olmayız.” İşte Kayseri deplasmanında verdiği saçma sapan penaltı kararıyla Fenerbahçe’yi yakan Tolga Özkalfa ertesi hafta ödül olarak Galatasaray maçında. Öte yandan Bünyamin Gezer’den uzun süredir ses seda yok, bir daha ne zaman maç verileceği de şüpheli. Neden? Çünkü Fenerbahçe – Galatasaray maçını oynattı diye. Eleştirenler de Ali Sami Yen’de su savaşı şeklinde geçen Galatasaray – Fenerbahçe- Denizli’deki Denizlispor – Fenerbahçe maçıyla ilgili tek kelime etmeyenler, 20 sene önce aynı pozisyonun 5 katı kendi başlarına geldiğinde korkup maçı devam ettiren hakem eskileri. Zaten maksat doğruyu ve olması gerekeni yazmak değil ki, Fenerbahçe’ye kara çalmak. Yurt dışından futboldan öyle çok da anlamayan ama Türkiye’deki takımları tanımayan bir adamı kalkın getirin, iki tane pozisyon gösterin. Bir tanesi Kayseri’deki Roberto Carlos – Cangele mücadelesi olsun diğeri de Beşiktaş – Fenerbahçe maçındaki İbrahim Üzülmez – Gökhan Gönül mücadelesi olsun. Sonra bu adama sorun bakalım hakem bu pozisyonlarda hangi karara vardı diye? Eğer Roberto Carlos’un Cangele’ye dokunması penaltıysa İbrahim Üzülmez’in Gökhan Gönül’e yaptığı penaltı + kırmızı kart + 5 maç cezadır. Benzer iki pozisyon, ama her ikisinde de verilen karar farklı ama her ikisinde de canı yanan ve yönetimi susan takım aynı. Futbolun bence sevilmesinde iki büyük sebep var. Bir tanesi çok basit ve anlaşılır bir oyun olması diğeri ise her türlü sonuca ve sürprize açık olması. Beşiktaş – Fenerbahçe maçındaki oynanan futbol bakın, onu da geçin maçla ilgili rakamlara bakın, ondan sonra gelin de bu maçın 3-0 bittiğine inanın. Beşiktaş, Fenerbahçe karşısına tipik Anadolu takımı taktiğiyle çıkmış, gene 5 kişiden oluşan yol geçen hanı bir savunma ve sahada tek görevi Alex’e adım attırmamak olan Fink. Skoru tahmin etmeyi geçin deseler ki sahada ki 22 futbolcudan gol atmaya en uzak olanları sayın diye, ilk iki sırada iki takımın kalecileri gelir arkadan da Fink ve belki Uğur İnceman. Gerçi Uğur’un attığı goldeki ofsaytı görmeyen yan hakemin lisansını iptal etmek lazım ya neyse. Ama futbol işte böyle bir oyun, sahada ki tek görevi futbol oynattırmamak olan Fink gidiyor 20 metreden topun gelişine, bir daha 100 kere vursa 50 tanesini tribüne, 40 tanesini taca, 9 tanesini de auta göndereceği öyle bir şut çekiyor ki kimsenin aklından hayalinden geçmeyen bir gol oluyor. O ana kadar da herkesin beklentisi Fenerbahçe’nin ne zaman gol atacağı. Gerçi komik saçlı kırmızı urbalı fanatik ilk yarıda ki penaltıyı verse olay o anda kopacak zaten, belki de Alex’in direkten dönen topuyla ilk yarı 2-0 bile bitebilecek. Ama işte penaltı verilmiyor, Emre oyun dışındayken onun kapatacağı yerden mucize bir gol yeniyor, o golün şaşkınlığı atılmada hemen ikinci geliyor ve arkadan da ofsayttan atılan üçüncüsü. Normal şartlar altında Trabzonspor’a 5-0, Fenerbahçe’ye en az 2-0 yenilmesi gereken Beşiktaş gidiyor bu iki maçtan mucize 6 puan alıp 5 gol atıyor ve hiç yemiyor. İşte futbol bunun için güzel zaten. Bu arada komik saçlı kırmızılı fanatiğin saha içinde Lugano’ya tekme tokat girmemesi ise maçın tesellisi oluyor. Neyse maç 2-0 oluyor da yüzünde gülücükler tekrardan açmaya başlıyor, gerginliği dağılıyor. Çünkü önümüzdeki 4 – 5 hafta süresince maç yönetmeyi garantilediğini o da biliyor. Şimdi bu Beşiktaş karşısında ki Fenerbahçe’yi eleştirecek bir şey de yok. Aynen kupa finalinde Galatasaray’a 5-1 kaybedilen maç gibi bir maç. Oyunla skorun alakası yok. Fenerbahçe, Beşiktaş’tan çok daha iyi bir takım olduğunu unutmamalı. Beşiktaş 7 maçlık bir seri yakaladı da anca Fenerbahçe’ye 4 puan yaklaşabildi. Fenerbahçe için asıl tehlike karışmaya ve dağılmaya müsait yapısı.şimdi bu maçla ilgili antrenör ve futbolcu infazları başlarsa bu avantaj da elden uçar gider. Çünkü Fenerbahçe’nin ikinci yarıda rakiplerinden uzak ara çok avantajlı bir fikstürü var. Puan durumu ilk yarı sonuna kadar bu şekilde devam ederse, bu futbollarla Fenerbahçe ikinci yarının 5 inci haftasından itibaren kopmaya başlar. Tabi Lugano ve Bilica’nın biraz daha sinirlerine hakim olarak geri kalan maçların büyük bölümünde bir arada oynamaları şartıyla. Galatasaray aslında Manisa maçında fena oynamadı. Kaçırdığı pozisyonlarla 3 veya 4 farka da gidebilirdi. Karşısında olmasını beklediğimiz rakip yoktu. Normalde çok daha direnç göstermesi gereken Manisaspor sahada gezindi durdu. Aslında Fenerbahçe’ye karşı gösterdikleri direncin yarısını gösterseler sahadan galip olarak ayrılırlardı. Ama şu da gerçek Galatasaray’ın nasıl durdurulacağı artık çok açık. Mesut Bakkal tarzı futbol oynatan her takım Galatasaray’ı sahasız puansız yollayabilir. Gündemde Galatasaray’ın basketbolda ki sahtekarlığı var, her kes bu olaya şaşırırken ben de şaşıranlara şaşırıyorum. 80’li yıllarda kulüplerin en büyük gelir kaynaklarından bir tanesi piyango gelirleridir. Skandal da Galatasaray’ın eşya piyangosunda verileceği belirtilen dayalı döşeli evlerin daha inşaatlarının henüz başlamamış olduğu ortaya çıkmasıyla başlar. Tanesi 3 bin liradan satışa çıkarılan biletlerden Galatasaray 1 milyar lira civarında bir gelir sağlamıştır. İlanlarda, kazananlara 11 adet apartman dairesi, 100 adet Toshiba televizyon ve 1.000 adet Galatasaray altını verileceği duyurulmuştur. 19 Eylül 1987 tarihinde yapılan çekilişte kazanan talihliler evlerini almak için geldikleri kulüpten elleri boş gönderilirler. Sebep olarak dairelerin 9 ay sonra teslim edileceği gösterilir. İşin peşine düşen GÜNEŞ Gazetesi, ilanların üzerinde resmi görülen dayalı döşeli dairelerin gerçekte mevcut olmadığını ve henüz inşaatların temellerinin bile atılmadığını belgeler. Yönetim Kurulu acilen toplanır, Alp Yalman olayın doğru olduğunu ama haberi kasıtlı ve çok çirkin bulduklarını, ayrıca dairelerden bir tanesinin de hazır olduğunu açıklar. Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı, basındaki haberleri ihbar kabul ederek Galatasaray’ın düzenlediği Eşya Piyangosu için soruşturma açar. Büyük bir kriz yaşayan Galatasaray Yönetim Kurulu acilen toplanır ve kazananların haklarının geçerli olduğunu, gerekirse kazanan talihlilere evlerin paralarının derhal ödeneceğini açıklar. Evleri inşa edecek Koza İnşaat yetkilileri yaptıkları açıklamada, Galatasaray ile yapılan anlaşma gereği daireleri 1989 yılında teslim edeceklerini, piyangoda taahhüt edilen tarihlerin kendileri için bağlayıcı olmadığını söylerler. Hukukçular da kendi aralarında ikiye ayrılmışlardır. Bir kısım Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre bu vakayı dolandırıcılık olarak nitelendirirken diğer kısım fiili ve halka yöneltilen ilan naklindeki yalan olarak nitelendirirler. Her ne olursa olsun olayın bir suç unsuru teşkil ettiği apaçık ortadadır. Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı, kişisel ihbar olmadan, piyangoyu düzenleyenler hakkında soruşturma başlatır. Galatasaray eski başkanlarından Suphi Batur : “Daire karşılığı para verilemez. Kanuna göre yasaktır, derneklerin para vermesi diye bir durum söz konusu olamaz. Evlerin henüz teslim edilmesi gerekirdi.” Şeklinde yorum yapar. Asbaşkan Alp Yalman : “Açılan soruşturma hakkında bilgim yok, bize ulaşmadı. 4 kişi ev kazandı, gelip tapularını aldılar. Dairelerin teslimi ile ilgili polemiğe girmek istemiyorum. Nasıl siz bir kooperatiften bir ev alıyorsunuz, kazananlar da aynı şekilde gelip tapularını alacaklar. Almak istemeyen olsaydı parasını ödeyecektik. Para verilmesi Dernekler Kanuna aykırı değil, eşya piyangosuna aykırıdır. Çıkan ilanlarda dairelerin hazır olduğuna dair bir yazı da yoktu, bitmiş bir daireden söz etmedik” derken ilanlarda ise içi dayalı döşeli daire resimlerinin altında, “bunlardan birisi sizin olacak” yazısı vardır. Basın Sözcüsü Doğan Sarıbeyoğlu . “Biz çekilişten sonra isteyene gelsin, parasını verelim demedik. Biz dairelerin parasını Koza İnşaat’a yatırdık. İsteyen gider Koza İnşaat’tan parasını alır. Soruşturma sonucunda Galatasaray’a yöneltilen suçlamaların haksız olduğu ortaya çıkacaktır.” Netice de ne mi olur? Elbette hiçbir şey. Ziya Aktürer ziyaakturer@yahoo.com Haber hakkındaki yorumlar; Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. !