ANLAR MISIN? Gökyüzünde parlayan yıldız, Derdim desem anlar mısın ? Kalbim O'nun için yanar, Yanar desem anlar mısın ? Yoksa sen de benim gibi Bir hayırsız yar elinden Gece-gündüz ağlar mısın ? Neye baksam,karşımda "O" Ekmeğimde Aşımda "O" Dertli,garip başımda "O" Sevdim desem anlar mısın ? Yoksa sen de benim gibi Bir hayırsız yar elinden Gece-gündüz ağlar mısın ? Gündüzlerim,gece oldu, Gülen yüzüm,yaşla doldu, Görmeyeli aylar oldu, Hasretimi anlar mısın ? Ahmet Ünal Çam
Ben Sana Mecburum Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum. Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun. Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor Eski zamanlardan bir cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum sen yoksun. Belki haziran da mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin Kötü rüzgar saçlarını götürüyor Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin. Attila İlhan
Hani...yeşillikler içinde mulu, Gül yorgunu bahçeler vardır!... Bahçe bana, Gül sana benzer.... Çiçekler sevdalıdır dallara, Dallar ışıl ışıl baharlara... Bahar bana, Çiçek sana benzer... Bu şehri terk-i diyar ederim; Alır başımı giderim... Gurbet bana, Düş sana benzer.... Her Şey Sende Gizli Yerin seni çektiği kadar ağırsın, Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın, Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün, Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun. Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin... Seninle Olmak Vardı... Şimdi seninle olmak vardı gülüm Seninle demlemek zamanı, Geçen günlerin inadına Seninle yaşamak bugünü, yarını... Başkaldırmak bakışlarımla kör bir vakit, Bin hınç ile sarılmak boğazına çaresizliğin Boğmak, Parçalamak 'Cızz' etmeden yüreğim... Ve bütün engellere rağmen Döküp ortaya ne varsa, Ne varsa yakmak sensizliğe ait... Çekip aralamak zaman perdesini Umutların gözlerinden yol geçirmek, Bir adıma indirmek mesafeleri Son bir şansımı denemek Önümde ateşten barikat, Arkamda kulak asmadığım 'Dur' ihtarı. Soluk soluğa koşmak sana Beni sana getirmek... Simdi seninle olmak vardı gülüm...
BEN AŞKIM Ben aşkım fitarihinde muhtelif cömertlikler doğurdu beni hayatın kıpırtısıdır yüreğimi kancalayan atılgan düşlerime hiçbir kalemin çizemediği bir yeryüzüm var –saklıdır– iyi hal üzre yoğunlaştıkça kalbim ayın rahminde rahmana açılan eller benim elimse aşkımı söylemeye bu can az gelir. Ben aşkım şair körfezime tabiat imge taşır ben ceylan adım şiirim yılan kabuğunca soyunur suya nakşeder kuytulardan usandıkça girerim kemik köprülerimin kıl besleyen evine düşe-kalka tozuturum gövdemi sana karşı okurum yastığıma yazılmış gül cengini kâlû belâdan beri çavdar ekmeğine varınca bir sarı anka çaprazlanmış bir aşkı yürürlüğe sokarım. Ben aşkım gümrah gözlerimde harfi harfine sen varsın kıyamet arşivinde yağmurlanmış bu gözlerimde çok muhacir olmuş süryani ilinde kıyama durmuş utanmış arınmış yanmış velhasıl ve benim kükremiş zamanımda ölçmüş kendini bir nişan almış azrail örtülü namus gelincik evcil tutmuş isyanları kendinde şahan kıymış esmiş yemenlere eşkiya rüzgârlarla ve bana doğru üç usul devenin ümmi çobanı aşkımın selâmı veysel karani. Ben aşkım kimse dolduramaz bu fukara isteğimi karşılanmış sevdayla zenci bir çocuğun göz aydınlığında kokar dururum kokar dururum eğrelti kalmış yontulmamış zamanda uçtukça havalandıkça bütün bu kuşlar ve aramakla sözlü ben hamd ü senalarımı göklere düğümlerim sevgilim bozdikenler içinde rüya yollayan hür ağzımla bir akkuşun uçuşundan inanç emerim. Ben aşkım işte böyle bir tutam köz koyarken kalbime serinkanlı ferah kentler adına hicretlerim gitgide çoğaldıkça yakup bir gözde anneler anneleri hep bekledikçe varım ve bütün yollarım hakka çıktıkça çekingen kırlangıçlar örneği filintam elimde namlu kaldıkça ben aşkım. Ben aşkım kardeşim söz atmış mercan benzerliklerle çemrenmiş gömleğimde açık ve gerili pazım bu uyanık göbeğim alanlarda attıkça öpüşler kovalarken sizi inci kızlarım demir atacağım bulutların ardından menekşeler kentine umuda yakı yaktım ben aşkım yavrum. ISSIZ OZAN
KAR DİLİYLE SEVİYORUM SENİ şimdi sokaklar kar diliyle konuşuyor;şairler de farkındayım aşksız yaşadığımın,fotoğraflarım bir kez daha sıyırıyor alnımı;şarkıların diline düşmüş gençliğim bazan yağmurun adını çağırıyor içimdeki mahpusluk bazan hayra yoruyorum hayatımı usta bir karanfil yakalıyor saçlarımdan-şehri gözetleyen dikbaşlı çocuklar sonra kar diliyle çorap söken kadınlar-hazan abla bir çay içimi molasında elma! elma! elma! benim de şakaklarımda bir çapkınlık günün ortasında mahşer sevinci-babam ve sanki sinema biletimdeki koltuk akşama heryer yarılmış düşlerin ve karıncaların yolu ayrılmış ve biliyorum şahlar da ölüyor-dişlerinin kısmetinde memleket havaları sevgilim bize kar diliyle bu yalnızlık ayrılmış bir yanı yaşamak biryanı senin de adın kar diliyle çağrılmalı gecenin yüreği büyüsün diye,sevgilim saçlarına kardan meç yapılmalı,gözlerin gözlerin...gözlerin.... bakarken sürgün günlerimin erkekliğinden birşeyler hatırlatmalı.... ISSIZ OZAN
KESKİN KILIÇ YARALARI VAR YÜREĞİMDE Bağışla beni sevdalım Seni incitmek istemezdim Keskin kılıç yaraları var yüreğimde Avuçlarımda sayısızca nasırlar Dermansız kalmışım ülkemde Bir o kadar sahipsiz Sabrında bir sınırı var elbet Prangaların uyuduğu bir gecede Çıkmak isterdim gökyüzüne Haykırmak isterdim Sevdamı Sevgiliye Bulutlarla ağlamak kuşlarla gülmek isterdim. Ve yıldızların sinesine yaslanıp uyumak... ISSIZ OZAN
BİTEN BİR ŞARKIYA yeniden bir şeyler yazmak istiyorum, yeni şeyler kargışlanmamış bir şeyler nehrin kızını yazmak istiyorum nehri öpen dudaklarını kaçak bir güvercin oluyor yüreğim, bir rüzgar güz, hırkama altın ışıklar bırakıyor, kendimi şehre bırakıyorum ve yüzümü çiğ düşmüş kelebek kanatları sarartıyor hasta kızlar, kör bekçiler sonra alışıyorum ben de posta katarını gözleyip telefonların kırık diline hoşçakalın çocuklarım hoşçakal karım ama beni unutmayın derken bir tül çekiiliyor gözlerimize, ıslak otlara atılmış sevgili resmi gibi ey çocuk, ey nehrin kızı, bir dilek sun, bir kalp yarala, bir sepet zerdali çiçeği taşı bu yaşlı gökyüzüne. ISSIZ OZAN
kırılan bir çocuk KIRILGAN BİR ÇOCUĞUM BEN... YÜREĞİM CAM KIRIĞI... BÜTÜN DUYGULARDAN ÖNCE ÖĞRENDİM AYRILIĞI... SALDIRGAN DİYORLAR BANA.. OYSA KIRILGANIM BEN.. GÖZYAŞLARIM MÜCEVHER... SAKLIYORUM HERKESTEN... ÜRKÜYORLAR GÖZÜMDEKİ ATEŞTEN... ÜRKÜYORLAR DİLİMDEKİ ZEHİRDEN... ÜRKÜYORLAR O DUR DURAK BİLMEYEN GÖZÜ KARA CESARETİMDEN... DİYORLAR: BİR YANI SARP UÇURUM BİR YANI ÇILGIN DAĞ DORUĞU.. OYSA BÖYLE YAPMASAM BEN NASIL KORURUM İÇİMDEKİ ÇOCUĞU... BİR YANIM ÇILGIN NAR AĞACI... BİR YANIM BUZ SARAYI... MURATHAN MUNGAN
BELKİ DE YAKINIMDA HİSSETMEK SENİ Herşeye yeniden başlamak istiyorum istiyorum, Benim için üzülmeni, "Sigarayı bırak" demeni. Eskisi gibi sana yakın olmak istiyorum, Tekrar yaşamak istiyorum o güzel günleri. Çok sevdiğin o filmi izlemek istiyorum. Ama yine eskisi gibi hiç izlememeyi. Önce başını omzuma koymanı istiyorum, Yavaş yavaş yaklaşmayı eskisi gibi. Kolumu yine omzuna atmak istiyorum, Bir süre birlikte sessizce beklemeyi. Yanağına kocaman bir öpücük kondurmak istiyorum, Koklamak istiyorum o güzel tenini. Birbirimize iyice yaklaşmamızı istiyorum, Hissetmek dudaklarını, eskisi gibi. Engeller olmadan her şeyi yapmak istiyorum, Belki de yakınımda hissetmek seni.
O YATAĞIN DİĞER UCUNDA Eski bir dosttun benim için sen Yalnızlığımı paylaştığım telefonda Hiç bir zaman bıkmazdım senden Yerin doldurulamazdı hayatımda Benim için her şeye katlandın Hep fazlasını verdin bana Çekip gitmekte bile haklıydın Ben hiç layık olamadım sana Herşeyi paylaştık sen ve ben Dost da olduk seninle düşman da Güzel bir anısın artık sen O yatağın diğer ucunda
BAKIŞLARIN Gecelerce aklımdan çıkmadı Sanki rüyalarımda bir parçaydı Sen artık yanımda olmasan da Bakışların hep aklımda Yanımda olmandı hayatın anlamı Kim unutabilir ki yaşadıklarımızı Gözyaşlarımın tuzu dudağımda Bakışların şimdi bile aklımda Sessizliği bozar bir aşk şarkısı Der ki: "O hiç unutulmamalı" Yaşamaya çalışırken yokluğunda Bakışların hala aklımda
ESKİ SEVGİLİYE Şehirlerarası bir yol ve çalan ayrılık şarkıları Yıllardır bana seni çağrıştırıyor seni hatırlatıyor Ne yapsam bakışların bir türlü aklımdan çıkmıyor Sen oluveriyor uzaktan gözüken köy ışıkları Sonu gelmeyen bir yol gibisin sen benim için Sevgini de istemiyorum artık iki sene önceki Unutmalıyız senin de dediğin gibi maziyi Çıkmalı aklımdan o bir kaç günkü güzel sözlerin Uzun bir dönem hayatıma hep sen yön verdin İlk senin tenine dokundum dokunulmuş olsa da Verdiğin tadı vermedi başkaları hayatıma Önce bana yüz verdin ama sonra çektin gittin Artık ne tenine dokunmak istiyorum senin Ne de dudaklarını hissetmek dudağımda Artık sadece görmek istiyorum karşımda Unuttun ama müptelasıyım ben muhabbetinin
O YATAĞIN DİĞER UCUNDA Eski bir dosttun benim için sen Yalnızlığımı paylaştığım telefonda Hiç bir zaman bıkmazdım senden Yerin doldurulamazdı hayatımda Benim için her şeye katlandın Hep fazlasını verdin bana Çekip gitmekte bile haklıydın Ben hiç layık olamadım sana Herşeyi paylaştık sen ve ben Dost da olduk seninle düşman da Güzel bir anısın artık sen O yatağın diğer ucunda BAKIŞLARIN Gecelerce aklımdan çıkmadı Sanki rüyalarımda bir parçaydı Sen artık yanımda olmasan da Bakışların hep aklımda Yanımda olmandı hayatın anlamı Kim unutabilir ki yaşadıklarımızı Gözyaşlarımın tuzu dudağımda Bakışların şimdi bile aklımda Sessizliği bozar bir aşk şarkısı Der ki: "O hiç unutulmamalı" Yaşamaya çalışırken yokluğunda Bakışların hala aklımda ESKİ SEVGİLİYE Şehirlerarası bir yol ve çalan ayrılık şarkıları Yıllardır bana seni çağrıştırıyor seni hatırlatıyor Ne yapsam bakışların bir türlü aklımdan çıkmıyor Sen oluveriyor uzaktan gözüken köy ışıkları Sonu gelmeyen bir yol gibisin sen benim için Sevgini de istemiyorum artık iki sene önceki Unutmalıyız senin de dediğin gibi maziyi Çıkmalı aklımdan o bir kaç günkü güzel sözlerin Uzun bir dönem hayatıma hep sen yön verdin İlk senin tenine dokundum dokunulmuş olsa da Verdiğin tadı vermedi başkaları hayatıma Önce bana yüz verdin ama sonra çektin gittin Artık ne tenine dokunmak istiyorum senin Ne de dudaklarını hissetmek dudağımda Artık sadece görmek istiyorum karşımda Unuttun ama müptelasıyım ben muhabbetinin Bekleyenler İçin Bir ayak sesi duymayayım Kapıya koşuyorum Gelen sen misin diye Bir siyah saç görmeyeyim Yüreğim burkuluyor Ağlamaklı oluyorum Her şey bana seni hatırlatıyor Gökyüzüne baksam Gözlerinin binlercesine görürüm Bir rüzgar değse yüzüme Ellerini düşünmeden edemem Yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer Tadı senden gelir Yediğim yemişlerin İçtiğim içkilerin Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı Bu emsalsiz hüzün Seni beklediğim içindir Resmine bakamaz oldum Uykulardan korkuyorum artık Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan Şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor Şu ayna karsısında güzelliğini seyretmeni Şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada Ve şu saat geldiğin anda Durabilir sevincinden Zaman çıldırabilir Çünkü benim dünyamda Ölümsüzlük, seni sevmek demektir. Bir çocuk dogmayı bekler Bir ağır hasta ölmeyi Bitkiler yağmur ve güneşi bekler Yalnız bir kadın sevilmeyi Ve düşün ki bir adam İçinde bütün bekleyenlerin korkusu ve ümidi Seni bekler Asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi Sen gelinceye kadar Pencerem kapalı duracak Rüzgar gelmesin diye Artık perdeleri açmayacağım Gün ışığı girmesin diye Sonra kahrolacağım Bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta Ve günlerce gecelerce haykıracağım Nerdesin diye, Nerdesin? Bir gün bu kapıdan sen gireceksin Biliyorum Ergeç bu bekleyişin bir sonu gelecek Yıllarca sonra Öldüğüm gün bile gelsen Butun bu bekleyişimi ve olduğumu unutup Çocuklar gibi sevineceğim Kalkıp sarılacağım ellerine Uzun uzun ağlıyacağım. Ümit Yaşar Oğuzcan
yeniden denemelere gebe kutsal bir şans gibi bırakmaktansa açık tüm yollarımı sana çıkan.. birden bir sonu seçtim ben içinde seni bulundurmayan.. ben ki yani şimdi o gitti senle, sessiz bir vedayı seçtim karanlığında bir gecenin hiç mahal vermeden öksüz bir vuslata... ben... senle, senden gittim... sayıklamalardayım saklanmalardayım sensizlikten.. yorgun bir çığlık yankılanır eski bir şarkının nakaratı mırıldanılır kaldırmlarında ölü kentimin hastalıklı bir sevda gönlümde debelenir durur sayıklamalardayım ismini saklanmalardayım sensizlikten gel bul beni oku aklımda geçenleri konuşmaya vaktim kalmadı anlatmaya takatim.. gel hadi yeniden sev beni.. Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin tekkede manastırda eremezsin Bir kere gerçekten sevdin mi dünyada Cennetin Cehennemin üstündesin direnmekte sevdam tüm barikatlarında ölümüne direnmekte.. olanca sosyal yapısını alaşağı etmekte devrimler bitmekte beynimde taptaze rejimler sonra.. sonra sımsıcak bir gülüş deli gibi çekelemekte delmekte öksüz kabuğunu yaramın.. mutsuz bir adam tek kağıtlık sigarasından sonsuz bir nefes çekmekte can çekişmekte sağda solda saadetler.. ve hergün biraz daha hergün bir daha ölmekte bu adam sendeki sensizlikte
AŞK HAYATI sevmek gibi geliyordu her şey, sevmek gibi gidiyordu kadın adının anlattığı, canın teni yakmasıydı, bir bulut evet ama aslolan bulutun suyu yağmasaydı... "bir insanı sevmekle başlıyordu her şey" ve boşanmak için en az iki şahit gerekiyordu!
ASK Simdi sen kalkip gidiyorsun. Git. Gozlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gozlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugun iyi uyanmistik Sevgiyeydi ilk acilisi gozlerimizin sirf onaydi Bir kus konmus parmaklarima uzun uzun otmustu Bir sevismek gelmis bir daha gitmemisti Yoktu dunlerde evvelsi gunlerdeki yoksullugumuz Sanki hic olmamisti Oysa kalbim iste suracikta carpiyordu Surda senin gozlerindeki bakimsiz mavi, guzel lafli Istanbullar Surda da etin cogaliyordu dokundukca laflarin dunyalarin Oyle duzeltici oyle yerine getiriciydi ki sevmek Ki Karakoy koprusune yagmur yagarken Biraksalar gokyuzu kendini ikiye bolecekti Cunku iki kisiydik Oysa bir bardak su yetiyordu saclarini islatmaya Bir dilim ekmegin bir iki zeytinin basinaydi doymamiz Seni bir kere opsem ikinin hatiri kaliyordu Iki kere opeyim desem ucun boynu bukuk Yuzunun bitip vucudunun basladigi yerde Memelerin vardi memelerin kahramandi sonra Sonrasi iyilik guzellik. Cemal SÜREYYA
Vefasızmışsın -------------------------------------------------------------------------------- Ne kadar ağladım geceleri senin için yinede sana göre ben bir hicim ne istedin de yapmadim? senin dayanilmaz kahrina katlandim... canimi iste, verirdim sana bir tek seni seviyorum desen bana. gururumu serefimi cignettirdim seni sevdigimden sen ise kurtarmadin beni kederimden dünyam basima yikildi, gercegi ögrenince bunlarda mi basima gelirmis, birini sevince? ne yaptimda sana, beni böyle cezalandiriyorsun? seviyormus gibi yapip aldatiyorsun felegi suclayamam, kendi kaderimi kendim cizdim bile bile senin gibi vefasizi sectim kalbime degilde aklima uysaydim sanki, ne olurdu? Bari hikayem güzel son bulurdu... delisiyim; ölgün gecelerin, sebepsiz susmaların, kaynağı sen olan acıların... köşebaşına sanki daha bir inatla daha bir bardaktan boşalırcasına ağlarcasına yağan yağmurun. öksüz bir çocuğun delisiyim hiç ağlamayan ve mesken tutmayan köprüaltlarını. düşünmeyen bir kızın delisiyim yarınını... bir bakışı en halsiz külleri bile yeniden alevlendirecek bir kızın delisiyim.. yüreğim. ah yüreğim.. nerdesin ?
nerelerdeysen çık gel artık bir lodostur ki eser üşütür kalbimin en sensiz köşelerini, bir suçsuz adam vurulur düşer olduğu yere yatar ve adı yazılır gazetelere.. belli saatler sonrası kent yasak ama sen neredeysen çık gel yeter bir adam bekler sukutlar da vurulur yere düşer temyize kapalı olsun bu dava vuslatlara beraatler senden daha da güzel birşey olma ihtimalini baştan yoksaydım ben tüm önyargımla seviyorum seni ve birtakım sesler duyuyorum öksüz bir kentinden kalbimin..: yanıyorum.. bütün rejimleri devriliyor beynimin devrimler çaresiz kalıyor yasak bir şarkı çalıyor sen susuyorsun aydınlatacakken bir kelimen içimdeki bu iflah olmaz karanlığı susuyorsun sallıyorsun hançerini ve hiç acımadan açıyorsun en derin yaramı ne var ki faydasız ben seni koşulsuz sevdim önyargısız bilmiyorsun.. Eğer O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer. utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer. korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer. okadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer. daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer. belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer. çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer. düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer. su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer. rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer. o büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer. o kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer. bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer. kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer. anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer. uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer. ıssız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer. yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer. inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer. gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer. ıssızlığa teslim olmazdı sahiller, Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer. sen gittikten sonra yalnız kalacağım. yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse... evet Sevgili, kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer! CAN YÜCEL
ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ Gözlerin gözlerime degince, felaketim olurdu aglardim. beni sevmiyordun bilirdim, bir sevdigin vardi duyardim. çöp gibi bir oglan ipince, hayirsizin biriydi fikrimce. ne vakit karsimda görsem, öldürecegimden korkardim, felaketim olurdu aglardim. Ne vakit ada'dan geçsem, limanda hep gemiler olurdu. agaçlar kus gibi gülerdi, bir rüzgar aklimi alirdi sessizce bir cigara yakardin, parmaklarimin ucunu yakardin, kirpiklerini egerdin bakardin. üşürdüm içim ürperirdi, felaketim olurdu aglardim. Aksamlar bir roman gibi biterdi. jezabel kan içinde yatardi. limandan bir gemi giderdi, sen kalkip ona giderdin. sabaha kadar kalirdin. hayirsizin biriydi fikrimce, güldü mü cenazeye benzerdi. hele seni kollarina aldi mi; felaketim olurdu aglardim. atilla ilhan
Yangınlar yaraladı ruhumu, Çok acılar biriktirdim... Ama bu sitem SANADIR! Aklımı firara vermişim zaten, Öyle bir küsüp gidişin vardı ki, Umarsız.. vefasız.. insafsız! Sen şimdi gülüp eğlenmekte mutlu bir bayramdasın nasıl olsa, Hani her bende sen vardın da, Meğer hiçbir sende ben yokmuşum ya işte öyle bir şey... Bende de biten sevdanın son elvedasıdır bu satırlar.. Her bitiş yeni bir şiire gebe.. Nerden baksan kocaman bir hüzün bulutu, Nerden baksan yabancılık... Nasıl yorumlarsan yorumla, Her dilde aynı sızıyı hatırlatır yalnızlık, Ve evlat acısı kadar koyar insana ‘aşkım’ sözcüğünden ayrılmak! Neyse... Sitemlerim mübaladır, Yanılgımsa aşina.. Ne ilktin nede son...