Hayâl Kırıklığı...

Konu, 'FENERBAHÇE' kısmında yakup USTAOĞLU tarafından paylaşıldı.

  1. yakup USTAOĞLU
    Offline

    yakup USTAOĞLU Aktif Üye Üye

    Kayıt:
    30 Temmuz 2008
    Mesajlar:
    231
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    izmir
    Hayâl Kırıklığı...


    Camia olarak bugün yaşadığımız hayâl kırıklığını, Aragones’e bağlamanın, yapılan son transferlerin yetersizliğine yorumlamanın çok adil bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum. Duygusal davranıyor, yeni hocanın ve takımın aldığı sonuçlara göre durum muhasebesi yapıyor, basit olanı tercih ediyoruz. “Avrupa’da çeyrek final oynayan bu takım değil miydi? Ne hale getirdi! Tabii ki Aragones suçlu” diyenleri duyuyor gibiyim. Yanılıyorsunuz...! Aragones işini yapıyor. Üstelik bizim o övündüğümüz çeyrek finalden daha önemli bir başarıya imza atıp, ülkeler bazında “Avrupa Şampiyonu” ünvanıyla geldi buraya. Kısaca İspanya’daki herhangi bir amele pazarından tutulup getirilmedi hoca. Aragones’in gelmeden evvel tüm futbol kariyeri en ince ayrıntısına kadar irdelenmeye çalışılmış, az çok kendisi hakkında herkes fikir sahibi olmuştu. Üstelik o esnada devam eden turnuvada kendisi bizzat mercek altına alınarak takip edilmişti. O gün memnuniyet ifadelerini esirgemeyenlerle bugün “Aragones tu kaka” diyenlerin aynı kişiler olması sizce tesadüf olabilir mi?

    Gelin gerçekleri itiraf edelim...Gelin gerçeklerimizle yüzleşip, geleceğimizi yeniden inşa edelim!

    Asıl hayâl kırıklığının sekteye uğrayan hatta durma noktasına gelen “Büyük Yürüyüş” olduğunu haykıralım. 2003-2004 futbol sezonunda başlayan yürüyüşün, emin adımlarla hedefine doğru ilerlerken bugün geldiği noktayı kabullenemediğimizi söylemek bu kadar zor mu? Oysa neler düşünmüştük değil mi? Daum gitmiş, yerine Scolari gelecek yürüyüş kaldığı yerden devam edcek diye kendimizi teselli ederken, o gün amorti bile olmayan Zico’nun başımıza getirilişini hatırlayalım. Futbol kariyerine saygı duyup, sustuğumuz günleri isyan ettiğimiz geceleri ne çabuk unuttuk? Transferi bile FBTV’de altyazıyla duyurulmuştu. Gidişide çok farklı olmadı zaten! Altyazıyla geldiği kulüpte bir şampiyonluk, bir süper kupa, iki tane Türkiye Kupası yarı finali ve Şampiyonlar Ligi’nde tadı hala damaklarımızda kalan çeyrek finali bıraktı gitti! Belki tek kusuru alternatifi olmayan kadroyu güçlendirememesi, bunun sonucunda sabit bir kadroya mücadele etmek zorunda kalmasıydı. Oyuna müdahaleleri beğenilmiyor, takım Avrupa’da farklı içeride farklı oynuyor diye eleştiriliyordu. Haklı olanlar vardı, haksız olanlarda!

    14.Mayıs’ta kaybettiğimiz kirli savaşın yarattığı hezeyanı henüz atlatamamışken, Başkanımız Aziz Yıldırım’ın görevini bıraktığını açıklaması, deprem etkisi yaratmıştı. Başkan, bugün bile netliğe kavuşamayan bırakma gerekçesinden vazgeçirilmiş kâbuslar bir nebze olsun yerini yeni umutlara, yeni bir geleceğe bırakmıştı. Zico ile yaşanan güven bunalımı, acaba sorularını da beraberinde getirmişti. Bütün camianın kenetlendiği 100.yıl şampiyonluğuna ulaşılmasına rağmen Zico, sorgulanıyor hatta gitmesi gerektiği yönünde görüş bildirenlerin sayısı artıyordu. Bu güven bunalımı geçen sezon Inter maçına kadar sürdü. O maç ve sonrasında yakalanan serinin Çeyrek Final’de sonlanması, istenmeyen adam Zico’yu bir anda kahraman yapmıştı. Şimdi herkes bir sonraki sezon için çok daha farklı şeyler düşünüyor, büyük yürüyüşün hedefine çok yaklaştığını hatta bu sezon yapılacak takviyelerle “Neden olmasın?” sorusuna cevap aranıyordu. Bu umutlarla kaybedilen şampiyonluktan bile etkilenmemiştik...Nasıl olsa seneye, aynı hataları tekrarlamaz, gerekli takviyelerle daha çok güçleniriz diye bekliyorduk. Ama yanıldık...Üstelik bu yanılgımız ilk değildi!

    Zico ile yollar ayrılmış, kadro derinliği sağlanmamış üstelik ilk kez yurt dışında çalışan, iki yıl sonra emekli olacağı alınırken bilinen Aragones’le nikah kıyılmıştı...Değişen sadece isimler! Zico gitti, Aragones geldi. Değişmeyen ise asıl sorunu teşkil eden oyuncu yapısı ve yedek kadronun yetersizliğiydi. Asıl sorun, hedefe uygun olmayan adımların atılmasındaki ısrardı!

    Geçen yıldan kalma tecrübeler, 2006 yılından bu yana anlaşılmayan transfer politikamız, yada politikasızlığımız, atılan adımların gelecekten çok günü kurtarmaya yönelik olması ve asıl hedef olan “Büyük Yürüyüş”le bağdaşmaması, Yönetim ve taraftar arasına kara kedilerin girmesinin yegâne sebebidir.

    Bu saatten sonra ahlarla vahlarla kaybedilecek her saniye aleyhimize işleyecek, çözümsüzlüğe doğru yelken açmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Eğer, kaldığımız yerden devam etmek istiyorsak, uzun vadeli planlarla yeniden yapılanmaya başlamalı, scout ekipleri başta olmak üzere kapsamlı bir ekiple futbolumuzun kaderi anlık kararların esaretinden kurtulmalı.

    Camia olarak bu güce ve tecrübeye sahip olduğumuza inanıyor, gelecek için kaçınılmaz olan bu adımların atılmasını ümid ediyorum. Aksi halde Rıdvan gider, Zeman gelir. Aragones gider, Rıdvan gelir. Kaybettiğimiz zaman ve kaybettiklerimiz yanımıza kâr kalır...

    Bunca yıl emek verdiğimiz, uğruna her türlü desteği vermekten sakınmadığımız “Büyük Yürüyüş” aşkına..! Günah keçisi aramayalım! Hatalarımızın muhasebesini yaparken, bunları kabul etmeninde bir erdem olduğunu, size bunları söyleyenlerin ise nankörlük etmek için değil, en az sizin kadar bu renklere gönül vermiş insanlar olduğunu UNUTMAYIN!



    Saygılarımla
    Murat Kılıç



    Haber hakkındaki yorumlar;

    Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. !

     

Sayfayı Paylaş