Ergenekon hakimi isyan etti!

Konu, 'Türkiye'den Haberler' kısmında severimseni tarafından paylaşıldı.

  1. severimseni
    Offline

    severimseni Süper Üye Üye

    Kayıt:
    10 Mayıs 2009
    Mesajlar:
    512
    Beğenilen Mesajlar:
    3
    Şehir:
    istanbul
    Mustafa Mutlu

    Ergenekon hâkimi isyan etti: ‘Biri hâkim, biri savcı. Biz ne yapacağız?’

    Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, bir buçuk yıldır telefonları dinlenen Başkanı Köksal Şengün hafta başında Türk yargı tarihine geçecek sözler söylemişti.

    Ben de bu sözlerin “bana göre” ne anlam taşıdığını tek tek anlatmaya çalışmıştım.

    Hâkim Bey dün telefon etti ve “O heyecanla ben de yanlış ifade etmiş olabilirim” diyerek, açıklamasının nedenini anlattı!

    “HESAP SORACAĞIM!”

    İlk olarak; kendisini dinletenler hakkında gerekli makamlara başvuruda bulunduğunu ve bulunmaya devam edeceğini belirtti ve şunları söyledi: “Yapılan bir tahkikat var. Dinlenen telefonlar var. Benim de adım geçiyor. Başka birinin (önce tutuklanan ama dün tahliye edilen Avukat Tülay Bekâr’ı kastediyor) telefonunu dinleyenler, tam bir buçuk sene benim de telefonumu dinlemişler. Üstelik sadece onunla yaptığım görüşmeler mi dinlendi, yoksa bütün görüşmelerim mi; bilmiyorum. Böyle bir hukuksuzluk olmaz. Mutlaka şikâyet edeceğim ve hesap soracağım.”

    “KİMSE BENİ ETKİLEYEMEZ!”

    Hâkim Bey ikinci olarak, “Ne yaparlarsa yapsınlar, bir şey alamazlar. Bu saatten sonra hiç olmaz” sözüne getirdiğim yoruma takılmış... Ben, “Bu cümledeki ’bu saatten sonra” ifadesini talihsiz bulmuş ve “Eğer benimle uğraşmasalardı, benim telefonumu dinlemeselerdi belki olurdu ama bundan sonra olmaz” anlamının çıktığını yazmıştım. Hâkim Bey, asla böyle bir şey kastetmediğini, sadece yaşı ve mesleki konumu gereği artık kimsenin kendisini etkileyemeyeceğini anlatmaya çalıştığını söyledi.

    “TEFRİKAYA DÖNÜŞTÜRDÜLER!”

    Sonra hazır böylesine önemli bir davanın hâkimini bulmuşken ben sordum; o yanıtladı:

    - Yaptığınız açıklamada, iktidarın değişmesinden sonra başkalarının daha kötü hesap sorabileceğini söylediniz... Ne demek istediniz?

    - Ülkemizde öyle bir kutuplaşma yaşanıyor ki; ben hâkim olarak, siz gazeteci olarak, diğer vatandaşlar bakkal, kasap, manav olarak bu kutuplaşmayı iliklerimize kadar yaşıyoruz. Karşı kutuplarda olanlar da birbirlerine acımasızca saldırıyor.

    Sorarım size; bir mahkeme gazetelerde tefrika halinde yayınlanır mı? Bazı gazeteler bu mahkemeyi her gün masaya yatırıyorlar, her gün tam sayfa yayınlıyorlar. Böylece mahkemeyi etkilemeye çalışıyorlar. Ne yazık ki Türkiye’de bu şekilde bazı gazeteler var. Bir mahkemede hadise olur, yazarsın... Her gün yazılır mı? Bunları anlatmaya çalıştım.

    “BİRİ HÂKİM, BİRİ SAVCI... YA BİZ?”

    - Mahkemeyi etkilemeye çalışanlardan şikâyetçisiniz yani...

    - Elbette... İşimizle mi uğraşacağız, etkilemeye çalışanlarla mı? Hangisine zaman ayıracağız? Sadece gazeteler de değil üstelik: Daha bitmemiş, sonuçlanmamış bir davada herkesin bir hükmü var! Mahkemeyi mahkemeye bırakmıyorlar ki... Biri savcı oluyor, diğeri avukat, öbürü hâkim... İyi de biz ne yapacağız peki? Bitmemiş bir dava hakkında konuşulur mu? Koca koca insanlar bunu bilmez mi?

    “BU DAVA ZOR BİTER!”

    - Bu dava tahminen ne zaman biter?

    - Davanın dayandığı soruşturma bile hâlâ devam ediyor... Yani ucu açık... Bırakın davayı, soruşturmanın ne zaman biteceğini bile kimse bilmiyor... Yarın kimler alınacak, üç gün sonra kimler bu davaya dahil edilecek, neyle suçlanacaklar; belli değil... Daha şimdiden elimizdeki dosya bin beş yüz klasör büyüklüğüne ulaştı... O yüzden bu davanın nereye gideceğini, ne zaman biteceğini kimse bilemez... Çünkü; yarın başkaları gelecek... Böyle ucu açık soruşturmalarda çok yanlış olur... Oluyor da... Ve bu tür soruşturmalar zamanla keyfiliğe kaçar, bu yüzden tehlikelidir.

    TORUNU OLMUŞ!

    Tam konuşmanın bittiğini düşünüyorum ki; karşımdaki “hâkim” gidiyor, yerini “buruk bir baba” alıyor:

    - Kızım daha yeni doğum yaptı. Bir erkek torunum oldu. Adımı öyle şeylere karıştırdılar ki bu mutluluğu yaşamayı bile bana çok gördüler. Ama hesaplaşacağım.

    ***

    İşte; durum bu:

    Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük ve en önemli davalarından birine bakan mahkemenin başkanı, haklı olarak böyle isyan ediyor...

    Bu isyana hak vermemek mümkün mü?



    *****
     

Sayfayı Paylaş