Hani! Söz vermiştik Alêm-i Ervahta. ‘Belâ’ demiştik ‘Elestübirabbiküm’ suâline. Yaratıcı, rızık verici ve yegane kanun koyucu olarak, Allah’tan başka ilâh, Önder olarak ta O’nun Resul’ünden başkasını tanımayacaktık. Hani söz vermiştik..! Hani! Söz vermiştik Erkam’ın evinde. Hangi şart ve ortamda olursa olsun, İ’la yı Kelimetullah misyonunu yürütecek, musibetlerden yılmayacak, hiçbir tehditten korkmayacak, gerekirse ölümlerin en güzeline talip olacaktık. Hani! Söz vermiştik Akabe Tepesinde. Doğru olan herşeyde Resul’e itaat edecektik. Rabbani davayı elden ele, gönülden gönüle, balçıkla sıvanmayan Hakikat Güneşini, cihatsız ve şehâdetsiz bırakarak lekelemeyecektik. Hani! Söz vemiştik Medine’de. Hani söz vermiştik..! Dünya kardeşliğinin en güzel teşekkül etmeye başladığı Medine’de. Kıyamete kadar, tüm müslümanlar kardeş olacaktı. Ve bizler, ve bizler… ‘Muhakkak ki müminler kardeştir.’ Ferman-ı İlâhisine gönülden bağlanacak, Vücudun azâları gibi birbirimizin derdi ile dertlenip, sevinçlerimize ortak olacak, ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir.’ düsturuna, evrensel komşuluk bildirisine, kardeşliğin en ateşi olarak bakacaktık. Hani! Söz vermiştik Rıdvan’da. Başımızı tutamayan ellerimizi kökünden kurutacaktık. Nemlenmemiş bir gözü, yara almamış, çile çekmemiş bir bedeni, Mevlâya sunmayacaktık. Mücadelesiz ve vuslata özlemsiz geçen bir günü, yaşanmamış kabul edip, doğarken nişanlandığımız ölümle, cihad masasında, şehâdet gömleğini giyerek, nikâhlanacağımız günün hasreti ile yanıp tutuşacaktık. Hani söz vermiştik..! Ayaklarımızı vura vura Mekke’ye girerken, dinime, namusuma göz diken zalimler tekrar işbaşına gelirse, mukaddes beldelere ebreheler tekrar saldırırsa, biz de kanatlanıp uçacak, Mevlamızın ebâbil kuşları olmaya talip olacaktık. Hani! Söz vermiştik Veda Haccı’nda Resulullah’a. Cahiliye adetlerini bir daha diriltmemek üzere kökünden kurutacaktık. miras bırakılan emanetlere sımsıkı sarılacak, Ahkâm-ı Kur’âniyeyi tüm dünyaya hâkim kılacaktık. Ahde vefâ gösteremedik Allahım. Zihinlerdeki hatırasını çoktan silmiştik. Şehâdet mi...? Çok uzaktı bizden, tanımıyorduk onu. Sözlüklerimizden bile çıkarmıştık. Çile çekmeye yanaşmadık. Öyle eğildik, öyle eğildik ki… Doğrulacak ne bir belimiz, kaldıracak ne bir başımız kaldı. Utanıyoruz Allahım… Nemlenmemiş bir gözle, yara almamış bir bedenle huzuruna varmaya utanıyoruz. Ahde vefâ gösteremedik Allahım. Bunu biliyoruz… Ama şunu da biliyoruz ki… Rahmet deryanda ufacık bir damlayız. Yüzümüz yerde ama..! AFFET ALLAHIM..! AFFET…