suyun o en saf haliyle uzanmış bulutlar caddeleri öpüyor provası yapılıyor sanki buruk bir vedanın duvarlara konuşan herkesin sesi sıfırın altında yüzüm camda cam yüzümde kaybolsun derken aramızdan su sızıyor benim, benim ve benim fotoğraflarını çekmeye çalışıyor paramparça olası bir bulut gürültüyle ağrıyor sonra gördüklerine -en zayıf yerinize yağar yağmur en karanlık köşenize kibrit çakar koşup kendinize sığındıysanız eğer- herşey silinir yıkanır sanıyorsunuz parmak izleriniz kalmışsa sokaklarında şehrin dişleri etinizde geziniyor demektir kaç cinayet eder telefon kulubeleri kaç özlem otogarlar, istasyonlar evler kaç yalnızlık eder bir şehir kaç soru -yürür gider belki bir sen gök kuşağını sarkıtsa ayaklarına...- elbet sabah olur pencerelerden caddelere sızan kızıllıkla yeniden canlanır şehir bilenir dişleri gün ışığıyla kuytularda çoğalırız sanmışken yağmur geceyi gece şehri şehir beni __________________ Olmayacak o ta içten Gülen gözlerde yaş Bir gun gelir ayrılsak da Seninle arkadaş