Depresyon bebeklikten ileri yaşlara kadar her dönemde görülebilen bir hastalık. Genellikle 25-45 yaş arasında ortaya çıkıyor. Son araştırmalara göre insanlar en çok 44 yaşında depresyona giriyor! Öznur Gömen Çelenk'in haberi Depreyonun hem hormonlar hem de yaş ile ilişkisi var. Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi Prof. Dr. Ahmet Ertan Tezcan bu ilişkiyle ilgili soruları yanıtladı: Hormonlardaki bozukluklar depresyon nedeni mi? Depresyonla bazı hormonlar arasında ilişki var. Mesela stres hormonu olan kortizole uzun süre ve yüksek miktarda maruz kalmak depresyon nedenlerinden biri olarak kabul ediliyor. Yine depresyonun kadınlarda daha sık görülmesi de kadınların sürekli hormonal dalgalanmaya maruz kalmalarıyla açıklanıyor. Östrojenin (kadınlık hormonu) azlığı da kadınlarda bir depresyon nedeni. Depresyonun kendisi de kadınlarda östrojen hormonunun azalmasına ve erken menopoza neden olabiliyor. İlginç bir veri de şu: Testosteronu (erkeklik hormonu) azalan erkeklerde depresyon daha sık görülüyor. Son derece önemli olan tiroid hormonlarının azalması da hipotiroidiye neden oluyor. Hipotiroidili hastalar ağır depresyon tablosuyla hekimin karşısına gelebiliyor. İlaçlar depresyona yol açabilir mi? Evet. Bazı ilaçların kullanımı sırasında depresyon tablosu ortaya çıkabilir. İlaç kullanımı sonucu çıkan depresyon ‘iyatrojenik depresyon’ olarak da adlandırılıyor. Depresyona ve depresif belirtilere neden olan başlıca ilaçlar şunlar: * Bazı kalp ilaçları (antihipertansif, antiaritmik, beta blokerler vb.) * Hormonal ilaçlar (kortikosteroidler, oral kontraseptifler, anabolik steroidler vb.) * Bazı kolesterol ilaçları. * Antibiyotikler ve analjeziklerin bir kısmı. Depresyon hangi yaşlarda sık görülür? Depresyon bebeklikten ileri yaşlara kadar her yaşta ortaya çıkabilir. Günümüzdeki görüş depresyonun genellikle 25- 45 yaşlar arasında yani üretkenlik döneminde daha sık karşımıza çıktığı şeklinde. Yeni bir çalışmada insanların depresyona en açık oldukları yaş 44 olarak belirlenmiş. Hangi hastalıklar sonrasında hastayı depresyon riski bekliyor? Gerçeği söylemek gerekirse birçok hastalık öncesinde, sürecinde ve sonrasında hastayı depresyon riski bekliyor. Nörolojik hastalıklardan multipl skleroz, parkinson hastalığı, epilepsi, huntigton hastalığı, ****bolik hastalıklardan diyabet, hipotiroidi, kronik akciğer hastalıkları, kalp krizi, kanser gibi hastalıklar sonrasında hasta için depresyon riski söz konusudur. Depresyon kalp krizi geçirme riskini de artırıyor mu? Evet... Hem de oldukça fazla. Günümüzde kalp krizi geçirenlerin dörtte üçünde kriz öncesi bir depresyon varlığı artık kabul ediliyor. Diğer önemli bir nokta da şu: Kalp krizinden kurtulmayı başaran hastalarda depresyonun devam etmesi ölüm riskini artırıyor ve ömrü kısaltıyor. Bu nedenle kalp krizi sonrası hastanın psikiyatrik tedavisinin düzenlenmesi de olmazsa olmaz kabul ediliyor. Fiziksel hastalığı olanlar ne zaman psikiyatristten yardım almalı? Fiziksel hastalıkla birlikte depresyon tanısı konur konmaz yardım alınmalı. Burada iki hekim tipi var. Koyduğu tanının hastada potansiyel depresyon oluşturabileceğini varsayan, erken dönem psikiyatrik yardım öneren hekim. Ya da hastada depresyon belirtileri çıktıktan sonra psikiyatrik yardım öneren hatta önermeyen hekim. Bu biraz da değerli meslektaşlarımızın psikiyatriye bakışıyla ilgili. Örneğin şeker hastalığı olan ve mutlaka insülin kullanması gereken bir hastanın tedavi uyumu, süreç içinde psikiyatrik tedavi gören bir hastada çok daha iyi oluyor. Peki bu tür şikâyetleri olanları nasıl bir tedavi bekliyor? Başta antidepresanlar olmak üzere ilaç, psikoterapi ve grup psikoterapileri gibi çeşitli yöntemlere başvuruyoruz. Yoga, akupunktur gibi yöntemler depresyonu tedavi eder mi? Depresyonu tanımlarken ‘organik bir beyin hastalığıdır’ dedim. Mesela alzheimer da organik beyin hastalığı. Sizce yoga ya da akupunktur ile alzheimer tedavi olur mu? Depresyon kronikleşir mi? Maalesef evet. Antidepresan ilaçlar geçmiş yıllara kıyasla inanılmaz yol kat etti. Ancak yine de tedavi etkinlikleri yüzde 70 -80 arasında. Başka bir ifadeyle hastalarımızın yüzde 20 -30’luk bölümünü hala tam olarak tedavi edemiyoruz. Depresyonun kronikleşmesinin başlıca nedenleri şunlar: * Tedavi için geç müracaat * Zeminde kişilik bozukluğu varlığı * Önceki atak sayılarının fazlalığı * Ek psikiyatrik tanı * Kronik fiziksel hastalık * Hastanede yatış sayısının fazlalığı * Çevresel olumsuzlukların sürmesi. Melankoli ve depresyon aynı şeyler mi? Melankoli, hüzünlü olma mutluluğudur demiş Victor Hugo. Melankoli major depresyonun belki de en ağır alt tipidir. Depresyon daha ağır, yoğun ve şiddetlidir. Adeta tam bir hiçlik durumudur. Melankolik depresyonlu hastada, yaşamdaki sosyal ve yaşamsal etkinliklerden hiç zevk almama, haz verebilecek uyaranlara tepkisiz kalma söz konusudur. Hasta evlatlarına, torunlarına karşı bile sevgisini kaybettiğini ve bu durumdan da çok mutsuz olduğunu dile getirir. Aşırı ve abartılı suçluluk duyguları dikkati çeker. En önemlisi hasta sabahın erken saatlerinde tahammül edilemeyecek, hekimlik diliyle katastrofik dediğimiz bir sıkıntı ile uyanır. Bu hastalarda ortaya çıkan intihar girişimleri özellikle sabah sıkıntısına dayanamamaktan kaynaklanır. Sürekli can sıkıntısı çocuklarda depresyon işareti Çocuklar da depresyon geçirir mi? Evet. Ancak çocuklar duygusal durumlarını erişkinler kadar iyi anlatamaz ve depresyonlarını genellikle davranışlarıyla gösterir. Her çocuğun depresyon hali birbirinden farklıdır. Kimi çocuk aşırı durgun, içe kapanık ve halsiz olurken kimi çocukta bunun tam tersine bir yerde duramama ve huzursuzluk durumu görülür. Çocukluk depresyonu hangi belirtileri gösterir? * Mutsuzluk * Olağan aktivitelere ilginin azalması veya daha önce severek yaptığı aktivitelerden zevk alamama * Sürekli bir can sıkılması * Enerji eksikliği * Sosyal soyutlanma * İletişim eksikliği * Özsaygı eksikliği ve suçluluk duygusu * Reddedilme veya başarısızlık konusunda aşırı hassasiyet, alınganlık * Öfke veya düşmanlık davranışlarında artma * Sık sık baş ağrısı, karın ağrısı gibi fiziksel şikayetler * Okul devamı veya okul başarısında düşüklük, konsantrasyon eksikliği * Yeme ve uyuma alışkanlıklarında büyük değişiklik * Evden kaçmakla ilgili sözler veya teşebbüsler * İntihar veya kendine zarar verici davranış düşünceleri * Sık sık üzüntülü olma ve ağlama. Çocuğun mutsuz mu yoksa depresyonda mı olduğu nasıl anlaşılır? Çocukları depresyonda olan aileler ‘of sıkıldım’ sözünü sık işitir. ‘Of sıkıldım’ deme, iç çekme, üzgün ve gergin görünüm çocuklarda depresyonun en önemli belirtisidir. Depresyondaki çocuk kurallara daha az uyar ve anne babayı daha sık sinirlendirir. Bu huy değişimine başta anlam vermeyen ebeveynler, çocuklarının kendilerini sürekli olarak sinirlendirecek hareket yapmalarının normal bir davranış olamadığının farkına varır. Depresyondaki bir çocuk çok sudan bir bahaneyle sorun çıkarabilir. İstediği bir şey için tutturması, normal bir çocuğun tutturmasından çok farklıdır. Normal bir çocuk, istediği bir şeyin olması için bir süre ısrar eder, yapılamadığında kabul edebilir. Depresyondaki çocuk ise amaçsız, herhangi bir şey için tutturabilir. Tek bir amacı vardır aslında, içindeki mutsuzluk ve huzursuzluğu çevresine yansıtmak. İstediğinin yapılamasından çok ebeveyni sinirlendirmek amaç olmuştur. Depresyon tanısı alan çocuğa nasıl yaklaşılmalı? Çocuğun depresyon döneminde ciddi bir çevre desteğine ihtiyacı var. Okul ve arkadaş ilişkilerindeki değişiklikler değerlendirilmeli, bu konuda öğretmenler, okuldaki rehberlik uzmanları ve okul yönetiminin desteği alınmalı. Bu dönemde özellikle ebeveynin rolü çok önemli. Çocuğa sakin, şefkatli ve güven sağlayıcı bir şekilde yaklaşılmalı. Çocukla açık ve net bir iletişim kurulmalı. Fazla bunaltmadan çocuğun gözetim altında tutulması yararlı olacaktır. Çocukluk çağı depresyonları çocuğun kişilik ve sosyal gelişimini doğrudan etkileyeceğinden mutlaka tedavi edilmeli. Çocukluk depresyonu nasıl tedavi edilir? Öncelikle ilaçlara başvurulur. Antidepresan ilaçlar doğrudan depresyonun kendisi ve eşlik eden belirtileriyle başa çıkmaya yöneliktir. Diğer psikiyatrik ilaçlar da gerektiğinde tedaviye eklenebilir. Çocuklarda depresyonun tedavisinde bireysel tedaviyle birlikte çocuğun sosyal destek sistemleri üzerinde de çalışılması gerekir. Aile danışmanlığı ve gerektiğinde aile terapisi yöntemleriyle anne -babalar ve tüm aile tedavi içine dahil edilebilir. Bazı durumlarda ailedeki diğer bireylerde var olan ruhsal sorunların da tedavisi planlanır. Çocuğun okul yaşamındaki zorluklarına yönelik olarak okulla işbirliği de tedavide mutlaka düşünülmeli. Çocukları depresyondan uzak tutmak için nasıl önlemler alınabilir? * Çocuğunuzun gelişim seviyesi, bireysel kişilik özellikleri ve yapabileceklerini göz önüne alarak gerçekçi beklentiler içinde olun. Böylece gerçekleştirebileceğinden fazlasını istememiş olursunuz. * Aşırı koruyucu olmayın. Aşırı korumayla büyüyen çocukların depresyona girme riski daha fazladır. Dış dünyayla fazla ilişki kurmadan ve değişik sosyal ortamlarda yeterince irtibata geçmeden büyüyen çocuklar, en basit zorluklarda bile çok çabuk ümitsizlik hissine kapılabilir. Bu nedenle, sorunlarını kendisinin çözmesi için çocuğunuza fırsat verin. Endişelerinizi ona yansıtmayın. * Çocuğunuzun bir şeyi başarma çabasına olumlu tepki ve destek verin. Kendileri için olumlu duygular besleyen çocuklar bir kriz durumuyla karşılaştıkları zaman yıkılmaz ve depresyona girmezler. * Depresyondaki bir çocuk karar verme konusunda zorluk yaşayabilir. Bu nedenle çocuğunuza mümkün olan tüm seçenekleri bir kağıda yazmasını, daha sonra da yararlı ve zararlı yönlerine dikkat ederek seçim yapmasını tavsiye edin. * Çocuğunuzun olumsuz düşünce ve duygularıyla ilgili sözel ifadelerini fark edin ve bunları değiştirmeye çalışın. Örneğin ders başarısızlığı yaşayan çocuğunuzun ‘Ben zaten hiçbir ∫eyi doğru yapamıyorum’ cümlesine karşılık, ‘Bu sadece matematik dersinde yaşadığın bir zorluk, diğer alanlarda başarılısın. Tek yapman gereken sorun yaşadığın alana biraz daha ağırlık vermek’ diyerek genelleme yapmasını ve sorunu diğer alanlara kaydırmasını engelleyebilirsiniz.