İnsanlığı Sarsan Fotoğraflar!

Konu, 'Kategori Dışı Kalan Resimler' kısmında beydemir tarafından paylaşıldı.

  1. beydemir
    Offline

    beydemir Süper Üye Üye

    Kayıt:
    27 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    1.700
    Beğenilen Mesajlar:
    4
    Şehir:
    BURSA-KÜTAHYA
  2. beydemir
    Offline

    beydemir Süper Üye Üye

    Kayıt:
    27 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    1.700
    Beğenilen Mesajlar:
    4
    Şehir:
    BURSA-KÜTAHYA
  3. beydemir
    Offline

    beydemir Süper Üye Üye

    Kayıt:
    27 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    1.700
    Beğenilen Mesajlar:
    4
    Şehir:
    BURSA-KÜTAHYA
  4. beydemir
    Offline

    beydemir Süper Üye Üye

    Kayıt:
    27 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    1.700
    Beğenilen Mesajlar:
    4
    Şehir:
    BURSA-KÜTAHYA
  5. beydemir
    Offline

    beydemir Süper Üye Üye

    Kayıt:
    27 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    1.700
    Beğenilen Mesajlar:
    4
    Şehir:
    BURSA-KÜTAHYA
  6. beydemir
    Offline

    beydemir Süper Üye Üye

    Kayıt:
    27 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    1.700
    Beğenilen Mesajlar:
    4
    Şehir:
    BURSA-KÜTAHYA
  7. mescer
    Offline

    mescer Aktif Üye Üye

    Kayıt:
    16 Mayıs 2009
    Mesajlar:
    232
    Beğenilen Mesajlar:
    2
    Şehir:
    istanbul
    en vahşi yaratık insan
     
  8. şimşek59
    Offline

    şimşek59 Süper Üye Üye

    Kayıt:
    20 Mart 2010
    Mesajlar:
    1.014
    Beğenilen Mesajlar:
    17
    Şehir:
    istanbul
    dünyanın sonunu adı insan olan canlılar getirmekte ne yazık ki
     
  9. MEST
    Offline

    MEST
    Yetkili
    Moderator

    Kayıt:
    20 Şubat 2010
    Mesajlar:
    3.369
    Beğenilen Mesajlar:
    131
    Şehir:
    ist.
    İnsanı hayvandan ayıran fark

    İnsan, birçok bakımdan başka hayvanlara, hatta bazı sıfatları bitkilere ve cansız maddelere benzer ise de, insanı hayvandan ayıran, belli hususi insanlık sıfatları vardır. İnsana insanlık şerefi, bu özelliklerinden gelmektedir. Bu özellik, ruhun idrak yani kavrama, düşünme kuvvetidir. İyi huyları kötülerinden, iyi işleri fenalarından ayıran, bu kuvvettir. Allahü teâlâ, bu özelliği insana verdi ki, bununla yaratanını anlasın. Kalb ve ruh, bu kuvveti ile, yerleri, gökleri inceleyerek, Allahü teâlânın varlığını ve yüksek sıfatlarını anlar. Sonra, emirlerine ve yasaklarına, yani İslamiyet’e uyarak dünya ve ahiret saadetine kavuşur, felaketlerden kurtulur. Zariyat suresinin 56. âyetinde mealen; (İnsanları ve cinni, bana ibadet etmeleri için yarattım) buyuruldu.

    Bu âyet-i kerimedeki (İbadet etmeleri için) ifadesi, (Beni tanımaları için) demektir. Yani Allahü teâlâyı tanımak, inanmak için yaratıldık.

    İnsanların hayvanlara benzeyen tarafları, şehvani ve gadab kuvvetleridir. Bunun ikisi de, insan ruhu için kıymetli değildir. Bu kuvvetler, hayvanlarda da vardır. Hatta hayvanlarda, insandan daha kuvvetlidir. Mesela, öküz ve eşek insandan daha fazla yer ve içer. Aslan, manda ve fil, insandan daha kuvvetlidir. Kurt ve kaplan, insandan daha çok döğüşür, parçalar. Fare, kedi, köpek, karanlıkta da görür, uzaktan, çabuk koku alırlar. Bütün bu kuvvetler, insan için şeref olamaz. Bunlar, şeref sayılsaydı, isimleri geçen hayvanlar, insandan daha şerefli, daha üstün olurlardı.

    Allahü teâlâ, insana, diğer varlıklardan farklı olarak ruhun yanı sıra, akıl ve nefis kuvvetleri de vermiştir. İnsan, aklına tabi olursa, doğruyu, yaratanına giden yolu bulur. Nefsine tabi olursa, hayvandan da aşağı olur. Cebrail aleyhisselam, aklı, hayâyı ve imanı Adem aleyhisselama getirdi ve;
    -Ya Adem! Allahü teâlâ selam eder, sana getirdiğim şu üç hediyenin birini kabul etsin dedi buyurur.

    Adem aleyhisselam aklı kabul edince, Cebrail aleyhisselam, iman ile hayâya;
    -Siz gidin buyurur. İman;
    -Allahü teâlâ bana, akıl nerede ise, sen de orada ol diye emretti der.

    Ondan sonra hayâ da aynı şekilde, Allahü teâlâ tarafından emrolunduğunu beyan ederek, her ikisi de, akıl ile beraber Adem aleyhisselamda kalırlar. Bu sebeple Allahü teâlâ, kime akıl verirse, hayâ ile iman da onunla beraberdir.

    Aklı olan, Allahü teâlâya iman eder. İman eden de hayâ sahibi ve edebli olur. Edebi olan da, her şeye kavuşur. Süfyan-ı Sevri hazretleri; “Edeb öğrenilmeden ilim öğrenilmez” buyurmuştur.

    Edeb, güzel hallere, huylara sahib olmak ve utanılacak hareketlerden sakınmak, her hususta haddini bilip, sınırı gözetmek halidir. İmam-ı Rabbani hazretleri; “Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk’a kavuşamaz” buyurmuştur.

    Bahaeddin-i Buhari hazretleri bir sohbetlerinde buyurur ki:

    “Bizim yolumuzdakilerin şu edebi gözetmesi gerekir:
    Birincisi; Allahü teâlâya karşı edeptir. Yani zahiri ve batını ile tamamen kulluk içinde olmalı. Allahü teâlânın bütün emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınması ve Allahü teâlâdan başka her şeyi terk etmesidir.

    İkincisi; Resulullah efendimize karşı edeptir. Bu da iş ve hallerde Ona uymaktır.

    Üçüncüsü; hocasına karşı edeptir. Çünkü kendisinin Peygamber efendimize uymasına, hocası vasıta olmuştur. Bu bakımdan, hocasını hiçbir zaman unutmamalıdır.”

    İnsanın kalbine, ruhuna, ahlakına kıymet verilmezse, insanın hayvandan farkı olmaz. Hatta hayvanlardan aşağı olur. İnsanı hayvandan ayıran özellik, ilim ve idrak kuvvetidir. Şems-i Tebrizi hazretleri; “Ademoğlunun edebden nasibi yok ise insan değildir. Ademoğlu ile hayvan arasındaki fark budur. Gözünü aç ve gör ki bütün Allahü teâlânın kelamının manası, âyet âyet edebden ibarettir” buyurmuştur.

    Netice olarak insanı hayvandan ayıran fark, edeptir. Edep hududa, sınırlara riayet etmek, o sınırı, aşmamak, taşmamaktır. En büyük edep ise, ilahi hududu muhafaza etmek, gözetmektir.
     
  10. atakurtul
    Offline

    atakurtul Süper Üye Üye

    Kayıt:
    14 Ocak 2009
    Mesajlar:
    1.624
    Beğenilen Mesajlar:
    1
    Şehir:
    Üsküdar
    Paylaşım için sağol
     

Sayfayı Paylaş