sesi soluğu kesilmiş bir aşkın ortasından yürüyoruz… acılarımızı saramayacak kadar uzağız artık… kirpiklerimizde beslenen düşler… yeni doğacak sevgililere miras,düşünüyorum da, belki biz sevgiyi değil, hep ayrılığı büyüttük seninle… çıplak bedenlerimizden akan özlemler yanılttı bizi… yağmur yağarken anımsadığın ben değil, yalnızlığındı belki de… ve ben yalnızlığını bile özledim desem, beni duyamayacak kadar sessizsin artık… nakaratındayım anıların… beni bu gece dehlizlere sürükleyen Timur Selçuk, babasının şarkılarını söylüyor… öyle hüzünlü, öyle hasret, öyle tutkulu ,ben de senin şarkılarını söylüyorum… is gibi… sus gibi… öyle vurgulu… kaçırıp getireyim kendimi yanına bir an için desem, sana sarılamayacak kadar yorgunum artık… dağınıklığını toparlarken odamın, elimde kaldı bir kitabın içinden düşen resmin… göz göze geldik bir an… gözlerinde ’seni seviyorum’ bakışın kara çalılar ardına saklanan sinsi bir isyan kaşıdı yüreğimi… resimlerde kalacak kadar yabancı değildik o zaman… her şeyden önce dostumdun… ıslak hüznümü bile varlığınla gülümsetebildiğim… şimdi gözlerinde yeniden kulaç atmak istiyorum desem, mavilerinde yüzemeyecek kadar bitkinim artık… nerede yanlış yaptığımı itiraf etmedi aşk… ilam kağıtları birikmiş bir sevda duluyum… şarkıların sakiliğini tek başıma yapıyorum… rakı makamına göre kadehe doluyor… bilirsin işte, artık sevmek istemeyen kadınlık halleri… an geliyor, kalbim kanatlanıp göğüs kafesine girmek istiyor desem, semalarında süzülemeyecek kadar yaralıyım artık… ağdalı sevdim seni ama yapışkan değil… sevmek çekip gitmekti gerektiğinde, bunu bildim… sadece şiirlerimde konuşabildim, bağıra çağıra… kızdın ve kırıldın sitemlerimin tavşan dudaklarına belki ama… sevdim seni, ayazda boranda… ah o sadekâr ellerin bedenime yeniden dokunsa desem, ellerini bedenimde tutamayacak kadar titriyorum artık… bir kedi gözlerimin içine baktı… ruhumdan bir deniz geçti, dalgaları göğsüme çarpttı… antika bir fincanda iç çekişlerim kaldı… gül kurusu perdeler, mutluluğuma kapandı… anılar dudaklarımı öptü, dudaklarım sızladı… çok zaman sonra sen de öp beni desem, öpüşlerimiz bizi yakacak kadar sıcak değil artık… ve sen, her şeye rağmen gelip, ’seni seviyorum’ desen, bu iki kelimeden ölesiye korkuyorum artık..