5 yılda değişen dengeler ve AB kapısındaki Türkiye'den Türkiye kapısındaki AB'ye 16 Haziran 2010 Çarşamba, 21:37:34 Başlık belki çok iddialı gelebilir. Birazdan okuyacağınız şeyler de zaten gerçek hayattan esinlenmiş, biraz fantastik bir senaryo. Ama fantastik senaryoların da gerçekleşmesi imkansız şeyler olmadığını çoktan öğrenmiş bulunuyoruz. Gerçek durumdan başlayalım... İsraille başlayan restleşme Avrupa fayını harekete geçirmiş durumda. Mavi Marmarayla 9 şiddetinde sarsılan ve hala artçı depremleri hisseden Avrupadan, Aman Türkiyem, canım Türkiyem sesleri yükseliyor. Türkiyeyle ilgili bugünlerde gündeme gelen eksen kayması tartışmasının da bir ayağını aslında Avrupanın kaygıları oluşturuyor. Rusya, İran, Güney Kore, Suudi Arabistan, Suriye, Brezilya ve daha birçoğu İranla ilgili Birleşmiş Milletlerin nükleer tavrına Brezilyayla birlikte karşı tepki veren Türkiye için yeniden ateşlenen bu tartışma aslında Avrupa ve ABDde uzun bir süredir var olan bir kaygının yüksek sesle dile getirilmesinden başka bir şey değil. Konunun dış politika ayağını ilgilendiren kısmıyla ilgili zaten birçok senaryo yazılıp çiziliyor. Herkes de kendince Türkiyenin eksenini tarif ediyor. YIL 2005: AB KAPISINDA BEKLEYEN TÜRKİYE Fakat bu tartışmanın en azından Avrupa Birliği (AB) cephesinde yarattığı yankı ve AByle ilgili ortaya atılan son iddia gerçekten çok dikkat edilmesi gereken türden. ABnin hep son sözü söyleyen üyesi olan Almanyanın hükümet yanlısı liberal gazetesi Die Welte göre AB içerisinde çok ilginç ve çok gizli bir hazırlık var. Türkiyeye en erken 2013, ama o tarihte zor, siz ona deyin 2023 imasıyla biçilen ABye tam üyelik tarihinden önce belki de ABye üyeliği bile anlamsız kılabilecek bir girişimden bahsediyor Die Welt. Bu girişimin içerisinde Türkiyeye AB ülkeleri için vizelerin kaldırılması var. Çok önemli müzakere başlıklarının açılması var. Şimdilik ayrıntıları belli olmayan bu önerilerin içerisinde kim bilir daha ne ödüller var. Amaç ise İslam topluluğunun lideri sıfatı sıklıkla dile getirilmeye başlanan Türkiyeyi tekrar AB eksenine taşımak. Yani içeride de zaman zaman sözü edilen Türkiyenin AB odağı kaydı tespitlerinden de alınan destekle Türkiyeyi tekrar AB kapısında bekleyen ülke resminin içine dahil etmek. Çok değil 5 yıl önce zaten hem uluslararası yatırımcılar hem de Batı basını böyle tanımlıyordu Türkiyeyi: AB kapısında bekleyen ülke! HATIRALARDAKİ GERİLİM FİLMİ Peki o bahsedilen AB ekseninde neler vardı? Hemen hatırlayalım. Örneğin aleyhte işleyen bir gümrük rejimi vardı. Güney Kıbrısa limanlarını açmazsanız, açılan hiçbir başlık tam anlamıyla kapatılmaz. Ya geçici olarak kapatılır ya da dondurulur şantajı vardı. Bu nedenle de zaten 8 fasıl, o meşhur Ek Protokol (Kıbrısa limanların açılmasını şart koşan) uygulanmadığı için hiçbir zaman açılamıyor. Bunlar Malların Serbest Dolaşımı, İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunumu Serbestisi, Mali Hizmetler, Tarım ve Kırsal kalkınma, Balıkçılık, Taşımacılık Politikası, Gümrük Birliği, Dış İlişkiler fasılları. Belki de bu 8 maddelik listeye, bütün müzakereleri tamamlasanız bile bunları tamamlamadığınız sürece AB sürecinin kısmen anlamsız hale geleceği liste adı da verilebilir. Bunun dışında AB müktesebatıyla hiç alakası olmadığı için açılması bile bazı üye ülkeler tarafından bloke edilen bir üyelik müzakere süreci vardı. Her AB raporunda Acaba sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bir ifade metne girer mi tedirginliğiyle kalbimizin pır pır ettiği garip bir gerilim ilişkisi vardı. Aslında o dönemde yaşanan korku ve ürkeklik arasındaki ilişkinin daha sayılamayacak onlarca maddesi daha vardır. Fakat ilk akla gelenler bunlar. Bir de kabul etmek lazım ki AB müktesebatının özellikle demokratikleşme, temel hak ve özgürlükler, reformlarla bezeli Daha demokratik bir Türkiyeye vesile olan kriterleri vardı. Elbette bu resmi çizdiğimiz yıllar, Avrupa Birliğinin Biz dünyadaki en büyük ekonomik ve siyasi birliğiz iddiasında olduğu yıllardı. Fakat bu forsun sönmesi için bir kriz, hem de okyanus ötesinden ithal ettikleri bir kriz yetti de arttı bile. Ekonomik birlik, Düşene bir tekme de bizden imajı veren bir hale, siyasi birlik ise daha çok, Benim koltuğumu kurtaracak siyasette birlik şekline gelmiş durumda. Buna karşılık neredeyse AB diye çizilmiş olan coğrafyanın kenarındaki tüm ülkelerle AByle çözemediği türden sorunları birer birer çözen ve en büyük ihracat pazarı olarak ABye alternatif pazar bile yaratmayı kafaya koymuş bir Türkiye var ortada. EK PROTOKOL DÜĞÜMÜ Bu durumda ABnin Die Weltin bahsettiği türden sunacağı mamaların içeriğinin ne olacağı çok önemli. Örneğin yukarıdaki 8 maddeyle ilgili Ek Protokol şartı ne olacak? Türkiye, Sırbistanın bile daha üye olmadan hak kazandığı vizesiz Avrupa hakkına koşulsuz şekilde sahip olacak mı? Daha da önemlisi Kıbrıs düğümüyle ilgili sadece tek tarafın yükümlülüklerinin hatırlatıldığı inatlaşma ne olacak? TÜRKİYENİN KAPISINDAKİ AB Artık Türkiyenin elinde çok önemli kozlar var. Bugüne kadar Türkiyenin üyeliğiyle ilgili en büyük problemi yaratan ülkelerden ikisi, Yunanistan ve Güney Kıbrısın durumu evlere şenlik. Türkiyenin tüm kozlarını kullanarak, Avrupa Birliğinden avantajlı her şartı zorlaması (Tam üyelik sürecinin hızlandırılması dahil) için en uygun şartlar oluşmuş durumda. Para birimini güçlendirmek için Estonyaya bile bel bağlayan Avrupa Birliğine karşı Türkiyenin taleplerine, Yunanistanın çürük elma muamelesi gördüğü bugünlerde Güney Kıbrısın bile karşı koyamayacağı bir sürece doğru hızla ilerleniyor. Zaten üyelik müzakerelerinin sonunda Üye olmayacak, olmasına da gerek kalmayacak denilen Türkiyenin şimdi Avrupadan elde edebileceklerinin 5 yıl öncekinden misli misli fazla olduğunu düşünenlerin oranı da giderek artıyor. Yakın zamanda bu senaryolar gündeme oturursa şaşırmamak gerekiyor. ABli bir diplomat, Bölgesinde çok önemli bir uluslararası oyuncu haline gelen Türkiye bu rolü Avrupa için de oynamalı diyor. ABli diplomatın bu sözleri neden söylediği gayet açık: Türkiye bölgede liderliğini güçlendirerek bir çeşit siyasi ve ekonomik birliği resmen değilse de fiilen oluşturuyor. Bu durumdan yola çıkarak son sorunun da biraz esprili biraz da popülist olmasında sanırım çok sakınca yok: Avrupa Birliği Türkiyeye üye olsun mu? Gizlenmiş İçerikGörmek İçin Foruma Giriş Yapınız. !
Bu gidişle AB falan kalmayacak zaten .İsmi değisir biz yine kapısında bekleriz. Benim anlamadıgım neden girmek zorunda oldugumuz .