Başbuğ'dan 'Ergenekon' sorularına cevap

Konu, 'Türkiye'den Haberler' kısmında ahmetsami33 tarafından paylaşıldı.

  1. ahmetsami33
    Offline

    ahmetsami33 Aktif Üye Üye

    Kayıt:
    3 Ekim 2008
    Mesajlar:
    205
    Beğenilen Mesajlar:
    0
    Şehir:
    İstanbul
    Darbe tartışmaları

    'TSK bünyesiden böyle bir sorun yok, araştırma ihtiyacı da yok'

    Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay Karargahı'nda gazeteciler ile "İletişim Toplantısı" düzenledi. Orgeneral Başbuğ gazetecilerin sorularını toplu olarak aldıktan sonra yanıt verdi..

    İşte o açıklamalar:

    Şu hususu ifade ederek cevaplandırmaya başlayayım. Diğer komutanlarımız da ifade etti bu kavramların tartışılması bile bizi rahatsız ediyor TSK olarak biz demokrasiye bağlıyız ve saygılıyız. Dolayısıyla TSK bünyesinde demokratik rejime aykırı davranan kimse bulunamaz barınamaz. Daha açık nasıl olsun. Biz demokratik rejime hukuk devletine bağlıyız saygılıyız. TSK bünyesinde farklı düşüncede olan kimse barınamaz. Çok açık söylüyorum. Böyle bir durum söz konusu değil. TSK bünyesiden böyle bir sorun yoktur. Bu konuda bir araştırma inceleme ihtiyacı da yoktur.

    DARBE GÜNLÜKLERİ

    Medyada basında çıkan günlükler konusu, bu konuyla ilgili olarak 12 nisan 2007 tarihinde dönemin Gebelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'a bu soru soruldu. Büyükanıt'ın cevabını bir kere daha hatırlatmak isterim. Genelkurmay Başkanlığının elinde bu konuyla iligli hiçbir belge yoktur. Ben de bugün bunu aynen tekrarlıyorum. Genelkurmay Başkanlığı'nın elinde bu konuyla ilgili hiçbir belge yoktur.

    Basında yayınlanalar ile her vatandaş nasıl ulaşıyorsa siz de ulaşabilirsiniz ama resmi bir kavramda olan herhangi bir belge bizde mevcut değil. İstanbul başsavcılığı ikinci iddianamede bunu tespit etti soruşturma devam ediyor. Onu bekleyeceğiz. Ama benim şu an söyleyeceğim bir şey yoktur. Özden Örnek de bu günlüklşrin kendisine ait olmadığını iddia ediyor.

    PKK-ERGENEKON İLİŞKİSİ

    PKK ile diğer örgüt arasındaki bağlantı konusu gizli tanıkların beyanları çerçevesinde dolayısıyla o konuda benim yorum yapmam zor. Ancak yeri gelmişken bir olayı ifade etmek isterim; 93 yılında bir iç güvenlik operasyonunda meydan gelen bir olayı bu olay ile nasıl bağlayacaksınız bunu da anlamakta güçlük çekerim.

    GATA TARTIŞMALARI

    GATA ile ilgili olarak bizim hiçbir ilgimiz, dahlimiz yoktur. Bakan açıklama yaparak sevklerin usulüne uygun olduğunu açıkladı. Ama öyle bir imaj oluşturuluyor ki sanki biz sevk ediyoruz. Bu yalan ve çirkin bir iftira.

    O silahlar sadece TSK'da yok..

    Peki başka hangi kurumda var? Org. Başbuğ açıkladı...

    Beykoz Poyrazköy'de kazılar yapıldı, o kazıların bir tanesinde 5 tane boş lav paketlenmiş olarak bulundu. Dövülmüş. Bu boş lavları neden gömdüler, ben bunu anlamakta zorluk çekiyorum. Açık ifade ediyorum. Boş zaten, raporda da beş tane lavın boş lav olduğu belli. Kullanılmış. Bunu sormaya hakkım var mı? Soruyorum kesinlikle herhangi bir şeyim yok merak ediyorum. 5 boş lav hiçbir işe yaramaz neden paketlenerek gömüldü, kim yaptı? Onu da bilemem. Biz diyoruz ki çıkartsın. Onda da hiç tereddütümüz yok. Peki nasıl oldu bu iş? Bunu da bu vesile ile sizlerle paylaşmak isterim.

    Arazi ile ilgili de bilgi vermek isterim. O arazi Milli Savunma Bakanlığına ait bir arazi değildir bir vakfa ait olan bir arazi. Arazinin statüsü nedir. Statüsü; ikinci derecede askeri yasak bölge. Arazinin sahibi MSB değil. İkinci derecede kara yasak bölgelerin özellikleri bu bölgelere sadece yabancıların giremeyeceğidir. TC vatandaşı olan herkes girer hatta TC vatandaşları imar izni alır burada bina da yapar oturur faaliyet de yapar. Çünkü bu konuda biraz karışık bilgiler oluyor. Askeri bölge olsa tel çıtayla çevirirsiniz. Bırakın girmeyi izinleri alırlarsa bina da yapar tesis de yapar. Buna Bakanlar Kurulu kararıyla ilgili kısıtlama konulabiliyor. Ama Poyrazköy için böyle bir karar da yok.

    Bu üretilen MKE'nin ürettiği mühimmatın hepsi TSK envanterine girmiyor. Bu TSK'nın ihtiyacı değil. Nereye gidiyor bazıları Emniyet Genel Müdürlüğümüzün ihtiyacını karşılamak için onlara da gidiyor. Lav, el bombası, sis kutusu, hakem bombası, tahrip kalıpları, bubi tuzakları sadece TSK'nın envanterine giren silahlar değil. Bu bulunan malzeme şurdandır, buradandır iması yapmak istemiyorum. Konunun karmaşıklığını göstermek istiyorum. Örneğin 1988 yılında 3300 savunma el bombası üretilmiş, bunun 3000 tanesi Emniyet'e verilmiş 300 tanesi de TSK'Nın envanterine girmiş. Ve bu el bombalarından bir kısmı da bulunan mühimmatın içinde. Yanlış anlaşılma olmasın tekrar söylüyorum; bu hayır bu TSK'nın değil Emniyet'in, orası.. Hayır keşke bilebilsek, bu belli değil. Konunun karmaşık olduğunu anlatmak için söylüyorum. İşin zorluğunu ifade etmeye çalıştım.

    Bu toplantıya maalesef üzücü bir olayla başlıyoruz. Her zaman olduğu gibi Türkiye aslında terörle yaşayan bir ülke. Bu sabah Diyarbakır bölgesinde Lice Genç yolu üzerinde yol emniyeti için (çünkü konvoy intikali var) bir tank ve zırhlı personel taşıyıcı görevlendirilmişti. Bölgeye geldikten sonra olayın olduğu yerde tank aynı yerden geçiyor arkasından zırhlı personel geçiyor ABD'lilerden aldığımız. Zırhlı pesonel taşıyıcı geçerken patlama olayı oluyor ve bu patlama olayı sonucunda elbette yüreğimizi yakan 9 tane vatan evladını kaybediyor. İki tanesi uzman diğerleri normal er olan personel.

    Zırhlı personel taşıyıcının altında da 4, 4 buçuk santimetre zırh var. Bu araca bile bu kadar etki yaptığına göre... Şu an bir yorum yapmamız zor ama kamuoyunu aydınlatıcı bilgilri anlatacağız. Önemli olan şu 4, 4 buçuk santimetre zırh var böyle bir olay olduğuna göre bu patlayıcı çok güçlü. El yapımı güçlü bir patlayıcı olduğunu düşünüyoruz. Kaybettiğimiz 9 vatan evladına ben rahmet diliyorum, türk milletine de başsağlığı diliyorum. Ama unutmamalıyız ki terörle mücadelede karamsarlığa yer yok.

    ERGENEKON OPRASYONUNDA BULUNAN SİLAHLAR

    Bu konuşmada genelde sizlerin sorularını alacağım ama bir açıklama yapmak istiyorum. Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü operasyonda ele geçirilen patlayıcılar ile ilgili bu konuda bilgi almak istiyorsunuz biliyorum. Bilgileri paylaşacağız. Konuyu doğru temele oturtmamız gerekir.

    Silah ve mühimmat arasındaki farkı ortaya koymalıyız. Etki aynı olmuyor mu dersiniz, evet doğru ama bazı olayları doğru değerlendirmemiz zor. Silahın ne olduğunu herkes biliyor tabanca tüfek top havan. Silahın önemli olan noktası şu. Her silahın üzerinde mutlaka o silaha ait stok numarası vardır. Silahın üzerinde iki tane numara olmaz. Bir de silah askeri olarak sarf malzemesi değildir. Silah envantere girince çıkıncaya kadar uzun süre kullanılan bir malzemedir.

    İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bugüne kadar yürütmüş olduğu soruşturma kapsamında bulunan silahlar nelerdir; tabanca tüfek ve av silahı giriyor bunun içine; 45 adet. Birinci önemli noktayı açıklıyorum; soruşturma kapsamında bugüne kadar bulunan veya yakalanan silahların hiçbirisi TSK'daki envatere kayıtlı değildir. Hiçbirisi TSK'ya ait değildir. Bu bizim için çok önemli.

    Elbette kamuoyu medyamız bu kavramları bilmediği için "silahlar bulundu" diyor, ama bu silahların üzerinde numarası var baktığınız zaman hiçbirisi TSK'ya ait envanterinde bulunan silah değildir. Bunu net olarak açıklıyorum ve doğru anlaşılmasını istiyorum. Kime ait? Ayrı bir konu. TSK'ya ait değil. Bazıları bir subayımız üzeride bulunan silahlar kendi şahsi silahları kayıtlı silahları diğerleri nereden gelmiş onu nerden geşmiştir nerden alınmıştır yargı sonucu çıkacak ortaya. Bizim konumuz değil o, tabii bizi de bir parça ilgilendiriyor.... Hanımefendiler de var burada tabii onları ayırırsak hepiniz TSK'da görev yaptınız silah ordunun namusudur. Türklüğin de şeyidir.. Silah bizim için çok önemli. Bunu net olarak ifade edeyim. Yorumlarda silahlar ile TSK arasında bağlantı kurulmaya çalışılıyor bu kesinlikle doğru değil.

    Mühimmat.. İkinci konu bu. Mühimmat çok çeşitlidir. Şimdi özellikle bulunan mühimmatta önem arzeden "lav" mühimmattır. El boomabası var , tüfek bombaları ve diğperleri... "Lav" mühimmattır mühimmat ne demek. Mühimmat bir kere kullanılır ikinci kere kullanama şansıonı yok. Bu sarf malzemesidir. Her mühimmatın üzerinde sadece kafile numarası var, silahlardaki gibi özel numarası yok. 6000 lav üret diyoruz mesela MKE ürettiği 600 lava aynı numarayı vuruyor. Bulunan mühimmatın nereden çıktığını bulabilmemiz hayati öneme haiz. Ama kafile numarası olduğu için bazı zorluklarımız var. Bunlarla ilgili de tedbirler aldık onları göstereceğim. Korkmayın boş lav bu. İçindeki ateşlenmiş geriye kalan parça. Ne işe yarar bu belki eğitimlerde kullanırsınız. İkinci defa kullanma hakkınız yok.

    Kanal D Ana Haber Grup Başkanı ve CNN Türk Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Birand, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’a “darbe günlüklerini” sordu..

    İşte Birand’ın sorusu ve Başbuğ’un cevabı:

    M. Ali Birand: Amiral Özden Örnek’in günlükleri gazetelerde çıktı. Genelkurmay hiç bu konuda bir şey yaptı mı? Emekli komutanlar hakkında çeşitli iddialar var, topraktan silahlar fışkırıyor bu durum TSK’yı ne kadar rahatsız ediyor..

    Org. İlker Başbuğ: Silahları görmeniz lazım. Silahları kabul etmem. Bizimle ilgili değil. Sayın Birand siz şimdi medyanın en duayenisiniz. Bu fışkırma lafı doğru mu yani? Kamuoyuna ne mesaj veriyorsunuz. Fışkırıyor demek kazmayı vur her yerden bir şey çıkacak demek..

    Kamuoyunu bilgilendirmeye bir diyeceğim yok ama her durumda kamuoyunu karamsarlığa sevk etmek ne kadar doğru?

    Özden Örnek ve konusu geçen günlüklerle ilgili soru daha önce Org.Yaşar Büyükanıt’a sorulmuştu.. O da “Genelkurmay Başkanlığı’nın elinde bu konuyla ilgili resmi hiçbir belge yoktur” denilmişti. Ben de aynı cevabı tekrar ediyorum. Özden Örnek de bu günlüklerin kendisine ait olmadığını iddia ediyor.

    Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ kendisine soru soran Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu’nu ‘Ergenekon’ adını zikrettiği için sert bir dille eleştirdi.

    İşte o diyalog...

    Karaalioğlu: Ergenekon soruşturması ile ilgili ikinci iddianamede ortaya çıktı. Birçok suçlama, eylem var. Bir kısmı da TSK ile ilgili... Eski personel, eski komutanlar hakkında...Genel olarak yaklaşımınız nedir? TSK olarak, Genelkurmay başkanı olarak Ergenekon soruşturmalarına nasıl bakıyorsunuz? Yaklaşımınız nedir? Ergenekon davasını nasıl görmektesiniz?

    Org. Başbuğ: Evet, Karaalioğlu teşekkür ederim. Şimdi bir kere isim zikrediyorsunuz, bu isim zikretme yanlış. Davayla ilgili isim zikredilmeyeceğiyle ilgili mahkemenin kararı var. Mahkemenin kararı!

    Karaalioğlu: Terör örgütü denilmeyeceğine dair...

    Org. Başbuğ: Hayır özel isimle zikrediyorsunuz. Bu davanın özel isimle anılmayacağıyla ilgili mahkeme kararı var. Var mı yok mu? Var! Hukuk devletimiyiz, e saygı göstereceğiz. Bunda hemfikir olalım. İşimize geldiği zaman evet, işimize gelmediği zaman hayır. Bu noktanın altını çizmek isterim. Benim bildiğim kadarıyla ilgili mahkemenin özel isimle bir davanın anılması bir kere doğru değil, e bu bir mahkeme kararı olduğuna göre bu mahkeme kararına saygı göstermemiz lazım.

    'Gizli tanık kimdir, ne kadar güvenilir?'

    Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, 'Ergenekon Soruşturması ile ilgili TSK'nın görüşünü aktardı. Org. Başbuğ şunları söyledi:

    "Hatırlıyorsunuz 14 Nisan’da Harp Akademileri’nde yaptığım konuşmada dedim ki TSK olarak biz demokratik rejime bağlıyız ve saygılıyız. Bunda da kimsenin en ufak tereddütte olmaması lazım. Demokrasinin elbette en vazgeçilmez temel noktalarından bir tanesi de yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü. Ve gerçekten bugün Anayasal düzen ve hukuk düzeni çok önemli.

    Dolayısıyla herşeyden evvel herkezi mevcut yargı sistemimize hukuk düzenimize zarar verecek davranışlardan kesinlikle kaçınılması lazım. Bu açıdan biz TSK olarak yargıya ve hukuk sürecine dikkatli olmaya azami şekilde dikkat ediyoruz ve herkesin de etmesi gereken temel noktalardan bir tanesi. Bu kapsamda her zaman hukuka sonuna kadar güvenilmesi düşüncesindeyiz. Bunda en ufak tereddütümüz yok. Başka alternatif yok. Devam etmekte olan yargı süreçleriyle de ilgili olarak benim yorum değerlendirme yapmamı beklemezsiniz.

    Ancak madem ki sordunuz bazı konularla ilgili bu konudaki düşüncelerimizi paylaşmak isterim. Ki bu düşünceler tamamen bu süreçte TSK kurum olarak ilgilendiren konular. Ve bazı konularda emekli ve muazzaf personeli de ilgilendiriyor. Bunlar yeni bir şey değil.

    BU SORUŞTURMADA MASUMİYET KARİNESİNE TAM OLARAK UYULUYOR MU?


    Bir, dedik ki mahkemeler kesin karar verinceye kadar herkes suçsuzdur. Soralım bu soruşturmada masumiyet karinesine tam olarak uyuluyor mu? ben soruyorum ve cevap da vermeyeceğim. Baştan itibaren kişileri suçlu ilan etmeye kimsenin hakkı yok. Kişilerin kişisel haklarını da zedeliyoruz. Yarın o kişiler temenni ederiz beraat ederler o zaman ne olacak. Moral, etik açıdan verilen zararı kim kapatacak. Burada tabi medyaya da çok önemli görev düşüyor. Ama meodya olarak lütfen siz de kendinizi sorgulayın.

    SORUŞTURMANIN GİZLİLİĞİ İLKESİ TÜRKİYE'DE GERÇEKTEN VAR MI, YOK MU?


    İki, soruşturmanın gizliliği ilkesi Türkiye’de gerçekten var mı, yok mu? Bu soruşturmaların ve yargılamaların yapılırken kurumların saygınlığına ve güvenilirliğine de zarar verilmemesi lazmı. Mecbur kaldım bu örneği vermek istemiyordum ama vereceğim: Bu Beykoz Poyrazköy’de bulunan mühimmat ve silahlar bir televizyonda kaç dakika gösterildi? 50 dakika. Sürekli! Gösterilen bant herhalde 6-7 dakika. 10 sefer haberi geçiyorsunuz. Tabi Poyrazköy’de bulunduğu için bir SAT ilişkisi kuruluyor, iki bir kişiyle ilgi kuruluyor. Bu haber midir? Haberdir, bu kamuoyuna verilmelidir. Ama 50 dakika, defalarca verilmesi nedir? Kurumlara acaba bu zarar vermiyor mu? 50 dakika bu kazıların gösterilmesi defalarca acaba gerçekten bir habercilik midir, yoksa kamuoyuna korku, karamsarlık vermek midir?

    Şimdi bir itirafçı çıkıyor. Bir gazete bu itirafçının konuşmalarını 5 gün yayınlıyor arka arkaya... Bu gerçekten bir haber midir, haber görevi midir, nedir? Ve burada maalesef kurumsal bağ ilişkisi kurulmaya çalışılıyor ve bu bizi rahatsız ediyor. Bu haberin veriliş şekli...

    Türkiye artık her sabah kalktığında acaba kimin ses bandıyla karşılaşacağı ortamına geldi. Ses kaydı legal yollarla mı alınıyor, hayır. Ses kaydı doğru mu, hayır! Çoğu zaman ya başkasının sesi oluyor ya da eklentiler oluyor. Peki bununla nereye gideceğiz? Bu da bizi rahatsız ediyor.

    GİZLİ TANIK KİMDİR, NE KADAR GÜVENİLİR?

    İddianamelere bakıyoruz. Birinci iddianame, ikinci iddianame... İddianamede yer alan öyle konular var ki. 1993 yılında Bingöl’de meydana gelen olayla ilgili bir gizli tanığın ifadesi var. Gizli tanık kimdir, ne kadar güvenilir? Beyanı iddianamede yer almış. Alabilir mi, alabilir. Ama bunu sormak da bizim hakkımız. Tanığın verdiği ifade ile o iddianamedeki kişilerle bağını kurmanız lazım. Olay var ama olayın iddianamedeki kişilerle bağı yok. Artı sadece tanık, onu izleyen kanıt yok. İsmi geçen kişilerle veya olaylarla onların bir ilişkisi olması lazım. Bu da çok sık karşılaştığımız bir durum. İddianamelere baktığımız zaman bazı olayların gizli tanık ve itirafçılara dayandığını görüyoruz. Tabi bütün yan dosyaları incelemedik ama sadece özellikle gizli tanık ve itirafçılara bazı konuların dayanmış olması da insanı bir noktada düşünme noktasına sürüklüyor. Bu hukuki süreç içerisinde genel olarak ifade edebileceğim bunlar. Silahlı kuvvetler olarak biz yargı sürecine saygılıyız, sabırla takip edeceğiz, izleyeceğiz elbette sonuçlarını hep beraber yaşayacağız.

    KD HABER
     

Sayfayı Paylaş