Bu gidişin başı var, bir de sonu

Konu, 'Türkiye'den Haberler' kısmında toycan tarafından paylaşıldı.

  1. toycan
    Offline

    toycan Banlı Üye

    Kayıt:
    6 Haziran 2007
    Mesajlar:
    682
    Beğenilen Mesajlar:
    1
    Bu gidişat çok önceden belirlenmişti! 100 yıl önce bugün hedeflenmişti!
    Yıl 1912. Amerikan başkanı Woodrow Wilson .. Türkiye’yi param parça eden ünlü Wilson ilkelerine adını veren kişi… Türkiye sınırları içine bir Kürdistan ve bir Ermenistan haritaları çizen Amerikan başkanı.. Bakın ne diyor:
    ‘Amerikan kapitalizminin temel hedefi, zayıf ülkelerin hammaddelerini ve ulusal pazarlarını açık birer kapı olarak tutmaktır. Bunun için diplomasi ve gerekirse zor kullanılmalıdır…’
    Geçenlerde Dışişleri Bakanı işte bu Wilson’ın adıyla anılan ödüle layık görüldü…
    Wilson’ın 100 yıl önceki planı neydi? Petrol coğrafyasına bir Kürt ve bir Ermeni Devleti oturtmak…
    O zaman ince ince hesapladıkları, Türkiye’yi bölme ve yutma hayalleri gerçekleşmedi. Kuyruklarını ardlarına kıstırıp bir daha gelmek üzere gittiler…
    Türkler inaılmaz şartlarda yaptıkları savaştan galip çıktılar. Yedi Düvel buna ağızları köpürerek ‘Türk Mucizesi’ dediler..
    Ardından yepyeni bir ülke kuruldu. Türkler ulusal kaynaklarına sahip çıkıyorlardı. Ardı ardına fabrikalar açtılar. Uçaklar , Arabalar yaptılar. Madenlerini işlemeye başladılar, Petrol aradılar…Tarıma yol verdiler, yurttaşlar yarattılar.
    Ama içerde işi bozulanlar vardı. Onlar kullanıma hazırdı.. … Kürt Sait isyanı Lozan’da Musul meselesi masadayken, Dersim İsyani, Hatay için direnilirken tezgahlandı.
    BATIYA HAYRAN AYRAN BUDALALARI!
    1930’lardan itibaren koyun postlarına bürünmüş ‘uzmanlar’ genç cumhuriyeti ziyaret etmeye başladı.. Her şey yeniden kurulurken maskeli sırtlanlar Ankara’da boygösterdi .. Tanzimat kafalı Batıya ayran budalası gibi hayran ‘münevverler’, yabancı emeller için uygun arazi şartları sağladı. 1938’de milletin önderi öldü ve geride kalanlar hemen Batı’ya koştu! İngiliz ve Fransızlarla üçlü anlaşma imzalandığında , Gazi Paşa’nın ölümünün üzerinden 5 ay geçmemişti. Gazi paşa’yı ‘anlamayıp sadece inananlar’ asıllarına rücu ettiler!
    2. paylaşım Savaşına kadar ‘ecnebi uzmanlar’ yurdun tüm açık yaralarına dair raporlarını hazırladılar…
    2. Dünya savaşı ile bir süre ara verdiler.. Yalta’da yeni bir düzen kuruldu artık Avrupa’nın mührünü Amerika alacaktı
    Savaşın sonunda ‘yeni dünya’ sırtlanları İsmet İnönü’yü bir sömürge anlaşmasına daha razı ettiler. Marshall yardımı çerçevesinde imzalanan anlaşma, Kurtuluş’dan 24 yıl sonra Türkiye’yi esir etti.
    Önce Dünya Bankası ve İMF denetimine girdik. Sonra NATO’ya alındık Bedelini Korede kanla ödeyecektik. Üstüne üstlük ‘Canım Amerika!’ diye şarkılar söyledik!
    Hollywood filmleri seyrettik, Dean Martin, Frank Sinatra dinledik..
    1956’da küresel elitin önde gelen ismi, Rockefeller, ABD başkanı Eisenhower’a: ‘Türkler oltada balık! Yeme ihtiyaçları yok!’ diyordu.. Sonra Ortadoğu’daki yüksek idealleri için, işlerine gelen hükümetleri iktidarda tutmak işlerine gelmeyenleri devirmek amacıyla yardım fonlarının kullanılacağı’ karara bağlanıyordu..
    1966’da NATO haberalma tesislerine kapıyı açtık. Tüm istihbaratımızı ABD’ye devrettik.
    1971’de ‘Büyük Türkiye’ hayallerimizin bedelini birbirimizi kırdırarak ödettiler Ardından bir darbeyle işi bitirdiler!
    Uslanmayıp 1974’de Kıbrıs barış harekatını yapınca ASALA terörünü başımıza bela ettiler! Ama biz yılmadık, müttefikimize daha sıkı sarıldık..
    1980’de Sovyetlerle sanayi işbirliği, hızlı sanayi atılımları sürerken bir CIA darbesiyle daha sarsıldık..
    1984’de Türkiye ağır sanayi hamlelerine Güneydoğu Anadolu Projesini ekledik. PKK ile ödüllendirildik!
    SEVR HORTLADI!
    100 yıllık Kürt devleti hayali paketlenip Türkiye’nin önüne kondu. Ve SEVR HORTLADI, kabusumuz oldu..
    Fulbright burslarıyla yetiştirdikleri liderleri getirip ülkemizin başına koydular…
    1991’de başa geçirdikleri Turgut Özal’a kukla bir Kürt devleti için ilk adımları attırdılar.
    Çekiç Güç kontrolünde bir Kürdistan devletinin tohumunu attılar..
    Irak’ın kuzeyi güvenli bölge ilan edildi ve PKK Çekiç Güç kontrolünde pamuklar içinde yetiştirildi!
    Derken Özal, ‘Bir Türk-Kürt Federasyonu’ndan’ bahsediverdi!
    Bu arada on binlerce vatan evladı yitirildi….
    1995’de Avrupa Birliği ‘Kürt Sorununu askeri tedbirlerle ortadan kaldıramazsınız!’ diyordu. İçerdeki besleme koro onaylıyordu. Bu ülkenin has vatandaşları Azınlık konumuna oturtuldu…
    Aynı anda Türkiye’nin Gümrük Birliği ile eli kolu bağlandı! Yani tüm gelirlerine el kondu, üretimi durduruldu, terörle mücadelede deli gömleğine sokuldu.
    1999’da Apo Türkiye’ye verildi. Artık İmralı’dan terörü yönetecekti!
    Vatan evladı ölmeye devam etti!
    2002 de Türkiye’ye bir sessiz darbe yapılacak, oyunun son perdesi sahnelenecekti.. Küresel elit, Sevr hükümleri karşılığında AKP’ye iktidar koltuğunu verdi!
    2004’de Avrupa Birliği Uyum Yasaları önümüze geldi… Bu yasalarla ellerimiz arkadan bağlanıyor, teröriste ise ‘VUR!’ deniyordu.
    Vurmaları için gerekli tüm silahlar, Irak ve Güneydoğuya NATO uçaklarıyla aktı…Ordunun sınır ötesi harekatı sınırlandırıldı. İstihbaratımız ABD ve İsrail istihbaratının içinde eridi ve kayıplarımız, 10 yıl içinde 50 kat arttı.
    Eşzamanlı olarak Bölgesel Kalkınma ajansları, ikiz yasalar ve yerel ‘iktidar’ girişimleri teröre zemin hazırladı.
    Medya vasıtasıyla zehir enjeksiyonu had safhadaydı. Basın tümüyle işgal altında ve köşe başlarını tutanlar. ‘Sahiplerinin sesi’ olmaya can atmaktaydı!
    Üniversiteler şirketleşmeyi tamamlıyorlardı. İşbirliği yapan akademisyenler rüyalarında göremeyeceği imkanlarla donatıldı.
    2007’de Amerikan istihbaratçılarından oluşan bir ekip Ankara’ya yuvalandı.
    Gözleri gören, kulakları duyan, burnu koku alan helal süt emmiş vatan evlatları kralın çıplak olduğunu yazıp çizdiler. Ortalığa korku salındı. Konuşmaya başlayanlar dinlendi, terörle mücadelede üstün hizmeti olanlar Silivri’ye davet edildi..(!)
    ARTIK ‘YETER’ DİYENLER…
    Şimdi geldiğimiz noktada her şey apaçık ortada! Düşman belli..Hem de 100 yıldan beri, hiç değişmedi.
    Çokuluslu şirketlerin kontrolünde ABD ve Avrupa Birliğinin elitleri, ve onların denetimindeki mali ve siyasi kurumlar, İMF, Dünya bankası, NATO! Ve tabii içerde onların planlarını yürürlüğe koyan işbirlikçi hükümetler !. Artı Sivil Toplum diye altımızı oyan ajanlar ve onların maşalarının ucunda sallananlar…
    Hepsini toplasanız 10 bin kişiyi bulmazlar!
    Geride 72 milyon var. İşsiz ve yoksul bırakılmış, dini ve etnik olarak parçalanmış, şehit düşmüş, gazi olmuş, kan kusan, göz pınarları akan 72 milyon..
    Psikolojik savaşın her türlüsüyle karşılaşmış, çok hırpalanmış, örselenmiş ama sağduyusunu kaybetmemiş, sabrı defalarca denenmiş bir millet… Sessiz ama derinden, son anda ‘YETER’ diyen…İşte bu nedenle ZALİMler bu milletten korkuyor ve oyun üzerine oyun kuruyor.
    Bu millet artık Terörün Washington ve Brüksel’den fışkırdığını biliyor. Batıyla ittifak yapanların, eşbaşkan olanların bu kan kaybını durduramayacağını da!
    Eylüldeki referandum halkın bu bilincinin keskin bir göstergesi olacaktır.. Halk gücünün farkına vardığı zaman başka bir dönem başlayacaktır!
    Allah tüm şehitlerimize RAHMET eylesin!!! Onların kanı yerde kalmayacak!
    Banu Avar
     
  2. hoşseda
    Offline

    hoşseda Kıdemli Üye Üye

    Kayıt:
    3 Temmuz 2009
    Mesajlar:
    313
    Beğenilen Mesajlar:
    3
    Şehir:
    istanbul
    Kusura bakma alıntı yaparak cvp vermek istedim çünkü böyle güzel bir mesajın gözden kaçmaması gerekiyor diye düşünüyorum yüzyıllardır yok haçlı seferleri yok bilmem ne ayaklanması vs vs vs hepsi bu güzel vatanın üzerinde gözü olan kalleş bir zihniyetin ayak oyunlarından başka bişey değil ama bilmedikleri ve hesap edemedikleri bir gerçek var en kötü zamanda bile her kesimin ayrı telden çaldığı bir dönemde bile türk ü kürt ü alevisi sunnisi çerkezi lazı yörüğü ile hatta bu ülkeyi vatanı olarak kabullenmiş yabancı kökenli vatandaşlarımız ile öyle bir kükreriz ki tarihten almayı öğrenmedikleri dersi silbaştan tekrar etmiş olurlar işte biz böyle bir ülkenin evlatlarıyız.
     
  3. toycan
    Offline

    toycan Banlı Üye

    Kayıt:
    6 Haziran 2007
    Mesajlar:
    682
    Beğenilen Mesajlar:
    1
    buna yürekten inanıyorsanız sizinleyim ama gidişad veya gercekler diyeyim o istikamette değil özerklik isteyenlere cevap veremeyen bir hükümet veya milleti acılımlarla perişan eden diyeyim bize iş üretim sanayi lazım gerisi boş ama size katılmak isterim dediğim gibi yüreğim o konuda sizinle
     
  4. karamanli77
    Offline

    karamanli77 Banlı Üye

    Kayıt:
    25 Aralık 2009
    Mesajlar:
    459
    Beğenilen Mesajlar:
    1
    Şehir:
    karaman
    yazıda baştan sona kadar gerçekler anlatılmış.ancak şu satırlar hariç.

    imralı sakininin en sadık dostları perinçek ve yalçın küçük de silivri'de.bunu nasıl izah edersiniz.bu satırlar sanırım yazıya sonradan eklenmiş.hem kahraman olacaksınız hem de bölücübaşıyla can ciğer kuzu sarması.


    bir de şu gerçek var.çok partili hayata geçildikten sonra bütün hükümetlerin üzerinde olan ve istediği zaman darbe yapan, istediği zaman muhtıra veren , istediği zaman da parti kapattıran askerimiz bu tarihi gerçeği şimdiye kadar niye farkedemedi. onlar da abd' den burs almış olabilir mi....!
     
  5. toycan
    Offline

    toycan Banlı Üye

    Kayıt:
    6 Haziran 2007
    Mesajlar:
    682
    Beğenilen Mesajlar:
    1
    küçük tutklu değil suçu olan cezasını çeksin ama ebey zaman oldu takip ediyorsunuzdur tahliyelerden birhaber insanlar neden tutukladın neden serbestler yada yarın size aynısı yapılırsa ne yaparsınız şimdinin cumhuru gibi avrupa mahkemelerine mi gidersiniz amerikadan kimin hiçazed aldığını hatırlamanız lazım şiir davasından yargılandıktan sonra ilk soluğu amerikada alıp at nalı gibi riyakad madalyası alanlar marmara gemisinden sonra bile riyakad madalyalarını iade etmediler nedense hoca efendide burs mu alıyor yoksa veriyormu onuda siz izah edin cümbür cemat orada
     
  6. karamanli77
    Offline

    karamanli77 Banlı Üye

    Kayıt:
    25 Aralık 2009
    Mesajlar:
    459
    Beğenilen Mesajlar:
    1
    Şehir:
    karaman
    özür dilerim. evet yalçın küçük tutuklu değil.tutuklananların bu kadar uzun süredir mahkeme karşısına çıkarılmamasının adaletle başdaşır tarafı yoktur.bu adamlar eğer suçluysa adaletin bu kadar gecikmemesi gerekir buna katılıyorum.zaten geciken adalet adalet değildir.

    bu olaylar karşısında hükümet bir günah keçisi olarak devamlı vuruluyor.ama bence hedef çok yanlış.yukarıdaki sizin yazınıza şunlar da eklenmeliydi;

    cumhuriyet kurulduğundan bu yana bu ülkenin misakı milli sınırlarını bile tanımayan abd yi bütün iktidarlar dost kabul etmişlerdir. siz de kabul ediyorsunuz ki bu ülkenin asıl düşmanı abd'dir.ama malesef ülke abd ye o kadar sıkı bağlanmış ki, o bağı koparmak çok zor gibi.yine yazdığınız gibi abd bu ülkeye başbakanlar tayin etmiştir.kendi çıkarları doğrultusunda bu ülkede darbeler yaptırmıştır.hatırlarsanız kenan evren anılarında biz iki partiye izin verecektik. bizim parti, bir de sol bir parti olacaktı ama özal'ı önleyemedik diyor.tabi önleyemez, zaten darbeyi abd'nin izniyle yapmıştı.bugün abd'nin izni ve desteği olmadan hangi darbe yapılabilir.hele 28 şubatı hatırlayın ali kalkancı ve fadime şahin yüzünden asker bu ülkede post modern de olsa darbe yapmıştı. zamanın askerlerinden birisi bu ülkenin başbaka nına pe....k demişti.kimse de bu ülkede bu generale karşı ağzını bile açamamıştı.
    bu olaylar bu ülkede olmuşken askerin şimdi ümüğü sıkılıyor da asker sesini çıkaramıyor.düşünebiliyormusunuz bir askerin bu ülkede mahkemelik olabileceğini.öyle ki, yasalar yapılırken askerin suç işleyebileceği düşünülmemiş bile. şimdi bunun eksikliği nasıl hissediliyor.acaba bir generali veya genelkurmay başkanını kim yargılar.geçmişte bir savcı kenan evren hakkında suç duyurunda bulunmuştu da adam anasından doğduğuna pişman edilmişti.hele daha yakında şemdinli davasında bir savcı terör olaylarıyla zamanın genel kurmay başkanı arasında ilişki kurmuştu. netice ne oldu , acaba o savcı şimdi nerede, bilen var mı.

    terörü bu ülkede hortlatan da besleyen de terörist başını bize teslim eden de astırmayan da abd dir.aponun teslim edilmesini bile anlayamayan bir başbakanı ve onun sadık yardımcısı bahçeliyi gördü bu millet. erör uğrunda bu kadar şehit veren bir askerin komutanları terörist başının asılmayı beslenmesi karşında sesini çıkaramadılar.o komutanlarki 27 mayıs muhtırasında başörtülü ilahi söyleyen çocukların hangi saatte yatakta olmasına bile karışmışlardır.ama şimdi genelkurmay suç işleyen mensuplarına sahip çıkacağım derken öyle hukuksuzluk yapıyor ki, tam bir yurdum insanı manzarası veriyor.ben diyorum ki, ülkede oynanan bu oyunların arkasında da abd senaryosu yatıyor.taraf gazetesi boşuna çıkarılmıyor. fethullah gülen orda boşuna tutulmuyor.askerin sesinin kesilmesi boşuna değildir.medyada bazı hainler boşuna yemlenmiyor.askerlerin içinde de cunta yapılanması var mıdır. evet vardır.bundan da eminim.şimdi bu hümeti alalım. chp yi veya mhp yi vaya ikisini birlikte koyalım.acaba adb nin ülkeyi bölme planı karşısında bu ikisi ne yapardı.el cevap ;hiçbir şey yapamazlardı.lozanın maddelerinden birisi, manda ve himaye kabul edilmez'dir. oysa şimdi modern mandacılık yapılmaktadır ülkemizde gerek bilerek, gerekse bilmeyerek.

    demem o ki sayın toycan,
    bütün bu olaylar karşında hükümete daha sonra da kişilerin yaptığı suç ve hatalardan dolayı maalesef islama saldırılıyor. burada hemen belirteyim ki, forumda beni birisi beni akp yalakası ve pkk yandaşı olarak suçlamıştı. ben akp ye oy bile vermedim.
    yazı biraz uzun olu.selam ve saygılar.
     

Sayfayı Paylaş