Hz. Mevlana

Konu, 'Şiir Cafe' kısmında shms tarafından paylaşıldı.

  1. shms
    Offline

    shms Yeni Üye Üye

    Kayıt:
    14 Eylül 2009
    Mesajlar:
    24
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    Istanbul
    Asıl ismi Muhammed Celaleddin’di onun
    Genç yaşta ders okutmuş denmiş Mevlana olsun
    Rumi Anadolunun o zamanki adıdır
    Mevlana Celaleddin Rumi diye anılır

    Gönüller sultanını nasıl etmeli tarif
    Onu anlatmak için değilim ki ben arif
    O büyük bir ummandır ben vahada dururum
    Tarif etmem imkânsız girersem boğulurum

    Araştırır bulurum hayatını yazarım
    Tarihsel akışını ardarda sıralarım
    Kusur varsa benimdir affedilmek dilerim
    O ummandan bir damla nasiplenmek isterim

    Bin iki yüz yedide tarihi konulmuştur
    Afganistan, Horasan, Belh şehrinde doğmuştur
    Otuz eylül diyerek kayıtlarda tutulmuş
    Bin yüz seksen ikidir diyenlerde bulunmuş

    Babası o yörede çok sevilen biridir
    Bilginlerin sultanı ünvanıyla bilinir
    Bahaeddin Veled’dir kullanılan tam adı
    Hüseyin Hatibi’den geliyordu soyadı

    Annesi Belh emiri Rükneddin’in kızıdır
    Mümüne hatun diye saygılarla anılır
    Babasının annesi Harzemşah prensesi
    On dördüncü göbekten şeriftir sülalesi

    Bin iki yüz on iki Mevlana beş yaşında
    Bilinmezler mevcuttur babanın kafasında
    Fahreddin-i Razi’ye açıkça tavır koyar
    O da buna incinir Harzehşah’a gammazlar

    Siyaset karışıyor insanlar huzursuzdur
    Moğol istilasının tehlikesi bulunur
    Bilginlerin sultanı Belh şehrinden ayrılır
    İlk durak Nişabur’dur orada konaklanır

    Feridüddin Attar’la karşılaşır orada
    Mutasavvıf bu kişi nur bulur Mevlana’da
    Yolculuk bitmemiştir Bağdat, Kufe geçilir
    Kafile haç yapacak Mekke şehrine gelir

    Haç görevi yapılır geriye dönüş başlar
    Yolunun üzerinde Şam diyarına uğrar
    Şeyh-i Ekber Muhyiddin Mevlana’ya bakıyor
    Okyanus bir denizin arkasındadır diyor

    Malatya, Sivas, Niğde, Kayseyi’yi geçmişler
    Karamana gelerek orada yerleşmişler
    Subaşı Emir Musa bir medrese yaptırmış
    Mevlana Karaman’da yedi sene yaşamış

    Bin iki yüz yirmi beş dönüm yılı oluyor
    Ailesi orada eş adayı buluyor
    On sekiz yaşındadır Mevlana o sırada
    Düğünü yapılmıştır çabucak bu arada

    Şerefeddin Lala’nın kızı gelin alınır
    Mevlana evlenmiştir bir bağ ile bağlanır
    Gevher Hatun eş olur Mevlana’ya ilk önce
    Onun ilmi gelişir babası ders verince

    Sultan Veled onların ilk çocuğu olmuştur
    Alâeddin Çelebi daha sonra doğmuştur
    Aradan yıllar geçer Gevher hatun ölüyor
    Mevlana evliliği ikinci kez görüyor

    Bir çocuklu dul kadın Kerre Hatun gelmiştir
    İki oğlan bir de kız dünyaya getirmiştir
    Muzaffereddin ile Emir Alim Çelebi
    Onun çocuklarıdır Melike Hatun gibi

    Selçuklu devletinin ihtişamlı zamanı
    Alaeddin Keykubad bu dönemim sultanı
    Karamandan Konya’ya davet eder onları
    Amacı toplamaktır bütün ulemaları

    Bahaeddin veled der dostlarımla gideyim
    Ülkemin başkentinde halka hizmet edeyim
    Üç mayıs bin iki yüz yirmi sekiz gününde
    Mevlana babasıyla ülkenin başkentinde

    Törenle karşılanır gönüllerin sultanı
    İplikçi medresesi olur gerçek mekânı
    Konya’ya yerleşmeyi anlatıyor Mevlana
    Allah’ın inayeti Anadolu halkına

    Ebu Bekir Sıdık da merhamete layık der
    Fakat insanlar bilmez irşat edici bekler
    Allah sebep yaratıp bir lütufta bulunur
    Horasandan Konya’ya gelişim vuku bulur

    Allah’ın izni ile bildiğini saçıyor
    Anadolu halkını altın gibi yapıyor
    Bu insanlar Allahın sevgili kullarıdır
    Allah aşkı her zaman kalplerde kalmalıdır

    Bin iki yüz otuz bir on iki ocak gelir
    Mevlana’nın babası Rahmana canı verir
    Mezar yeri olarak gül bahçesi seçilir
    Selçuklu sarayında kabir yeri eşilir

    Bu yer bugün müzedir o zamanki yerinde
    Unutulmadı o da Mevlana sayesinde
    Babası hem hocası, hem tarikat şeyhidir
    Mevlana tasavvufu babasından öğrenir

    Yirmi dört yaşındadır babayı kaybedince
    Makamına oturur tek varissin denince
    Bir yıl sonra Konya’ya büyük bir mürşit gelir
    Mevlana’yı çocukken sırtında gezdirmiştir

    Kalplerdeki sırları bilmesiyle ünlüdür
    Mevlana bilgilidir fakat eksiklik görür
    Bilgide eşin yoktur seçkinlerden birisin
    Baban makam sahibi sen o gibi değilsin

    Sözleri kavramışsın hali bende kalmış der
    Bana uyarsan eğer benden de sana geçer
    Seyyid Burhneddin’i babası gibi bildi
    Dokuz yıl aralıksız onu mürşidim dedi

    O kamil mürşidinin sohbetleriyle pişti
    Nefsini mağlup edip nurla kendinden geçti
    Yüksek ilimler yapıp derinleşmek istiyor
    Hocasının izniyle ta Halep’e gidiyor

    Medrese Halaviyye tefsir fıkıh öğretir
    Hocası Kemaleddin ona özel ders verir
    Tahsili tamamlayıp Şam’da ilim inceler
    Alimlerle tanışıp dört sene sohbet eder

    Şemseddin-i Tebrizi Şam’da bunu görüyor
    Halk arasından gelip ellerini öpüyor
    Bu dünyanın sarrafı beni anla der, gider
    Mevlana sekiz sene onu görmeyi bekler

    Konya’ya döndüğünde üç kez çile çıkardı
    Üç defa kırkar günle aç ve uykusuz kaldı
    Bu sürenin içinde bol bol ibadet yaptı
    Üç çilenin sonunda nefsini tam arıttı

    Hocası takdirlerle tebriklerle öpüyor
    İlimde bir dahidir kendisine söylüyor
    Peygamberler, veliler parmakla gösterir der
    Besmeleyle yürüyüp irşat etmeyi bekler

    Seyit Burhaneddin’in görevi son bulmuştur
    Kendi arzusu ile Kayseri’yi konmuştur
    Orada vefat eder Mevlana’nın hocası
    Kendisine gelmiştir irşad etme sırası

    Babasının yolunda beş yıl hep çabaladı
    Dört yüz talebe ile on bin müridi vardı
    Gönlünde bir eksiklik onu hep sıkıyordu
    Kendine bir sevgili yeni dost arıyordu

    Bu arada hak dostu Şems’de yalnızlık çeker
    Olgun bir mürşit bulup sohbet etmeyi ister
    Bir gece heyecanla ellerini kaldırır
    Sevdiğini bana da göster diye yalvarır

    Samimi yalvarışa hemen cevap verilir
    Aradığı o kişi kalbe ilham edilir
    Konya’da dır sevgili Mevlana’dır bu kişi
    Onu bulup konuşmak olacaktır ilk işi

    Bin iki yüz kırk dörtte yirmi dokuz kasımda
    Sevgililer buluşur Konya sokaklarında
    Şems anlattı ilk önce Mevlana’ya maşuku
    Mevlana’nın bir anda değişiverdi ufku

    Mevlana sevdiğini bulduğu bu ilk anda
    Cemaline bakınca nuru görmüştü onda
    Şems atmış yaşındadır Mevlana otuz sekiz
    Onların o halini anlayacak değiliz

    Şems bir ayna oluyor Mevlana ona bakar
    Gördüğü bu nur ile sanki mekândan çıkar
    Sema edip dönerken kendinden geçiyordu
    Sohbetlerde kim bilir neler söyleniyordu

    İnsanlar anlamadı ben zaten anlayamam
    Bu hal nasıl bir şeydir asla da kavrayamam
    Dedikodu artınca şems incinir ayrılır
    Mevlana kal dese de Şam diyarına varır

    Bin iki yüz kırk altı on dört martta gidiyor
    Mevlana şiir yazıp oğluna git bul diyor
    Sultan Veled saygıyla mektubu ona verir
    Şems bu kafile ile tekrar Konya’ya gelir

    Gelişiyle Konya’da herkes çok sevinmiştir
    Ziyafetler verilip sema tertiplenmiştir
    Fakat bazı ahmaklar dedikodu yapıyor
    Şems bu kargaşa için sebep benim sanıyor

    Bir gün Sultan Veled’e açıyor niyetini
    Gizlice ayrılacak kaybedecek kendini
    Bin iki yüz kırk yedi ayrılıyor aniden
    Hiç haber alınmıyor bir daha kendisinden

    Şems gidince Mevlana inzivaya çekilir
    O gönül dünyasında neler vardı kim bilir
    Herkese soruyordu haber alırım diye
    Ondan bahsedenlere veriyordu hediye

    Bir gün biri gelerek Şam’da gördüm deyince
    Neyi varsa hep verir habere sevinince
    Dostları der inanma o adam yalan söyler
    Doğru olsaydı zaten canımı verirdim der

    İki kere giderek onu Şam’da aradı
    Gönülleri sızlatan nice şiirler yazdı
    Dedi ki en sonunda ayrı olan bedendir
    İkimizde bir nuruz ben oyum o da bendir

    Sonraki senelerde Selahaddin Zerkubi
    Olmaya çalışmıştır Şemsi Tebrizi gibi
    Bir gün dükkanındadır çekiçle altın döver
    Mevlana bu ses ile dönüp kendinden geçer

    Çıraklara der vurun zayi olsun altınlar
    Mevlana’ya katılır o da dışarı çıkar
    Mevlana kendisine onu halife seçer
    Akraba da olurlar kızını gelin ister

    Mevlana dostlarını çekemeyen kişiler
    Şeyh Selehaddin’e de o ümmidir dediler
    Benim görüşüm yoktur ben aynayım diyordu
    Şeyh tevazu gösterip halka ders veriyordu

    On bir sene birlikte sohbet edip güldüler
    Ayrılığı tatmadan sefaları sürdüler
    Bir gün hastalanarak göçer fani dünyadan
    Çok sevmesine rağmen ayrılır Mevlana’dan

    Hüsameddin Çelebi Mevlana’yı seçmiştir
    Onun terbiyesinde olgunluğa ermiştir
    Mevlana halifem der huzuruna çağırır
    Baş eğmeleri için dostlarını uyarır

    Mevlana huzur bulur herkes kabul edince
    Hakikatler anlatır gönüller isteyince
    Çekemeyen kişiler artık akıllanmıştır
    Beş yıl Mevlana ile o makamda kalmıştır

    Mevlana’dan sonra da dokuz sene sürecek
    Mevlana’nın postunda irşat devam edecek
    Mesnevinin yazımı onun ricasıyladır
    Yazımda düzeltmede fazla emeği vardır

    Ömrünün sonlarında Mevlana sefa sürdü
    Bahtsızların fitnesi bitmişti onu gördü
    Ömrünün sonundadır öleceğini anlar
    Dostlarını çağırır vasiyetini yapar

    Hamdım, piştim, yandım der hayatını özetler
    Onun gönlü çok büyük bütün insanlık girer
    Yüz kere tövbe bozsan yine gel der çağırır
    Ümitsizlik yoktur der insanlığa bağırır

    Bu yüzden Mevlana’yı bütün dünya tanıdı
    Asırlar geçse bile unutulmaz da adı
    Ölüm günü anına yeniden doğuş derdi
    Şeb-i arus diyerek bunu açık gösterdi


    Şeyh Sadreddin geliyor geçmiş olsun demeye
    Başlıyordu o anda şifalar dilemeye
    Mevlana der şifalar kalan sizlerin olsun
    Ben maşuku isterim nuru bilmiyor musun?

    Bin iki yüz yetmiş üç on yedi aralıktır
    Vadesi tamam olmuş artık ayrılacaktır
    Dostlarını çağırır ağlamayın ha diyor
    ****netli davranıp sabretmeyi istiyor

    Hanımı yaklaşarak ey alemin nuru der
    Hakikat yaymak için olmalıydı seneler
    Dört yüz yıllık bir ömür vermeliydi Yaratan
    Deyince cevap gelir yatakta Mevlana’dan

    Biz firavun değiliz dünyada huzur olmaz
    Akıllı olan insan bu dünyada kalamaz
    İnsanlığa faydalı olmak için gelmişim
    Görev tamamlamaya bu zindana girmişim

    Az yeyin az söyleyin günahlardan çekinin
    Namazla oruç ile nefsin emrinden geçin
    İyilerle bir olup kötülerden kaçılsın
    Eziyete cefaya sabırlı davranılsın

    İnsanlara faydalı olmak lazım diyordu
    Selamlar söyleyerek Hak’ka hamd ediyordu
    Pazar günü akşamdır güneş gurup ediyor
    Düğün gecesi deyip sonsuzluğa gidiyor

    Müslüman gayri Müslim tüm Konya’ lı toplanır
    Çoluk, çocuk, genç, yaşlı merasime katılır
    Müslüman olmayanı Müslümanlar kovarlar
    Mevlana sizin kadar bizimdir de der onlar

    Vasiyeti gereği cemaat toplanmakta
    Sadreddin Konevi’yle namazı kılınmakta
    Fakat o dayanamaz imam iken bayılır
    Kadı Siraceddin’le namazı tamamlanır

    Dünyada çok sevdiği Mevlasını bulmuştur
    Şemsi Tebrizi ile sohbete koyulmuştur
    Konya’ya simge olan türbesinde yatıyor
    Hoşgörüsü, sevgisi İnsanlığı sarıyor

    Çelebi Hüsameddin yeşil kubbe yaptırır
    Tebrizli Bedreddin var bu binaya mimardır
    Bir sanatkâr cevizden işlemeler katmıştır
    Mezarının üstüne bir sanduka yapmıştır

    Mesnevide ardarda hikâyeler anlatır
    Tasavvufi fikirler hatıralarda kalır
    Mektubatta mektupla sorulara cevap var
    Açıklığa kavuşur dini, ilmi konular

    Divanı kebirinde şiirleri toplanmış
    Fi Hi Ma Fih içine sohbetlerini almış
    Mecalis-i seba’da vaazlar anlatılır
    İçinde söylediği bütün hadisler vardır

    Tabutumda giderken bende gam var diyordu
    Şeytanın tuzağından bizi uyarıyordu
    Ölüm ayrılık değil kavuşmaktır Rahman’a
    Kabre bırakılınca demeyiniz elveda

    Cennete geçiş yeri yeni bir başlangıçtır
    Hapis yeri sanmayın özgürlüğe kaçıştır
    Ceset toprağa girer yeniden doğmak için
    Boş kova sal kuyuya sana suyu getirsin

    Yusuf kuyuya düştü yalvarması kurtardı
    Ağzı burada kapatan ötelerde açardı
    Dünyada istenen şey ahirette olacak
    Kulluk yapan cennete ebediyen kalacak

    Mezara gamlı gelme at üstünden kederi
    Allah hep yaşatıyor aşkından ölenleri
    Sanmayın mezarımız gömüldüğü yerdedir
    Ariflerle beraber seven gönüllerdedir

    Böyle diyor Mevlana verdiği öğütlerde
    Binlerce sır gizlidir söylediği sözlerde
    Onu anlamak için çok kafa yormalıyız
    Kullukta olgunlaşıp Mevlana olmalıyız

    Mevlana bir güneştir her yeri aydınlatır
    İnsanlık onu bilse dünya kötüsüz kalır
    Niğmetullah aradı öğrendi hayatını
    Bilmem anlatabildim mi gönüller sultanını
     

Sayfayı Paylaş